BM Genel Kurulu Perşembe günü, Bosnalı Sırpların ve Sırbistan’ın şiddetli muhalefetine rağmen, 1995 Srebrenitsa soykırımı için yıllık bir anma günü oluşturulması yönünde oy kullandı.
20’nci yüzyılda soykırımla anılan iki ülke Almanya ve Ruanda tarafından kaleme alınan karar tasarısı 84 lehte, 19 aleyhte ve 68 çekimser oy aldı ve 11 Temmuz’u “Uluslararası Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü” ilan etti.
Almanya’nın BM Büyükelçisi Antje Leendertse, “Bu karar, bugün ve gelecek için uzlaşmayı teşvik etmeyi amaçlıyor” dedi.
Oylama öncesinde Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Genel Kurul’u “eski yaraları açacağı ve kararın siyasi kargaşa yaratacağı” konusunda uyardı. Ancak Srebrenitsa’daki katliamları inkar etmediğini söyledi ve “Bosna’daki çatışmanın tüm kurbanlarının önünde saygıyla eğildiğini” sözlerine ekledi.
Soykırım mağdurları kararı olumlu karşıladı
Soykırım kurbanlarının yakınları için bir anma gününün oluşturulması ileriye doğru atılmış önemli bir adım. Srebrenitsa Anma Merkezi BM kararını överek, bunun yalnız olmadıklarının kanıtı olduğunu söyledi.
Oğlunu, kocasını ve iki erkek kardeşini kaybeden Srebrenitsa anneleri derneğinin 79 yaşındaki eş direktörü Kada Hotiç, “Halklarını bu duruma (soykırımın inkârına) sürükleyenler gerçeği kabul etmeli ki hepimiz huzur bulalım ve hayatlarımıza devam edelim” dedi.
BM insan hakları şefi Volker Turk de kararı memnuniyetle karşıladı.İnsan Hakları İzleme Örgütü kararın “BM barış güçlerinin binlerce Bosnalı Müslüman erkek ve çocuğu korumadaki başarısızlığına hiçbir atıfta bulunmadığını” söyledi.
Sırplar ve Moskova tepkili
Oylamanın ardından ülkesinin bayrağına sarınan Vucic, oylamanın arkasındakilerin “Sırp halkını damgalamak istediklerini ama başaramadıklarını” söyledi.
Perşembe günü Sırbistan genelinde kilise çanları protesto için çaldı. Sırp Ortodoks Kilisesi, protesto çanlarının Sırpları “BM’de karşı karşıya kaldığı gerçek dışı ve haksız suçlamalara rağmen dua, huzur, karşılıklı dayanışma ve iyilik yapma kararlılığında” birleştirmesini umduğunu söyledi.
Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik ise Bosna kentinde bir soykırım yaşandığını reddetti ve yönetiminin BM kararını tanımayacağını söyledi.
Nisan ayında binlerce kişinin karara karşı gösteri yaptığı Bosna Sırp entitesinin siyasi lideri Milorad Dodik, Srebrenitsa soykırımının bir “düzmece” olduğunu söylemişti.
Avrupa Birliği buna sert tepki gösterdi ve dışişleri sözcüsü Peter Stano “herhangi bir inkârın söz konusu olamayacağını” ve “bu konuda şüphe uyandırmaya çalışan kimsenin Avrupa’da yeri olmadığını” söyledi.
Sırbistan dışında tüm eski Yugoslav cumhuriyetleri karar tasarısı lehinde oy kullandı.
Gerginliği azaltmak amacıyla, kararın yazarları Karadağ’ın talebi üzerine soykırım suçunun “bireysel olduğunu ve bir bütün olarak herhangi bir etnik, dini veya başka bir grup veya topluluğa atfedilemeyeceğini” metne ekledi.
Sırbistan’ın en büyük destekçisi olan Moskova da karara tepki gösterdi. Rusya’nın BM Büyükelçisi Vasily Nebenzia ise “eğer sponsorların amacı Genel Kurulu bölmekse… bunu zekice başardılar” dedi. Moskova daha önce de 2015 yılında BM Güvenlik Konseyi’nin “Srebrenitsa’daki soykırım suçunu” kınayan kararını veto etmişti.
Aralarında Yunanistan, Kıbrıs ve Slovakya’nın da bulunduğu çok sayıda AB ülkesi çekimser kaldı.
Srebrenitsa: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük vahşet
Bosnalı Sırp güçler, yaklaşık 100 bin kişinin öldürüldüğü Bosna iç savaşının sona ermesinden birkaç ay önce, 11 Temmuz 1995’te, o dönemde BM korumasında olan Srebrenitsa’yı ele geçirdi.
Takip eden günlerde Bosnalı Sırp güçler yaklaşık 8 bin Müslüman erkek ve genci öldürdü. Ratko Mladiç’in önderliğinde işlenen bu katliam Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) ve Uluslararası Adalet Divanı tarafından soykırım olarak nitelendirildi.
Bu olay İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da yaşanan en büyük vahşet olarak kabul ediliyor. Anma gününün belirlenmesinin yanı sıra, karar soykırımın “her türlü inkârını” kınıyor ve BM üyesi ülkeleri “tespit edilmiş gerçekleri korumaya” çağırıyor.
Almanya ve Ruanda, diğer BM üyelerine gönderdikleri mektupta oylamayı “çok önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.