Ana Sayfa Güncel Soylu’nun CHP’ye vermek istediği mesaj

Soylu’nun CHP’ye vermek istediği mesaj

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Mersin’de PKK’lı bir kadının polisevine saldırı düzenleyip bir polisi şehit etmesi, akıllara 2015’te Ceylanpınar’da öldürülen polisleri getirdi. 7 Haziran seçimleri sonrasında başlatılan terör olaylarının işaret fişeği olan Ceylanpınar saldırısıyla, Mersin’deki olay arasında bir takım farklar var.

Mersin’de geçtiğimiz Pazartesi günü (26 Eylül 2022) yaşanan olay, iktidarın övündüğü “güvenli ülke” algısını hayli sarsınca “en iyi savunma taarruzdur” ilkesinden hareket edenler, karşı atağa geçmişti. 

Karşı atağın lokomotifliğini, çoğu olayda olduğu gibi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu üstlenmiş ve saldırıyı düzenleyen teröristle, CHP arasında bir bağlantı kurmaya kalkmıştı. 

Teröristin kimliğinin önemli ölçüde belirlediklerini açıklayan bakan Soylu, adının “Zozan Tolan” kod adlı Dilşah Ercan olduğunu duyurdu.

Soylu, saldırganın 2013 yılında CHP tarafından hazırlanan tutuklu gazeteciler raporunda yer alan isim olduğunu ilan etmiş ve suçu ana muhalefet partisinin sırtına yüklemeye kalkmıştı.

Hangi manşetle çıkacaklarının talimatını alan havuz medyası, tam tekmil aynı manşeti kullandı: CHP’nin gazetecisi polisi şehit etti 

Gezi Eylemleri sonrasında bizzat dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından ortaya atılan Kabataş saldırısı gibi bir tablo ortaya çıktı. Ancak, hepsi bir aynı yalanı söyleyince, yalan gerçek olmuyor.

Erdoğan’ın Kabataş’ta üstleri çıplak erkekler “Başörtülü bacıma saldırdılar” açıklaması, günlerce konuşuldu. Erdoğan’ın iddiasını doğrulayacak tek bir kare görüntü kaydı ortaya çıkmamıştı.

Bu bilgilerle donatılan AK Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da çıktığı canlı yayında, bu verilerle CHP’ye yüklendi. Bu ülkenin kurucu kadrosunun oluşturduğu partinin terörle işbirliği yaptığını öne sürdü.

KRİMİNAL RAPORLAR SOYLU’YU DOĞRULAMADI

Ortada bulunan cesetten veriler alındı. Adı açıklanan Dilşah Ercan’a ait veriler de tutuklu bulunduğu sırada arşive alınmış durumdaydı. Ancak kriminal incelemeler ve DNA testi raporları ortaya farklı bir tablo çıkardı.

Olay yerinde ölen iki kadın teröristin de parmak izleri arşivden çıkmadı. Tablo Soylu açısından hayli zor bir durum ortaya çıkardı. Zira Erdoğan’ı hiçbir olay bağlamadığı için çıkıp, “Beni yanılttılar” deyip işin içinden sıyrılabilir. 

Zaten şimşekleri üzerinde toplayan Soylu açısından durum pek iç açıcı değil. Saldırıyı üstlenen PKK, eylemi kimlerin yaptığını isim ve fotoğraflarıyla duyurdu. Bakan Soylu’nun açıkladığı Dilşah Ercan’ın halen örgütteki görevini sürdürdüğünü açıkladı.

Soylu’nun iddia ettiği gibi “Amanosların temizlendiği”, “ayakkabı numaralarının bile bilindiği” iddialarının temelsiz olduğu anlaşıldı. PKK’nın 30 yıldan bu yana saldırı düzenlemediği Mersin’de istediği zaman eylem gerçekleştirebileceği ortaya çıktı. 

SOYLU’NUN VURUŞARAK ÇEKİLMESİ

Bakan Soylu, durumu kurtarmak için yeni bir yönteme başvurdu. Saldırıda ortaya çıkan çarpıklığı unutturmak için PKK’nın ipine sarıldı. Peş peşe yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla geri çekilirken bile CHP’ye saldırmaya çalıştı.

 

Teröristi taşıyan taksicinin teşhisi yaptığını yazdı. Kriminal inceleme tersini ortaya koymuş olmasına rağmen, “parmak izlerinden birinde eşleşme çıktığını” öne sürdü.

Tabii esas sarılacağı noktanın ne olduğunu söylemeye gerek yok. “Bu ülkenin İçişleri Bakanına mı inanacaksınız, yoksa PKK’nın açıklamasına mı?” hamlesiyle muhatabını susturmaya çalıştı. 

Öyle anlaşılıyor ki, Bakan Soylu’yu dağdaki bağlantıları “Dilşah Ercan’ı göndereceğiz” diye başka birini göndererek yanıltmışlar. Şırnak doğumlu Dilara Ürper ile Emel Feremez Hisên’i göndererek bakanı ters köşeye yatırmışlar.

Soylu ne yapsın, o da çıkıp taksiciden medet ummuş. Kim bilir, taksici belki gece taksicilik, gündüz adli tıp uzmanlığı yapıyordur.

Bütün bunların anlamı açık ve net…

Devletin bakanı, isteyerek ve bilerek ana muhalefet partisine kumpas kurmaya çalışıyor. Bu hamle, seçim yaklaştıkça bu ekibin neler yapabileceğini göstermesi açısından büyük önem taşıyor. 

2010’da hapse giren, 2013 yılında AK Parti tarafından serbest bırakılan biri üzerinden muhalefete yükleniliyor. 

Bu inandırıcı olur mu?

Olur. Hiç şüpheniz olmasın. 

Bir takım rant düşkünü insanların gerçekler yerine hurafeleri din ambalajı altında sunmaya devam etmesini sağlayan ortam bu ülkenin insanların beyinlerini beslemeye yeterli geliyor.

Kendileri “milli güvenlik sorunu” olanlar bu tabloyu karşısına yansıtmaya çalışıyor. Her suçluyla fotoğrafı olanlar, milli güvenlik sorununun temelini teşkil ediyor.

21. Yüzyılın Joseph Geobbels’inin AK Parti yönetim zihniyeti olduğunu unutmayın. Goebbels’in kullandığı en önemli araçsa, tartışmasız medyaydı. Yayın organlarının bu kadar tekdüze olduğu, kendini muhalif sayanların bile iktidarın kodlamalarıyla çalıştığı bir ülkede tablo vehametini koruyor.

Yaşananlar ile verilen mesaj şu: 

“Devlet çarkı, medya, yargı benim elimde. Ben kalıcıyım. Beni göndermeye kimsenin gücü yetmez.“

Bütün bunlara rağmen gideceklerini biliyorlar. Korkuları bundan kaynaklanıyor. Son bir hamle ile rüzgârı tersine çevirebilir miyiz gayreti içindeler. 

Kumpaslarını ve zulümlerini artırma gayretleri bu yüzden.

HENÜZ YORUM YOK