HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Şimdilerde İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu, AK Parti’yi ele geçirme ve dönüştürme yolunda önemli bir virajı daha geride bıraktı. Görünen rakibi damat Berat Albayrak’ı nadasa aldırdıktan sonra, Abdülhamit Gül’ü de Adalet Bakanlığı’ndan ettirerek Numan Kurtulmuş’a bir çizik attı. Trabzon mitinginde yaşanan “çocuk istismarı” olayından sonra attığı çizikle asıl derin yarayı AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a açmış oldu.
Süleyman Soylu, içinden çıkıp geldiği DYP ve liderliğini yaptığı Demokrat Parti’yi (DP) sırtındaki gömleği çıkarır gibi üzerinden attı. “Bir bahaneyle” istifa etti. Yakın geçmişteki, bakanlık koltuğundan istifa ediyormuş gibi çıkışlarına bakarsanız “bir bahaneyle” ifadesinin ne kadar isabetli olduğunu görürsünüz.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Mehmet Ağar’ın 2007’de DP liderliğinden ayrılmasından sonra olağanüstü kongrede genel başkanlık koltuğuna Süleyman Soylu, ancak üçüncü turda seçilebilmişti.
DP lideri olarak iyi bir performans sergiledi ve partisinin 2009’daki kongresinde 993 oydan 922’sini alarak yeniden seçildi. Kendisine bir hedef koydu. Delegeden aldığı güveni 2009 yerel seçimlerinden de alacağına dair partililere söz verdi.
2007 seçimlerinde Ağar liderliğinde alınan yüzde 5.4 oyun altında kalırsa liderliği bırakacağını açıkladı. DP seçmenden ancak yüzde 4 oy alınca, “Ben tanıdığınız siyasetçilerden değilim” diyerek istifa etti.
Bu sırada AK Parti ile dirsek temasına geçti. Sahibi olduğu Engin Sigorta’nın Gaziosmanpaşa’daki ofisi, iktidar partisinden gelen ortak dostları ağırlamaya başlamıştı. Genel Başkan olduğu dönemlerde “AKP’den tüyü bitmemiş yetimin hesabını sormazsam namerdim” diyen Soylu, artık dününü bir kenara bırakmaya hazırdı.
Süleyman Soylu, sürdürdüğü pazarlıklarda istediğini elde edemeyince 12 Haziran 2011 seçimlerinde AK Parti’den aday olmadı. Seçimlerde AK Parti halktan yüzde 49.8 oy elde edince de treni kaçırmamak gerektiğine karar verdi.
Genel Başkan Erdoğan’ın daveti üzerine 5 Eylül 2012’de yapılan kongrede AK Parti’ye katıldı, hemen ardından da partinin MKYK’sına seçildi.
AK Parti’ye tepeden iniş yapınca medyada Soylu’nun, Erdoğan’a söyledikleri uzun süre gündemden tutuldu. Soylu, bedenini, siyasi tecrübesini ve polemikçi dilini kullanarak Erdoğan’ın önüne kendini kalkan yaparak bu saldırıları atlatma yoluna gitti.
MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER SOYLU’YU TRUVA ATI OLARAK GÖRDÜLER
Ancak, Milli Görüş kökenli AK Partililer Soylu’nun parti içinde siyaset yapış tarzını hiç tutmadı. Onun bagajında farklı şeyler taşıdığına inandılar. 23 Haziran 2021’de “Soylu’ya AK Parti içinden muhalif sesler kendini gösterdi” başlıklı yazıda Ali Koyuncu’nun bu konudaki sözlerini aktarmıştım. (Ali Koyuncu, geçmişte yaptığımız sohbetlerimizdeki bu sözlerini TR724’te aktarırken daha hayatta idi. Bu yazıdan iki hafta kadar sonra da vefat etti.)
Süleyman Soylu’nun parti içinde mücadele ettiği isimlere bakarsanız hepsi Milli Görüş kökenlilerden oluşuyor. İşin garibi girişte de söz ettiğim gibi Berat Albayrak’la giriştiği mücadelenin ilk raundunu kazanıp damadın nadasa alınmasını sağladı.
Ankara kulislerinde bir süredir tedavi gören eşinin yanında olabilmek için Abdülhamit Gül’ün Erdoğan’dan “affını istediğine” dair bilgiler dolaşıyor. Gül, eşinin yanında olmak için bakanlık koltuğunu bırakacak kadar vefalı mı bilmiyorum.
Aile içi bağları bilecek kadar Gül’ü yakın tanımadım. Onu sadece siyasetçi kimliği ile kamuya açık tarafını görüp takip ettim. “Etkisiz eleman” tarzında bir bakan olmasaydı, muhalefetin Gölge Adalet Bakanı gibi kendi bakanlığındaki aksaklıkları eleştirmez, düzeltirdi.
Gül-Soylu sürtüşmede Soylu’nun kellesini almaya gücü yetmeyen Erdoğan, Abdülhamit Gül’ün gidiş fermanını imzaladı.
TRABZON’DAKİ ÇOCUK OLAYI AK PARTİLİLERİ BİLE RAHATSIZ ETTİ
Soylu, şimdi Erdoğan’ın Trabzon’daki mitinginde kürsüye çıkarıp ana muhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na küfrettirdiği çocukla gündemde. Kalabalığın arasından tesadüfen çağrıldığı söylenen Beratcan Aksoy’un planlı çağrıldığı anlaşıldı.
İşin arka plan hazırlayıcısının Süleyman Soylu olduğu ortaya çıktı. Pek çok suçluyla birlikte olmayı siyaset ve rakiplerini korkutma aracı olarak gören Soylu’nun Beratcan’ı epey zamandır bugüne hazırladığı anlaşıldı.
Otobüsün üzerine çıkarıldığında Soylu, çocuğu Erdoğan’a “Meclis’te Tonyalı Kemalettin var ya, Kemalettin Aksoy, sarı saçlı. Onun torunu bu” diye tanıtıyor. Çocuğun annesinn de AK Parti Trabzon Milletvekili Salih Çora tarafından Kredi Yurtlar Kurumu’na hizmetli olarak yerleştirildiği belirlendi.
Beratcan’ın, Erdoğan’a oy istemesi, Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaretler yağdırmasına zemin hazırlanarak çocuk istismarı yapılması, vicdan sahibi AK Partilileri bile isyan ettirdi. Sosyal medyada Kılıçdaroğlu’na “hain” denmesine pek tepki gösteren olmasa da birçok AK Partili, çocukların siyasi emeller için kullanılmasının doğru olmadığını dile getirdi.
AK Partililer, Soylu’nun ismini vermeseler de eleştirilerinin hedefindeki isim olduğu açıkta ortada. Bakan Soylu, kendini savunmaya çalıştı:
“Bir çocuk ağlar, Cumhurbaşkanı merak eder. Çocuk, derdini anlatır ve ardından Cumhurbaşkanımızın elinden mikrofonu kapmak ister. Herkes çocuğun atikliğine tebessüm ederken lider, çocuğu kırmaz…”
Oysa Bakan Soylu’nun çocuğu otobüsün üzerine çıkarması mizansen olduğu gibi Erdoğan’ın elinden mikrofonu alma girişimi diye bir şey de söz konusu değil. Bir başka açıdan çekilen görüntü Soylu’yu yalanlıyor.
Çocuğun mikrofonu çekip alma gibi bir girişimi yok. Kılıçdaroğlu hakkında hakaret etmeye başlayınca Erdoğan mikrofonu uzatıyor.
AK Partililer, Soylu konusunda daha çok Ali Koyuncu gibi düşünmeye başladı. Erdoğan’ı övme ve yüceltme adı altında, liderlerinin toplumla bağlarını koparmaya çalıştıklarına inanıyor.
Soylu’nun, parti içinde mücadele edeceği başka isim kalmadı. Şimdi MHP’nin de desteğini alarak Erdoğan’ı saf dışı bırakmaya ve AK Parti’yi ele geçirip dönüştürmeye sıra geldi.
Süleyman Soylu’nun geleceği, selefi Namık Gedik gibi mi olacak, yoksa Erdoğan’ın, Necmettin Erbakan’a karşı mücadelenin sonucuna mı dönüşecek? Bu gizemli sorunun cevabını zaman verecek.
Bir his Namık Gedik gibi olacak diye fısıldıyor. Tabiki hissi tamamen.