YORUM | ABDULLAH SALİH GÜVEN
Sosyal medyada özellikle Cuma günleri çok büyük ölçüde yer tutan bir uygulama var: Cuma kutlamaları. Ayetler, hadisler ve kelam-ı kibar diyebileceğimiz insana Müslümanlığını hatırlatan, nasihatler eden beyanlarla süsleniyor bu bahsini ettiğimiz kutlama. Bir mana ifade ediyor mu? Bilmiyorum. Hele insanların hafızasına nakşolan ‘Her Cuma bir ayet sallıyorum’ itirafından sonra bu tür bir uygulamanın benim iç dünyamda olumsuz taraflarının daha ağır bastığını söyleyebilirim.
Benim bu yazıda dile getireceğim husus meselenin bu yönü değil. Aksine sözü edilen paylaşımların sıhhatinin şüpheli olması ve konseptinden kopuk olarak ele alınması üzerinde durmak istiyorum.
KİTABI İNSAN KONUŞTURUR
Önce ayetler. Malum kitap konuşmaz, kitabı konuşturan insandır. Bir kitap ve bir mushaf hüviyetiyle Kur’an, bahse medar olan paylaşımlarda ya yapılan yorumlarla, ya arka plana konulan resimlerle ya da gündelik hayatta cari olan hadiselere işaretle bağlamından kopuk olarak kullanılıyor. Böyle olunca nüzul süreci içinde sebebi nüzul de dahil o ayetin oturmuş olduğu zemin, vermiş olduğu açık ve net mesaj büyük ölçüde mahiyet değişikliğine uğruyor. Murad-ı İlahinin aksine, literatürde ‘makasıd-ı şeria’ dediğimiz gaye kendiliğinden ortadan kayboluyor.
İleri seviyede dini ilimlere vukufiyeti olmayan insanların bunları bilmesini beklemiyorum ama bilmediklerini bilmesini beklemek hakkım. Onun için buradan açık bir mesaj veriyorum; bilmeden, farkında olmadan hatta iyi niyetle bile olsa sözü geçen yorum şekillerinden hangisi ile olsun yapılan ayet paylaşımları hem mana hem de muhtevayı tahribe sebebiyet verebilir. Şu ana kadarki gözlemlerim bunun vakıaya mutabık bir tespit olduğunu zaten açıkça ispat ediyor.
‘DAHA ÖTESİ’ PROBLEMLER
Hadisler için de aynı durum hatta daha ötesi geçerli. “Aynı durum geçerli” diyorum, çünkü hadisin sebeb-i vürudu, söylendiği zemin içinde muhataplarına ifade ettiği mana ortadan yok oluyor. “Daha ötesi” diyorum, çünkü Kur’an’ın sübutunda yani Allah kelamı olduğunda hiçbir şüphe yok, dolayısıyla yorumlardaki isabet veya isabetsizlik ayetin “delaletinde” geçerli. Fakat hadislerde sübut problemi de var. Nitekim hadis ilminde bu problemi aşmak için “isnad tenkidi” dediğimiz bir usul geliştirilmiş. Kaldı ki mesele sadece isnad ile de bitmiyor; bir de bunun yine usuldeki ifadesiyle “metin tenkidi”nin yapılması gerekiyor. Hadis usulündeki tenkit, tahkik, tashih, te’lif, tahriç, tad’if vb. kavramlarla tarih boyunca yapılan çalışmalar işte bu problemi aşmak içindir.
Kelam-ı kibarlara gelince: Sonuçları aynı olsa bile onlara yaklaşımım biraz daha yumuşak olabilir. Çünkü son tahlilde beşer yorumudur, o sözün söylenmesine gerekçe teşkil eden hadiselerle günümüz hadiselerinin kesiştiği çok noktalar olabilir fakat dediğim gibi bağlamından kopartma burada da geçerlidir.
Sonuç itibariyle; 2016 yılı Ekim ayında ebediyete uğurladığımız asrımızın en büyük hadis ulemasından biri olan Şuayb Arnavutî’nin tashih ve tad’if çalışmasına getirilen bir eleştiriye verdiği cevapta dediği gibi: “Araştırıp eleştirsinler, ilmi ve samimi bir üslupla kaleme alınmış aydınlatıcı eleştirilerini bizlere göndersinler. Bizler bunları gönül hoşnutluğu ile karşılayacağız ve uygun olduğu yerlere koyacağız, hatalarımızı düzelteceğiz. Benim her zaman arzuladığım şey, doğrunun insanlar arasında yayılmasıdır. Çünkü bu dindir, benim malım değildir, bütün insanlığın ortak değeridir. Bu nedenle de hakikati gerektiği şekilde öğrenmeleri gerekir.”
BİNDİĞİ DALI KESMEMELİ
Evet Kur’an ve Hadis dinin ana iki temel kaynağıdır. Yukarıda dediğim gibi, velev ki samimiyetle ve iyi niyetle bile olsa bu kaynaklar üzerinde yapılacak tahrif ve tahripler Müslümanlar için bindiği dalı kesmek anlamına gelir. Din kimsenin malı değildir. Herkes kendisine çeki düzen vermeli, ayetleri keyfince konuşturmamalı, hem isnad hem de metin açısında hadis olup olmadığını bilmediği beyanları hoyratça ve “Hz Muhammed (sas) dedi ki…” diyerek kullanmamalıdır. Kaldı ki insan kendi alın teri ile kazandığı malda bile böyle tasarrufta bulunmaz. Müslümanların ve tüm insanlığın ortak değeri olan metinler üzerinde hiç bulunmamalıdır vesselam.
Elinize sağlık çok mühim bir meseleye temas etmişsiniz. Birkaç örnek verilebilseydi daha mukni olabilirdi. Aslında sizin haklı olarak beşer kelamı olduğu için -diğerlerine nisbeten- daha yumuşak karşılanabilir dediğiniz sözlerin içeriği de mühim. Mevlana hazretlerinin çok kişiden davacı olacağından endişe ediyorum. Nasılsa bilen az; yaz bir cümle altına da yaz Mevlana diye, gönder mantığı insanları kolay yalana itiyor…
oncelikle paylasanlar olarak bize daha dikkatli olmak dusuyor cok guzel hatirlatmalar tesekurler.
yazida sadece elestiri yapilmis cozum sunulmamis bir sonraki yaziyi bekliyorum.bu paylasimlar devam edecegine gore insanlara dogrusunu gosterilmeli belki bir ilim meclisinden gectikten sonra yayinlanmali, ayete hadise en uygunu nasil yapiliri ornekleriyle gosterilmeli..camide gurultu yapan cocuga yasli bagirmasiyla meselede cocukta bitmez yaslida ama camilerde cocuklar azalir yaslilar cogalir.bu alan bos birakilacak bir yer degil..her gun binlerce,milyonlarca paylasim yapiliyor…