TARIK TOROS | YORUM
31 Mart’ta seçmenini sandığa gitmeye ikna eden seçimi alacak fakat kazanmış olmayacak. Muhalif seçmenin mühim bölümü “Bir türlü iktidara gelemediler!” diye partilerine küstü. İktidar seçmeni de mutlu değil. Defalarca destek verdiği halde sorunlar kronikleşti, yaşam maliyeti her geçen gün artıyor, alım gücü düşüyor.
***
Türkiye, piyasa gerçeklerinden kopuk resmi enflasyonuyla Arjantin, Lübnan, Suriye ve Venezuela’dan sonra dünya beşincisi. Savaş yok, kıtlık yaşanmıyor, Rusya veya İran gibi ambargo altında değil, boykot vesaire yok. Dünyada gıda fiyatları gerilirken, Türkiye’de son 42 aydır aralıksız yükseliyor. Avrupalı etin sütün fiyatını konuşmuyor, Türkiye’de hurma taneyle, baklava dilimle satılıyor.
***
İktidar boşluk bırakmaz; öyle olduğu için, bu konudaki inandırıcılığı ‘sıfır’ olan Erdoğan, bilmem kaçıncı kez “Bu final seçimim!” dese de, Bahçeli ciddiye alıp “Ayrılamazsın!” diyor.
İnsanlar hayal kurmayı bıraktı, muhalefet partilerinin tamamı tel tel dökülüyor, çürüme her yerde.
Son örnek; Türkiye İşçi Partisi, Hatay’da aday gösterdiği Gökhan Zan’dan desteğini çekti. Resmen süreç başladığı hatta pusulalar basıldığı için adaylıktan çekemiyorlar ama “Fiilen adayımız değil!” diyorlar. Niye? Adaylığı üzerinden seçim sonrasına dair birtakım akçeli pazarlıklara ismi karıştığı için. Gazeteci İsmail Saymaz’ın iddiasına göre Gökhan Zan, ‘adaylıktan çekilmemesi’ konusunda AKP’yle pazarlık yapmış! Olay savcılığa intikal etti… Oysa bu profil, daha aday gösterilirken hayli tartışmalıydı. Bilmiyor olmaları olanaksızdı.
***
Öbür yanda Kürt siyasal hareketi, yeniden çözüm süreci için iktidara “sarı ışık” yakıyor. Selahattin Demirtaş’tan Leyla Zana’ya, Ahmet Türk’e kadar belli başlı isimler yakın söylemlerle “1 Nisan’da seçilen belediyelere kayyım atanmayacağı” umudunu koruyor.
Oysa, Türkiye gittikçe otoriterleşirken Kürt sorunu çözülemez. Otoriter bir ülkede çözüm konuşulmaz. Ülke, Erdoğan değil “rejim diktasına” yürürken (ikisi farklıdır, şahıs değil bir tür politbüro rejiminden bahsediyorum) ne Kürt sorunu, ne de başta dertler çözülür; bilakis katlanarak büyür.
***
Sovyetler Birliği, soğuk savaş ve şeklen planlı görünse de yürümeyen sistem nedeniyle 80’lerde ekonomik olarak çökmüştü. 1991’de resmen dağıldığında insanlar kuru ekmeğe muhtaçtı, komadan çıkması 10 yılı buldu. Birlik ülkelerine bağımsızlık verip Rusya sınırlarına daralmak da akşamdan sabaha refah getirmedi. Getiremezdi zaten. Rahatlama bir süreçtir, yıllar sürer.
Rusya’da dağılmadan bu tarafa 33 yılın 23’ünde Putin iktidardaydı.
Dün herkesin sonucunu bildiği seçimden yine “zaferle” çıktı. Ölene kadar başkan. Paranın yüzde 56,4’ü Putin çevresindeki yüzde 1’in kontrolünde. Türkiye’de bu oran yüzde 39,5. Yani zenginliğin yaklaşık yüzde 40’ı yüzde 1’lik kaymak tabakaya ait ve bu makas gittikçe açılıyor.
***
Türk Hava Yolları, geçen hafta, “Vizeniz olsa bile 6 Güney Amerika ülkesine girişte ek kontrollerin söz konusu olabileceğini” duyurdu. Bu ülkeler, Venezuela, Meksika, Kolombiya, Küba, Panama ve Brezilya. Yani, vizeniz olsa da -şu veya bu sebeple- kapıdan çevrilebilirsiniz. Haberlerde özenle saklanan konu, Türkiye pasaportlu yolcuların “potansiyel mülteci” görülmesi. Sadece Batı değil, Güney Amerika bile artık “çıktığı yere döneceğinden emin olmadığı” turisti kabul etmek istemiyor. WhatsApp gruplarında, İngiltere’de yaşayan birinin “Arkadaşlar saçma şeyler yaşanıyor!” mesajı telefonuma düşünce şaşırdım. Yurt dışında yaşam kurmuş olanların mevcut algıdan habersiz olmasına mı kızacaksınız yoksa ülkenizin Pakistan muamelesi görmesine mi, bilemiyorsunuz.
***
AB Komisyonu Başkanı’nın başkanlığında, İtalya, Yunanistan ve Belçika başbakanları Pazar günü Mısır’daydı. Başkan Sisi’ye 7.4 milyar Euro sözü verdiler. Niye? Afrikalı göçmeni tutsun diye. Sosyal ağlarda, “Türkiye bu zirvede nasıl olmaz?” gibi yakınmaları görünce “saçma şeyler yaşanıyor” diyen arkadaşı unuttum.
Bir insan, ülkesinin yıllardır bu tür anlaşmalarla “doğal mülteci kampı” olarak tutulduğunu bilmez mi? Ve maalesef buna artık Suriyeli, Afgan değil… 85 milyon vatandaşı da dahil.
Çok güzel bağlamışsınız…
Eski ülkemdeki her abukluk tam manasıyla bir “deme niçin bu böyle yoluncadır o öyle” denilip gerisi Hakkın adaletine bırakılmaktan başka çaresi olmayan hadiseler sağanak yağışı şeklinde tezahür ediyor…..