NECİP F. BAHADIR | YORUM
Rüyamda görsem inanmazdım, hayali bile mümkün değildi. Bu kadar keskin bir dönüşüm öngörülemezdi. Toplum, siyasetçinin ‘zigzaglarına’ aşina. Yok bu değişim öyle ‘med cezir’ misali ‘gelgitle’ izah edilemez. Örneğine rastlanan ‘muhalefette söyler, iktidarda şaşar’ türü başkalaşma da değil bu. Bu köklü ve radikal değişim ‘zamanın ruhuyla’ da açıklanamaz.
Ne günlere kaldık… Şairin şaşkınlığını yaşadığından daha acayip günler;
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz…
Yok, o ilginç günlerden daha tuhaf ve acayip vakitlerdeyiz. Eğer şair hayatta olsaydı bu şiirini gözden geçirirdi.
Acaba Çinlilerin birbirlerine söylediği beddua Anadolu’yu mu tuttu; “Tuhaf günlerde yaşayasın!”
En iyisi ‘Ahir zaman!’ deyip geçmek lazım. Galiba ‘Ayakları çıplak, yoksul çobanların yüksek binalar inşa etmede yarıştıkları’ zamandayız. Zamanın ahiri, ihtiyar dünyanın son saatleri yani… Sosyal saha bütün bütün kıyametlik fakat ben siyasi alandaki tuhaflıklara dikkatinizi çekmek istiyorum.
‘İktidar bozar’ sözünü ‘koltuk değiştirir’ diye de söyleyebiliriz. Türk siyasi tarihi ‘Değiştireceğiz!’ diye iş başına gelinlerin ‘kendilerinin değişimine’ sahne oldu. Sadece AKP iktidarıyla sınırlı değil. Fakat Erdoğan ve AKP’deki başdöndürücü değişime de ender rastlandı. Önceki dönüşümler ‘makas değişiminden’ ibaretti.
Erdoğan ve Bahçeli’deki ‘başkalaşmanın’ adını koymakta zorlanıyorum ben. Tabanlarını ‘müminleri haline getirdikleri’ için değişimin alt yapısını oluşturmaları da gerekmiyor. Taban ne verirsen almaya hazır, bırakın iknayı ‘izah’ derdi bile yok. Lider ‘kutsal’ olunca her söylediği ve yaptığı da kutsalın bir parçasına dönüşüyor. Şekil A’da göründüğü gibi…
Kim derdi bir sabah Devlet Bahçeli kalkacak, DEM yöneticilerinin elini sıkacak, Öcalan’ı muhatap alarak TBMM’ye davet edecek ve Meclis çatısı altında konuşmasını isteyecek? Ve MHP’liler de bu konuşmanın yapıldığı ‘12 Ekim’ tarihini Türk siyaseti için ‘dönüm noktası’ olarak ilan edecek? Varlığını Kürk karşıtlığı üzerine oturtan bir siyasetçi Öcalan’a gülücükler gönderecek?
Bahçeli’de 180 derecelik politika değişikliğini kim öngörebilirdi? Bir ‘siyasi manevra’ elbette bu. Ben de bir anlamı olduğunun farkındayım, fakat bugün ‘değişimin çapı’ ve ‘tuhaflıklarla’ ilgiliyim. Hadi, Bahçeli’yi bir kenara koyalım Erdoğan’daki dönüşüme ne demeli? Döndü dolaştı, sonunda Atatürkçü de oldu ya… Kemalistleri bile şaşırttı.
‘Taban ne der?’ diye bir derdi yok!
Hocası Erbakan da, “Atatürk yaşasaydı, Refah’a oy verirdi!” demişti. İkisi arasında fark var. Erbakan Atatürk’ü ‘milli görüşçü’ yaptı. Erdoğan ise Atatürk’e doğru gitti, teslim bayrağını çekti ve Atatürkçü oluverdi! Bir siyasetçinin ‘Taban ne der?’ diye bir derdi yoksa kılıktan kılığa girer, renkten renge bürünür. Erdoğan gibi ‘koltuğunu’ put haline getiren bir siyasetçi sırf iktidarını korumak için ‘komünist’ bile olur.
Yalçın Küçük, 12 Eylül sonrası siyasete dönerken ‘sosyal demokrasi’ mesajları veren Süleyman Demirel için “Bir darbe daha yese komünist olacak!” demişti. Diğer siyasetçilerdeki değişim dış unsurlardan kaynaklı, Erdoğan’da ise iç…
Numan Kurtulmuş bile, “Harun gibi geldi, Karun oldu!” tespitini yapmıştı. Erdoğan bir zamanlar, “Bende Hz. Ömer fıtratı var.” derdi. Sorumluluğunu üstlendiği Dicle’nin kenarındaki kuzular telef olunca Ömer’i unuttu, Atatürk’ün ipine sarıldı.
Gençliği ve siyasetteki iktidar öncesi yıllarını ‘Atatürk ve devrimleriyle’ kavga ederek geçirdi. Kadir Mısıroğlu’nun müridiydi. Harf inkilabına karşıydı. Fırsat buldukça bu yöndeki düşüncesini seslendirmekten çekinmedi; “Bizim son derece zengin bilim yapmaya, üretmeye son derece müsait bir dilimiz varken, bir gece yattık, sabah kalktık, baktık ki o dil yok. Olmayan ‘dil’ aslında değil ‘harfler…”
Erdoğan hayatı boyunca karşı çıktığı ‘harf devrimini’ daha ileri götürmenin gayreti içinde. Birkaç gün önce Bişkek’te Türk alfabesine 5 harf daha eklenmesi için alınan kararı ‘tarihi adım’ diye niteledi. Atatürk’ün 29 harfi yetmedi, Erdoğan ‘5 harf daha olsun’ dedi. Bir özeleştiri yapsa sorun yoktu, dün karşı olduğu yeni alfabeye zenginleştirme çabası da ne oluyor? Bu soruya soracak taban yok. Buna, ‘Tarih ensesinden yakaladı ve yere vurdu’ denir. Bir yenilgidir bu.
Yeşil Kemalizm!
Haydi harf ilavesi neyse, 10 Kasım günü söylediklerine ne demeli? Bana ‘Sonunda Atatürkçü de oldu’ dedirten bu çıkışı. Tarihe geçen şu sözlerine bakın; “Şayet Gazi’nin ömrü ve sağlığı en azından bir 10 yıl daha ülkeyi yönetmeye elverseydi, hiç şüphesiz 2. Cihan Harbi sonrası bambaşka bir Türkiye görecektik.”
Nasıl bir Türkiye göreceğimizi de söyleseydi keşke. Benzer sözleri bugüne kadar Kemalistlerden duyuyorduk. En çok da, “Biraz daha yaşasaydı ülke Türkçe ibadete geçerdi!” dendi. ‘Türkçe İbadet; Atatürk’ün beraberinde götürdüğü hasret’ diye kitap bile yazıldı.
“Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı, her şey çöz güzel olurdu!” sözü ancak bir Atatürkçü’nün ağzından çıkabilir. Erdoğan’ın ağzına da pek yakıştı. Erdoğan ‘davadan döneli’ yıllar olmuştu, iktidardaki 10 yıllık dönemi ‘Kemalizmi ihya’ çabasından başka bir şey değil. Biraz rengi farklı; ‘Yeşil Kemalizm’ bu. Özü, ruhu aynı. Onun için Atatürkçüler Erdoğan’a minnettar. Bir dönem Başbakanlık’ta başmüşavirlik de yapan Hatem Ete 2017’de şöyle yazmıştı; ‘Kemalist modernleşme projesine alternatif oluşturma iddiası ve beklentisiyle iktidara gelen Erdoğan, Kemalist siyaset ve toplum tasarımını popülist ve muhafazakar bir tonla güncelleyerek daha da güçlendirdi.’
Doğru tespit.
İktidarının sonunda Atatürkçülüğünü cümle alame ilan etti. Tabanı hala Erdoğan’ın kimlik ve kişiliğini koruduğunu eski haliyle yaşadığını sanıyor, oysa o çoktan Mekke’nin pardon Ankara’nın egemenlerinin teklifini kabul etti, koltuğu karşılığında ‘kutsallarını ve davasını’ sattı. Yoksa Çetin Doğan’ın boşalttığı hücreye Melek İpek girir miydi? 80 yaşındaki piri faniye ‘Dindar olacağına keşke PKK’lı olsaydın’ denebilir miydi? Yeri geldiğinde ‘papaz elbisesi bile giyer.’
Bu zındığın resmini gözümüze gözümüze sokuyorsunuz
Allah sizi bildiği gibi yapsın
Hakkını da yememek lazım hani adam hangi kılığa girse, hangi ideolojinin peşine takılsa, hangi davayı gütse, O renge bürünerek hakkını da veriyor yani