Sizin hiç eviniz öldü mü?

Foto | SERTAÇ KAYAR

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Arkanızda, yaslandığınız dağınızı yıktılar mı?

Siz hiç evsiz kaldınız mı? Issız, kimsesiz, babasız kalmış gibi…

Hani bazı şeylere aniden bakamazsınız gözünüz kamaşır. İçinizi ürpertir, bir an bakar çekilirsiniz, sonra tekrar döner biraz daha uzun bakar yine çekersiniz gözlerinizi, dayanamazsınız, ona katlanmak tahammül sınırlarınızı aşar. Ama bırakmaz da peşinizi. Gözünüze, kalbinize, beyninize çengeli çoktan atmıştır. Tekrar döndürür kendine biraz daha bakarsınız. Sonra tekrar tekrar denersin uzunca bakmayı. Hiç kolay değildir onun ağır yükünü taşımak. Bir iç acısıyla yüzleşmek.

Sertaç Kayar’ın çektiği o fotoğrafı gördüğümde işte ben tam öyle oldum. Hani yeşil çitlerin arkasındaki yıkılmış evine, mahallesine bakan yaşlı kadının fotoğrafından bahsediyorum.

Baktım, bakamadım, bakmamak istedim, kendimi alıkoyamadım. Bakınca yüreğim kaldırmadı, bakmamak istedim yine kendimi alıkoyamadım.

Viran edilmiş evine, mahallesine, nasıl bir bakıştır öyle. Ciltler dolusu yazı yazsan yine de böyle anlatamazsın derdini öyle bir bakış yani. Üstelik hiç yüzünü göstermeden!

Adresinde yokluğunu kıyamet bilerek 
Sadece susarak özlüyorum seni 

Susarak özleyen, sessizce çığlık atan ne kadar çok şey söyler dinleyene. Ne çok şeyini kaybeder evini kaybeden. Ne çok şeyi yıkılır evi yıkılanın. Bütün yaşadıkları kül edilenler, ne derinden ah eder kim bilir? Bir kelebeğin kanat çırpısı gibi sessizdir ama hangi fırtınayı başlatacağını kim bilebilir.

Ev yıkanlar bilmezler, Ana rahmi gibidir ev, sığınaktır, sığınmaktır, korunaktır, korunmaktır. En güvenli yeridir insanın, en güvendiği yerdir…

Bütün savaşları kaybettiğinde iltica ettiğin yerdir…

Ruhunun her zerresi işgal altında olsa bile özgürlüğe yelken açışındır…

Mahremin, mahremiyetindir, saklındır. Hatırandır, hatırladıklarındır, çocukların gülüşüdür, yürüyüşü, sesidir, seslenişidir, gülündür senin gülüşündür.

Ucum yok, bucağım yok 
Saklımdasın ey yar haberin yok 

Saklındır, sakladığın, sırlarındır, korunuşundur.

Evsiz olmak öksüzlüğündür, sokak ortasında çırılçıplak olmaktır. Bunu bilmez yıkanlar.

Senin için her şey olan eşkıya için sadece bir siperdir, saldıran için yok edilmesi gereken bir engel. Bombaları üretenler için de incelenmesi gereken bir veriden başka bir şey değildir. Senin için ne ifade ettiğini bir kere bile düşünmeden bomba patlatırlar üzerine.

Bütün kavgayı hayatının üzerinden yaparlar, senin sahip olduklarına sinek kanadı kadar değer vermeden! Bilmezler evsiz kalmanın ne demek olduğunu. Çünkü savaşa karar veren baronların evleri yıkılmaz kaleler içindedir.

İnsan barınacak yer bulur da yıkılan evini bulamaz. Barınakla evin farkını bilmez yıkanlar.  Ama bilmezler. yıkılmaz kalelerde de olsa ev yıkanların evi ayakta durmaz, er geç yıkılır.

Bu da adetullahtandır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin