Sizi ‘Fetö’ de kurtaramayacak! 

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Hep söylerim ama önemine binaen bir daha tekrar edeceğim; Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi ‘ezbercilik’tir.  Hangi ekonomik ya da sosyal gruptan olursanız olun fark etmiyor… Toplumun ekserisi araştırmak, öğrenmek, bilgilenmek yerine, işine gelen ezberleri tekrar etmeyi tercih ediyor.

Üstelik ‘ezberlerinin’ yanlışlığını delilleriyle ortaya koysanız bile hiçbir şey olmamış gibi aynı yalanı-ezberi tekrar ediyorlar. Buyrun son günlerin popüler tartışma konularına beraber bakalım.

Herkesin dilinde, ‘Danıştay’ın göreve iade ettiği 450 hakim savcı’ haberi var. Erdoğan-Ergenekon ittifakı bileşenleri koro halinde aynı yalanı söylüyorlar. Erdoğan rejimi medyayı tamamen kontrol ettiği için herkes Nedim Şener gibilerin yalanlarına kaldı. Bir de Nurettin Veren gibi klinik vakalar var ki onlar artık tıbbın alanına giriyorlar.

Oysa ki ortada ne tek kalemde görevine iade edilen 450 hakim savcı var, ne de Erdoğan konudan habersiz! Herkesin gözü önünde yine tiyatro oynuyorlar. Yazan çizen gazeteciler, yorum yapan hukukçular ve tweet atan siyasiler ne olduğunu araştırmaya bile ihtiyaç hissetmeden “bir kalemde iade edilen 450 hakim savcı” yalanını-ezberini tekrar ediyor.

Yalan üzerine ‘hükümet ile Cemaat barışıyor’ analizleri kastırıyorlar. Düşünün, durum öyle bir hale geldi ki Danıştay oturup resmi açıklama yapmak zorunda kaldı. İşin özü şu; 2017’den bu yana ihraç edilen 5 bin 112 hakim-savcıdan 435’i ile ilgili HSK’nın işlemi iptal edildi. 

İhraç edilenlerin yüzde 10’u  bile değil!

İsmail Saymaz’a konuşan bir Danıştay üyesi “Beraat ve takipsizlik alanları bile iade etmedik!” diye keyfiliği açıkça itiraf etti. Kamuoyu, 7 yılda 5 bin 112 hakim savcının sadece fişlemelere göre ihraç edilmesine değil de bunca yılda sadece 435’inin iadesine kıyamet koparıyor.

Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın dediği gibi “Ya hu, o zaman ilan edin hukuk yok diye, buyrukla yönetin.”

Skandal burada bitse iyi!

Erdoğan’ın Mısır dönüşü yaptığı, “Danıştay kararının takipçisi olacağız” açıklaması sonrası Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 387 isimle  alakalı olarak Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yeniden inceleme başlattığını açıkladı.

Yani “Talimatı aldık!” demiş oldu.

Ancak hiçbir siyasetçi, hukukçu ya da gazeteci, “HSK kesinleşmiş bir kararın nesini inceleyecek? Kesinleşmiş bir yargı kararını bir idari kurul inceleyebiliyorsa bu nasıl yargı bağımsızlığı?” diye sor(a)madı.

Peki ne oldu?

Sözüm ona muhalif siyasetçi, gazeteci, hukukçu ya da akademisyenler hep birlikte Erdoğan’ın çiğneyip tükürdüğü ‘fetö’ sakızını çiğniyorlar. Bu insanlar nasıl dönebilirmiş? 250 şehit boşuna mı verilmişmiş ? Erdoğan rejimine hesap sormak, hukuku hatırlatmak yerine mağduru suçlamaya devam ediyorlar.

Bu konularda kalem oynatan, ekrana çıkıp yorum yapanların hiçbiri dosyalara bakmıyor. Eğer baksalar rejim yargısının bile saçma suçlamaların altından kalkamadığını görürlerdi.

Benzer bir durum 15 Temmuz tartışmalarında da yaşanıyor.

Siyasal İslamcıların ve Erdoğan rejiminin akil insanlarından Abdurrahman Dilipak, iktidarın 15 Temmuz darbe girişimini 4 ay öncesinden en ince ayrıntısına kadar bildiğini yazdı.

Aslında bu tartışmayı alevleyen benim “Reis’in 15 Temmuz roketleri” başlıklı  dosyam oldu. Dilipak, bu yayını takipçileriyle paylaşıp ardından meşhur tweetini attı. Tabi kıyamet koptu.

Aslına bakılırsa Dilipak’ın söylediklerin de şok edici bir şey yoktu. Zira asgari zekaya sahip herkes gerçeğin böyle olduğunu biliyor. Kaldı ki tonla bilgi-belge-şahitlik Erdoğan’ın 15 Temmuz’un sahibi olduğunu teyit ediyor.

Dilipak’ın sözlerinin orjinalliği şurada; Dilikap herhangi birisi değil. İktidar mahallesinin ‘derin’ kalemlerinden bilinir. Dahası ilk kez AKP cenahından bir kanaat önderi resmi söylemi sarstı.

Bu yönüyle çok önemliydi. Nitekim MHP lideri Devlet Bahçeli çok öfkelendi ve Dilipak’a saydırdı.

Fakat benim gelmek istediğim yer orası değil. Bahçeli’nin ya da Erdoğan’ın sert tepki göstermesi normal. Ergenekon cenahının da. Çünkü 15 Temmuz kumpasıyla ülkedeki rejimi değiştirdiler. Şimdi rantını yiyorlar.

Benim dikkatinizi çekmek istediğim yer ‘muhalif’ cenah. Daha doğrusu ‘sözde muhalif cenah.’

Düşünün; iktidar cenahından birisi 15 Temmuz’un 4 ay önceden en ince ayrıntısına kadar bilindiğini söylüyor. Daha önce de Yusuf Kaplan, Erdoğan’ın 15 Temmuz öncesi Kemalist askerlerle anlaşma yaptığını canlı yayında açıklamıştı. Genelkurmay eski istihbarat başkanı İsmail Hakkı Pekin ve emekli  general Ahmet Yavuz da benzer şeyleri ekranlarda anlattılar. Yani Dilipak malumu ilan etti, bilineni teyit etti.

Böyle bir durumda ne olması gerekirdi? Muhalefetin, bağımsız gazetecilerin, akademisyenlerin, sivil toplum temsilcilerinin ve en önemlisi o gece hayatını kaybedenlerin yakınlarının ayağa kalkıp, “Sevdiklerimizi bile bile ölüme  yolladınız, hatta onları öldürdünüz.” demeleri gerekmez miydi ?

“Madem biliyordunuz neden önlemediniz?” diye sormadılar. Peki ne oldu ?

Siyasetçisinden gazetecisine hepsi bildik ‘fetö’ ezberlerini tekrar edip duruyor. Dönüp dolaşıp rejimin söylemlerini tekrar ediyorlar. Rejimin söylemini sorguluyormuş gibi yapanlar ki çoğunluğu Beyaz Türkler, “Cemaat darbeye kalkıştı, hükümet biliyordu, yol verdi ve kendi darbesini yaptı.” tezini işliyor.

Bu tezin yanlışlığına dair binlerce delil varken, sayısız yayınla bunu ortaya koymuşken hiçbirini duymamış, görmemiş gibi davranıyorlar.

Erdoğan-Ergenekon rejiminin bileşenleri 15 Temmuz’u konuşturtmamaya kararlıyken sözüm ona muhalif olan bu çevrelerde gerçeği bulma yerine, “Cemaat bitti, Erdoğan rejimini de 15 Temmuz’a ekleyip ikisinden birden kurtulabilir miyiz!” fırsatçılığının peşinde.

O yüzden ortaya çıkan bunca bilgi-belge-şahitlik-itiraf yokmuş gibi rejimin ilk günkü söylemlerini tekrar ediyorlar. Böyle yapınca, rejimin türküsünü söyleyince Erdoğan’ın gazabından kurtulacaklarını sanıyorlar. Hatta bir adım daha ileri gidip ülkede kötü giden her şeyden Cemaati sorumlu tutuyorlar.

Oysa ki Hizmet Hareketi’nin Erdoğan rejimine destek olduğu dönemde ekonomi neredeydi, demokrasi endeksindeki yerimiz neredeydi, hukukun bağımsızlığı endeksinde, yolsuzluk endeksinde neredeydik şimdi neredeyiz?

İşin daha da tuhafı şu; sicilinde işkence, adam kaçırma ve asit kuyularında yakmalar olanlar ekranlara çıkıp etik ahlak filan diyor. Gerçekten vicdan sahibi, aklı selim insanlar için kabus gibi bir dönemden geçiyoruz.

Ancak bunca yıldır siyaseti izleyen ve Erdoğan’ın kafa yapısını bilen birisi olarak bu çevrelere şu hatırlatmayı yapayım; istediğiniz kadar Erdoğan rejiminin türküsünü söyleyin, istediğiniz kadar masum insanlara iftira atın, sonunuz değişmeyecek. Erdoğan’a biat etmiş gözükseniz de kurtulamayacaksınız.

Erdoğan yerel seçimden sonra ajandasında kalan son birkaç maddeyi de hayata geçirecek. Kiminizin sessiz kaldığı, kiminizin alkışladığı hukuksuzluklar, zulümler, çökmeler sizin mahallenize de gelecek. Eğer Erdoğan’ın ömrü yeterse, size neler yapacağını son on yılda yaşananlara bakarak görebilirsiniz.

Siz üzerinize doğru tam gaz gelen trene karşı ‘fetö’ türküsü söylemeye devam edin!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

10 YORUMLAR

  1. “Hizmet Hareketi’nin Erdoğan rejimine destek olduğu dönemde” ifadesinden “Hizmet hareketi bir karar aldı ve Erdoğanı destekledi” mi anlamak lazım. Yoksa, “Hizmet hareketi mensupları bulundukları konumda doğru olanı yapmaya gayret ettiler, bunun da siyaseten ekmeğini Erdoğan yedi” demek mi lazım. Bilemedim belki aynı şey de diyebilirsiniz.

  2. Adem bey,

    komedi gibi herşey. Zaten komedi olduğu için sizinle bir şey paylaşmak istiyorum, okuyucular da biraz tebessüm eder, deneyenler bunu da ya öyle evet tam da böyle oluyor derler diye düşünüyorum.

    Nedir o?

    Avrupadayım, artık buradaki eşe dosta doğruları anlatmak yerine şunu yapıyorum. Acaba bakalım ne diyecekler diye.

    Bu arada bu yazacağımı bana ilk söyleyen de, Yunanistan da bir Yunan taksici oldu.

    Taksi de hikayemi dinleyen Yunan taksici, üzücü herşey ama sizi bir amaç için gönderiyorlar. Erdoğan ile Gülen aslında bir plan yaptı. Dünyaya kavgalı gösterip, eğitimli yetişmiş insanları yurt dışına gönderiyorlar bu şekilde. İçerde de kötü adam rolünü alıyor Erdoğan, kendini feda ediyor, yapacağı herşeyi diktatörlük adıyla yapıyor. Yakında Türkiye fundamentalist olacak, sizler de buralarda olacaksınız. Çok harika bir plan bu. Bunu siz dahi bilmiyorsunuz.

    Evet Yunanistanda bir taksici, Türkiye olan onca zulm ve süreçleri gören benim kandırıldığımı, büyük resmi gördüğünü söylemişti. Hatta, evet o da büyük resmi anlatıyorum demişti.

    : )

    İşte o taksicinin o anlatımı dikkatimi çekti. Avrupa da eş dost bir türlü anlamıyor. İşlerine de gelmiyor. Eşime dedim ki, şimdi misafirliğe gidecez ve ben çok tuhaf bir şekilde olaya yaklaşıcam bakalım ne diyecek.

    İzahı olmayanın mizahı oluyor çünkü.

    Ve bayramlaşma da her gittiğimiz yerde, konu buraya gelince en fanatik AKP li yakınlarımla.

    “Aman Mustafa abi, büyütme. Sen yabancı değilsin. Bak, arka planda Fethullah Hoca ile Erdoğan bir. Bu bir planın parçası. Yoksa Türkiye de şu an olan İslami gelişmeye dünya izin verir miydi. Tüm dünya da okullar kapatılır, içerde Ergenekon türü yapılar bir olurdu. Bak şimdi onlar Erdoğan cemaati bitirecek diye destek veriyor. Saflar bilmiyor ki, kendi güçlerini de teslim ediyorlar.”

    Komedi. Tam komedi. Ama ne oldu düşünün. Bir kısmı olabilir yeğenim dedi. En azılı ağzından salyalar akan akrabalarım bile bu anlatım karşısında o damarları çıkmış hınçlarını durdurdular. Yutkundular. Birşey diyemediler.

    O an ayarları ile oynamış oldum. Ya iyi birileri ise bunlar. Yazarken bile gülüyorum ama o an öyle hissetti işte. Ya iyi ise bu insanlar ileri gitmeyim en iyisi babından.

    Yok yeğenim öyle değildir. deyince, Niye öyle düşünüyorsun bir de böyle bak lütfen. Hepimiz aynı insan değilmiyiz, inançlı deyince.

    Soğuduğunu sakinleştiğini ve birşey diyemediğini en azından sustuğunu gördüm.

    İnsanlar ezberler ile konuşuyor dediniz ya, İşte ben de onlara yeni bir ezber verince birşey diyemedi.

    Dedim ki, o nedenle lütfen ileri gitme. Müslüman insanlara ağır şeyler söyleme. Biliyorsun bunun vebali günahı çok fazla.

    Çok kaptırma.

    Eşi devreye girdi, çocuk doğru söylüyor. Bence de öyle.

    ………….

    Bu yukardaki sahne benzerlerini diğer yakınlarımda da yaşadım üstelik.

    “Yeğenim bazen geçiyor içimden, neden bu kavga ki durup dururken?”

    “Yok işin içinde iş var belli zaten”

    “Yok yeğenim zaten o insanlara trröst denmez de, ama olsun başkaldırdılar Erdoğanın planına, ceza bu yanlış düşünüyorsun”

    Gırla gitti bunlar.

    Komedi gibi ama gerçek.

    EN BÜYÜK GERÇEK İSE ŞU.. Sustular.. Bir senaryo ile sustular. Bu kadar basit..

    ……………………

    Peki, bu anlatımı, sol cenahta olan yakınlarıma söyleyince ne oldu .

    Asıl komedi tam orada.

    Hiç itiraz yok.

    “Tabi tabi, yüzde yüz haklısın yeğenim, yüzde yüz”

    Kimileri, “Gökten ne yağarsa yer kabul etmedi” demedi mi zaten, adam gel hasretim bitsin dediydi. dedi..
    🙂

    Komedi ama sol cenah, muhalif cenahta böyle dedi.

    ………………….

    Adem bey, bunları neden anlattım.
    Bence siz de söylem değiştirin. Çok samimi söylüyorum. Ezber konuşuyorlar ya.

    1 Nisan yaklaşıyor. Ve güzel bir 1 Nisan yazısı yazın mesela. ensonunda da yazının, şaka olduğunu söyleyin, inanın inanırlar Akp kitlesi de muhalif kitlesi de.

    Yani şaka olduğunu da , 1 NİSAN şakas ıolduğunu da yazın yani.

    Muhakkak aklınıza farklı senaryolar, büyük resim hikayeleri gelirde mesela, benim yukarda yazdığım gibi olsun.

    Mesela, Erdoğan kötü değil, aslında KHK lılar çok da kötü değli, rahatlar, kimileri zengin oldu. Avrupaya gidenler zaten var. Sonra onlara dünya kadar tazminat verecekler. Zenginler şimdiden onlar. Erdoğan yeterince görevini yerine getirdi. Gelecekte hatta, bu tuhaf strateji ile heykeli dikilecek, ne büyük insan olduğu söylenecek….. minvalinde yazın.

    🙂

    Yazın evet, birkaç güne Halktv manşet ilk haber olacağınızdan, işte büyük itiraf, Ulusal kanalda neler neler denileceğinden hiç şüphe etmeyin.

    Madem değiştiremiyoruz. Bu süreci.

    Bir de böyle yapın Adem bey.

    Ben asıl AKP li tarafın tepkisini merak ediyorm. Muhalif cenahın tepkisini şimdiden biliyorum yazdım zaten yukarda da.

    Gariplerim ayarları yeniden bozulacak.

    Ya doğruysa.

    Ya doğruysa diye birbirlerini arayacaklar, soracaklar, aslını öğrenecekler o kadar olacak ki.

    Dikkat ettiniz mi, herkes inanmak istediği gibi görüyor.

    Ne Meriçi Egeyi geçerken boğulanlar, ne mültecilikle bir tuhaf yaşam sürdüren bizler, ne Türkiye de sosyal ölüme terk edilenler.

    Onların hiçbirinden hareket etmediklerini, sadece ama sadece inandıkları PUT ların konuşmalarına dayanarak olayları gördüklerini. Gerçeğin hiç ama hiç ilgi alanlarında olmadığını.

    Tuhaf bir devir.

    İzahı olmayanın mizahı oluyor. Madem öyle, biraz işi eğlenceye vuralım Adem bey. Sizi tartışackalarına, yazın böyle bişi, 1 nisan şakası, yok yok o şaka değil gerçeği araladı bak falan desin muhalif cenah.

    Ahaber halk tv ye, ulusal tv ye, kim ben mi f.töyüm, common,, asıl sensin f.tö.

    Halk , ahabere, hadi oradan ,demedin mi bitsin bu hasret.

    Oturup gülüşelim.

    Artık yok yani başka yolu yok.

    Eğlenceye vuralım biraz da.

    Şaka sanmayın bu arada.

    Siz bence bu 1 Nisan yazısını bir düşünün.

    Hürmetle.. : ))

    • Yani bu gazetede okuduğum en zekice yazılardan birisi diyebilirim. Gülen talebelerine bir milyon kişi yurt dışına gitsin istiyorum dedi. Talebeleri dinlemeyince erdoğanla anlaşıp zorla yurt dışına göndertti desen vallahi benim aklıma gelmişti diye yemin edecek yüzbinler var 🙂

      • İlmi Siyaset dedikleri bu olsa gerek.

        Hani, adamın biri tüm medrese tahsilini tamamlamış, geriye son bir dersi, İlmi Siyaset kalmış. Zorunlu da değil, ben mezuniyetimi almadan gitmek istiyorum deyince, hocası itiraz etmiş gel oğlum, tüm öğrendiklerin bir yana bu bir yana diye.

        Neyse uymamış bizim genç medreseli. Almış icazet mi onay mı ne denirse o devirde, belgesi elinde bir Cuma vakti namaza geçmiş. Dinlerken dikkatini çekmiş ki, Hoca yanlış konuşuyor. İtikaddan tut başka yöne aklına ne gelirse. İtiraz etmiş o an o yeni mezun. Hocam demiş, yanlış konuşuyorsunuz, doğrusu bu.

        Hoca hutbe de iken, işte böyle melunlar yüzünden oluyor. Mektep görüp içimize kadar gelebiliyorlar böyle deyince, daha bıyıkları yeni terleyen bizim genç bir güzel dayak yemiş. Yara bere içinde varmış o sen İlmi Siyaset dersini almaya, medreseye.

        Hocası demiş, oğlum demedim ki şu dersi almadan gitme. İlmi Siyaseti almış bir güzel ve yine aynı camiye gitmiş. Sakalları da uzamış mı uzamış bu arada, urbası da ona göre. Ve dinlemiş hocayı, yine on doğruya üç yanlış karıştıran hocanın vaazına.

        Ayağa kalkmış heyecanla vaaz verirken hoca, Ey Cemaati Müslümin, ne mübarek bir zattır ki bu hoca, siz bilmeyesiniz. Sakalından bir tel alan öte tarafta şefaate nail olur da, bu dünyasında da işleri zenginliğe gark olur. Bu nimeti kaçırmayın.

        Demiş ve koşmuş hocanın üzerine. Cemaat de peşinden. Sakalı saçı kalmamış hoca, tüyleri koparılmış tavuk gibi, on külhanbeyinden dayak yese ancak bu kadar olur gibi, kalmış orta da. İstiharate çekilmiş ondan sonra iyileşene kadar.

        İlmi siyaseti bilmek gerek.

        Bu süreç sonunda, en çok buna ihtiyaç var.

        Hani diyorlar ya, gerek ulusalcı kesim, ister fanatik AKP liler, bu süreç nasıl biterse bitsin, artık toplum sizi sevmez asla diye.

        Bana yazılı ve görsel basını verin, kendi adıma gözüm kesiyor, 3 güne baştacı ettiklerinin suratlarına tükürecek duruma getirteceğime.

        Hakikatin gücü bir tarafa, yaklaşım ilmi siyaset bir tarafa.

        Uzaktan davulun sesi hoş gelir.

        Boşuna dememiş üstadımız. Her söylediğin doğru olsun, her doğruyu her yerde söylemek doğru değil.

        Gerçeklerin doğruları olur. Gerçekleri görüp ona göre onda Hakkı, hakkı ve hakikati ikame etmek için doğru yöntemler bulmak ümidiyle.

  3. “Biz gelmedik kavga için, bizim işimiz sevgi için, Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.” Yunus Emre
    Ulu mahşer günü olur divan kurulur.
    Suçlu, suçsuz gelir orada dirilir.
    Piri olmayanlar anda bilinir.
    Dönen dönsün ben dönmezem, yolumdan. Pir Sultan Abdal
    Adem bey, Beyaz Türkler deyip, geçiştirmeyin. Kimliklerini açıklayın. Herkes ne melun olduklarını bilsinler. Bir dahaki yazınızı bu konuya ayırırsanız. Memnun olurum.

  4. Kuşkusuz Tayyip gelmiş geçmiş en niteliksiz,haliyle çok korkan,korkusu nedeniyle yapamayağı şey kalmayan,ülkeyi zerrece sevmeyen biri.Peki Erdoğanın bu gücü edilmesinde Gülenin hiçmi katkısı olmadı.Bakın Cemaat,Tarikat,Dergah şu bu.Bunlar çok önemli değil.Eğer insanı değerli kılan en önemli unsur MERHAMET yoksa..Namaz,niyaz,abdest. merhameti olmayan bir adama hiçbirşey katmaz.Sadece göz boyamasını kolaylaştırır…Tayyibin abdestinde,namazında niyazında bir adam olduğunun yayılmasında,yani gözlerin boyanmasında Gülen takipçilerinin inanılmayacak kadar büyük kusuru var.15 Temmuz iyi kordine edilmiş bir tiyatroydu.Bu tiyatroyu kurgulsyacak zekanın Tayyite olmadığını söylemeye bilmem gerek varmı.Senarist ve tejisör Hakan Fidan. Başrol oyuncusu Tayyip,.
    Ama bu halk yaşanan tüm bu kepazeliklere fazlasıyla müstehak…

  5. Erdogan Hizmeti Cok zekice kullandi.
    Ya benimlesin ya da karsindasin mesajini verdi. Hizmet ABD- Istarail itttifakini tercih etti.
    Erdogan hareketi çöp tenekesine attı. Olan alttaki masumlara oldu.
    Ergenekon’u kullandı. Ergenekon erdoğanı bıraktığı anda onlarda aynı tenekeye gireceklerdir. Ama Erdoğana tam bağlılar.

    Sonuç: Hareket tamamen yörüngeden çıktı. Türkçe olimpiyatları ve Türkiye sevdası ile hizmet edenler Amerika’da Türkiye’ye baskı yapın, aç susuz bırakın baskıları yapıyorlar.Tam da israil’de 30 bin insanın öldürüldüğü- F16 uçakların TR ye gönderileceği Amerika – İsrail – TR ilişkileri inin kritik günşerinde oldu.

    Sonuç: ABD hareketi kullandı, kullanmaya devam ediyor. En sonunda Çöp tenekesine atacak.

    yazık, herkes ibadetine baksın, Vatan Sağolsun desin. Kol kırılır yen içinde kalır.
    Devletin bekası için olması gerekiyordu. Bir af çıkarsa iyi olur.

  6. Dış dünyaya kapalı, kız alıp vermeyen, hiç bir sosyal faaliyeti olmayan oluşumlar vardır.
    Sizin ki de o hesap, kendiniz çalıp, kendiniz oynuyorsunuz. Nasıl, böyle keyifli oluyor mu.
    Bu kadar yaşananlardan hiç ders almadınız mı. Ayaklarınız birazcık yere bassın, inin yükseklerden. Erdoğan ve Akp ne ise sizin onlardan ne farkınız var. Din tüccarlığının farklı tonları olablir ancak yaptığınız.
    Siz yapmadıysanız kim yaptı darbe kalkışmasını, uzaylılar mı. Bu kafa ile, bu mantık ile sonunuz nereye varacak. Nedamet getirmeyi, pişman olmayı hiç düşünmüyor musunuz.
    Sizin kılavuzunuz M.E.Çaman gibi vatansız, milliyetsizler. Böyle kılavuzu olanın sonu ne olur bilirsiniz sanırım.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin