YORUM | Prof. Dr. OSMAN ŞAHİN
Günümüzde de, insanlarda “Konuşan yalnız hakikattir” kanaatinin oluşması için, Üstad Hazretlerinin ve talebelerininin maruz kaldıkları hadiselere, Fethullah Gülen Hocafendi ve Hizmet hareketi mensuplarının da benzer şekilde maruz kaldıkları görülmektedir.
Süreç öncesinde gelinen noktada, Hizmet hareketi çok içtimaileşmiş, toplumun çok sayıdaki katmanlarında ve ünitelerinde temsil edilir hale gelmişti. Artık Hizmet Hareketi kendi müntesiplerine, ona destek verenlere ve sempatizanlarına maddi ve manevi imkanlar sunan bir harekete dönüşmüştü. Bununla beraber toplumun bütün kesimlerine de tam anlamıyla inememiş, iyimser bir tahminle söylersek, belki toplumun yüzde yirmisini aşmayan bir parçasına ancak mesajlarını ulaştırabilmişti. Diğer taraftan, toplumda önemli bir kesim Hizmet hareketine muhalif bir tavır içerisine girmişti. Zaten o dönemde, bir takım önemli gerekçelere binaen de olsa mevcut hükümet ile beraber hareket ediliyor algısı, hükümete muhalif olan ve toplumun geriye kalan yüzde ellisini oluşturanların Hizmet hareketine muhalif olmalarına yol açmıştı.
Halbuki, Üstad Hazretlerinin ifade ettikleri şekilde, hizmet-i imaniye ve Kur’an’iyenin gönüller üzerinde tesirli olabilmesi için maddi ve manevi hiç bir şeye alet edilmemesi gerekiyordu. Süreç öncesinde, insanların bir kısmı Hizmet’in sunduğu imkanlara talip olurken, bir kısmı ise tarafgirlik hastalığına binaen muhalif cephede yerini almıştı. Hizmetin oluşan bu şartlar altında, mesajlarını insanlara etkili bir şekilde ulaştırması, arızasız, ihlaslı ve gönüller üzerinde müessir olacak tarzda, bir hizmet ortaya koyabilmesi artık çok zorlaşmıştı.
Bütün bunlar, Hizmet Hareketi ve müntesipleri için bir şeylerin değişmesini zorunlu hale getirmişti. Değil sadece Türkiye’de, aynı zamanda bütün dünyada, Hizmet Hareketi hakkında zihinlerde oluşmuş bu tarz menfi önyargıların ve engellerin ortadan kaldırılması bir zaruret haline gelmişti.
Yaşanan mağduriyetlerin açtığı kapılar…
Bütün bunların gerçekleşebilmesi için, kader-i ilahinin Hizmet Hareketine ilişilmesine izin verdiği anlaşılmaktadır. Bir hadis-i şerifte işaret edildiği gibi, hizmet hareketine yapılan saldırılar hizmetlerin daha çok bilinmesine ve hakkındaki hüsn-ü kabulun artmasına yardımcı olmaktadır. Bu haber verilen hakikat, Üstad Hazretleri ve talebeleri için tahakkuk etmiştir. Üstad Hazretleri “Siz O’na iliştikçe O daha da büyür” diyerek bu hakikati ifade etmişlerdir. Risalelerin bir çok yerinde, gönüller üzerinde tebliğ ve temsil edilen hakikatlerin tam tesirli olabilmesi için gerekli olan tam ihlasa, ancak bu yolla ulaşılabileceği Üstad Hazretleri tarafından defaatle dile getirilmektedir. Bu hakikat, günümüzdeki Hocaefendi ve talebeleri için de aynı şekilde geçerlidir.
Türkiye açısından bunların yaşanması bir ihtiyaç olduğu gibi, dünyanın her yerinde müessir olabilmesi için de bu süreçden geçilmesi gerekiyordu. Allahın (cc) inayet ve keremiyle, süreç boyunca, Hizmet hareketi ve mensuplarına uygulanan bütün baskılara, zülümlere, esaretlere, canlarından ve mallarından edilmelerine rağmen, Hizmet insanlarının prensiplerinden taviz vermemeleri, bu yapılanlara mukabil asayişi ihlal eden tavırlar içerisine girmemeleri, sabit kadem olmaları, sadece nefs-i müdafanın ve zalimlere yardımcı olmama prensiplerinin gereği olarak hukuki yollardan haklarını aramaları ve mecbur kalınca ülkeyi terk ederek yeni coğrafyalara açılmaları, dünyanın her yerinde Hizmet hareketinin doğru anlaşılabilmesini ve hakkında oluşturulmuş yanlış şüphelerin bertaraf edilebilmesini sağlamıştır. Belki şu anda, meydan getirilen haber ağlarının ve algı yönetimlerinin tesiriyle bu neticeler hala görülemese de, uygun ortamlar oluştuğunda Türkiye’de de bu neticelerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Mesihî ahlakın temsilcilerinin ittifaklarının va’d ettiği güzellikler…
Ayrıca, ahir zamanda, iseviliğin tasaffi ederek müslümanlarla beraber küfre karşı mücadele edeceği de beyanı Nebevi ile müjdelenen hususlardandır. Dikkatli bir nazarla bakıldığında, günümüzdeki hizmet hareketi ve temsilcilerinde, bir takım Mesihî özelliklerin varlığı müşahede edilmektedir. Hocaefendi “Şahsiyet Yetimliğinden Kurtuluş” Başlıklı bamtelinde bu Mesihî ahlaka uygun hareket edilmesi gerektiğine dikkat çekmektedirler: “İyileri, iyilikle alkışlayın!.. İnanmış gönüllere karşı mürüvvetli olun!.. İnançsızlara öyle yumuşak yanaşın ki, kinleri-nefretleri eriyip gitsin!.. Ve soluklarınızda daima Mesih olunuz!.. Mercûh, râcihe bir hususta tereccüh edebilir. Âhirzamanda Muhammedî ruh (sav)… Bir yönüyle sağ tarafına bir tokat vururlar ise, dön; hınçlarını ayakları altına alsınlar diye, bir de sol tarafına bir tokat vursunlar.”
Hizmet insanları, süreçte yaşanan hadiseler karşısında, Mesihî ahlaka uygun olarak hareket etmektedirler. Üstad Hazretlerinin hadis-i şeriflerden istihraç ederek ifade ettikleri; âhirzamanda iseviliğin tasaffi etmesi ve müslümanlarla ittifak ederek, küfre galebe çalacağı hakikatinin tahakkuk etmesinde, bu Mesihi ahlakı yaşayarak temsil edecek Hizmet gönüllülerinin büyük katkıları olacaktır. Günümüzde, Hz. Mesih (as) gibi, kendilerine yapılan zülümlere mukabele etmeyen bu insanlara, özellikle Hristiyan dünyası kapılarını sonuna kadar açmaktadır. Dünyanın bir yerlerinde bu zülümler irtikap edildikçe, bu dünyada hizmet insanlarına olan hüsn-ü kabuller artmaktadır.
Hadisi şerifte verilen manaya uygun olarak sinesine vuruldukça büyüyen ve Abdullah Aymaz Hocaefendi’nin bir yazısında ifade ettikleri gibi “yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer” söz konusudur.
Başlarına gelen felaketler ve belalar karşısında durmadan test edilen Hizmet insanları bu imtihanlardan alınlarının akıyla çıkmaktadırlar. Bütün bunların sonunda, Üstad Hazretleri tarafından ifade edildiği gibi, yapılan hizmetlerin kâinatta hiçbir şeye âlet, tâbi ve basamak olmadığı, hiçbir garaz ve maksadın onu kirletmediği ve hiçbir şüphe ve felsefenin onu mağlûp edemediği anlaşıldığında, çok zor ve büyük bir iş olan ve ehl-i imana karşı bin seneden beri birikerek gelen dalâletlerin hücumlarına karşı insanların imanlarının muhafaza edilmesi mümkün olabilecektir.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Şahsiyet Yetimliğinden Kurtuluş” başlıklı Bamteli’ndeki şu enfes yorumu ile konuyu tamamlayalım: “Şimdi, belli bir dönemde Cenâb-ı Hak, böyle tenâsüb-i illiyet prensiplerini aşkın şekilde size engin eltâf-ı Sübhâniyede bulunmuş ise, sağanak sağanak başınızdan aşağıya zaferler yağdırmış ise, bu iş bu seviyeye geldikten sonra, ne sizi yüzüstü bırakır, ne de yapılan bu işleri olduğu yerde bırakır.
Ama murâd-ı Sübhânî, daha başka şekilde, daha başka renk ve desende, dünyaya kendinizi bir farklılık içinde, bir kere daha ifade etmeniz yönünde demek ki; bunun adına sizi tohumlar gibi dünyanın dört bir yanına cebrî hicret ile saçtı-savurdu. Dedi ki: Bulunduğunuz ülkede birer tohumdunuz siz, bir tane… Ama gittiğiniz yerde toprağın kuvve-i inbâtiyesine göre, yani gönüllerin size açılmasına göre, toprağa kendinizi atacaksınız; orada -fenâ-fillah, bekâ billah, maallah- çürüyeceksiniz Allah yolunda. Siz çürüyeceksiniz ama bir başak meydana gelecek. Bu defa lâakall on tane olacaksınız. Bir gidecek, yerinizi on tane alacak. Bazen de Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, on tane başak olacak, her başakta on dane olunca, bu defa “bir”, “yüz”e yükselecek. Allah’ın lütfu çok engin; rahmeti, gazabına sebkat etmiş ve her şeyden vâsi’; isterse bin tane yapar.”