YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Nazilik sadece ırkçılıkla açıklanamaz, o ırkçılıktan çok daha öte bir vahşiliktir. Bir insanın etnik kimliğinden, inancından ya da aidiyetinden dolayı başka her hangi bir suç işlemesine bakılmaksızın cezalandırılmasıdır.
Nazi Almanya’sında insanlar; bebek, genç, yaşlı, kadın, erkek, doktor, akademisyen, piyanist ayırt etmeden, yasaların yazdığı suçları işleyip işlemediğine bakılmaksızın, sadece Yahudi oldukları için topluca suçlu ilan edilip cezalandırılmışlardı.
Onları diğer ırkçılardan ayıran şey buydu. Bir insanın kendi ırkını diğer ırklardan üstün görmesi, evet, hastalıklı bir düşüncedir. Ancak Naziler sadece üstün görmekle kalmamış, başka bir etnik grubu toplu cezalandırma yoluna gitmişlerdi.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
İşte bunun gibi, her kim; evrensel hukukun suç saydığı fiilleri işleyip işlemediğine bakmaksızın bir inancı ya da etnik kimliği suçlu olarak, görüyor ve cezalandırmaya kalkıyorsa o Nazidir. Nazilik sadece Adolf Hitler ve partisine sempati duymak değildir. Onun en büyük farklılığı olan, ‘toplu cezalandırmayı’ doğru buluyor, hoş görüyor, iç dünyasında sessiz bir destek içinde bulunuyorsa, bu kişi kesinlikle Nazi Partisinin günümüzdeki üyesidir.
Bunu Türkiye’ye uyarlarsak, her kim bütün Alevileri suçlu görüyorsa, bütün Kürtleri, bütün Ermenileri, bütün dindarları, bütün Süleymancıları toptan suçlu görüyor ve cezalandırmayı en azından içinden doğru buluyorsa bilmesi gerekir ki Adolf’un mürididir.
Böyle cezalandırmalar tarih boyunca her dönem olmuştu. Firavun döneminde Yahudiler sadece Yahudi olmalarından dolayı köle muamelesi görüyorlardı. Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanlar demir testerelerle doğranıyor, katlediliyor, sadece Hristiyanlığa iman ettikleri için öldürülüyorlardı. Kapadokya’daki uçsuz bucaksız yer altı şehirleri, katliamlardan kurtulmak isteyen Hristiyanlar tarafından inşa edilmiş, insanlar yüzyıllarca buralarda yaşamak zorunda kalmışlardı.
Ortaçağ’da Heterodoks bir Hristiyan inanışına sahip olan Katharlar, sadece Katoliklikten farklı bir inanca sahip oldukları için Papalık tarafından diri diri yakılıp soykırıma maruz bırakılmışlardı. Tarih bunlar gibi sayısız örneklerle doluydu.
Ama bu soykırımı modern zamanlarda en nitelikli yapan Nazilerdi. Naziler bu cezalandırmanın derecesini kendileri belirleyecek bir güce sahip oldukları için milyonlarca insanı kamplara toplayıp, olağanüstü kötü şartlar altında ölümlerine sebep oldu, yaşlı ve zayıf olanları fırınlarda yaktılar. O zamanın şartları ve konjonktürü Nazilere bu hunhar uygulamaları yapma fırsatı verdi.
Bugün de maalesef düşman gördüklerini cezalandırma biçimini, iktidarların erdem ve ahlaki inançları değil, fırsat ve konjonktürler belirliyor. Naziler böyle bir konjonktürü bulamasalardı fırınlara atmaya, soykırım yapmaya elbette cesaret edemeyeceklerdi.
Bugünün Türkiye’sinde, yüz binlerce insan yasaların yazdığı hiçbir suçu işlememiş olmalarına rağmen sadece inançlarından ve kimliklerinden dolayı sosyal bir soykırıma maruz bırakılıyorlar. Onlara uygulanan şeyler Nazi döneminde Yahudilere yapılanlarla birebir aynıdır. Bugün fırınlarda yakılmıyor olmaları bugünkü iktidarın daha insaflı olmasından değil, Naziler gibi bir konjonktür yakalayamamış olmasından kaynaklanıyor.
Dünya, İkinci Dünya Savaşından sonra Nazilerin uygulamalarından çok dersler çıkardı. Bugün, evrensel hukuk normları en azından Batı dünyasında hiç kimsenin aidiyetinden dolayı cezalandırılmasına müsaade etmiyor.
Ama Türkiye’deki insanların büyük bölümü zihinsel düzlem olarak, tıpkı AKP iktidarı gibi hala Nazi Almanya’sı seviyesinde yaşamaya devam ediyor. Günümüzde bir kişiye Nazi dediğinde onu hakaret olarak algılar ama hayata bir Nazi gibi baktığının farkında bile değildir.
MİT Kenya’dan bir öğretmeni kaçırıp ülkeye getiriyor, öğretmene isnat edilen tek suç Fethullah Gülen’in yeğeni olması ve Gülen soyadı taşıyor olması.
Ama sadece AKP güruhunu demiyorum, endişeli Modernler, Kemalistler bile peşinen suçlu ilan edip, bu suçlu(!) ile bayrağın yan yana getirilmesine tepki gösteriyor. Demiyor ki yasaların yazmadığı suçlardan dolayı insanları nasıl olur da kaçırıp Türkiye’ye götürür ve suçlu ilan edersiniz? Bunların kafasında dindar olmak cezalandırılmak için yeterli bir sebeptir. Tıpkı Nazilerin, bir insanı sadece Yahudi olduğu için cezalandırmaları gibi.
Sağcısı, solcusu, muhafazakârı, iktidarı, muhalefeti ile bu toplum benden nefret ediyor. Toplumun yarısı “çalıyor ama çalışıyorlar ” derken diğer yarısı da ” bırakın biribirlerini yesinler” diyordu. Barış Atay gibiler ne AKP yi ne de cemaati istemiyorum diyordu. Aslında kendisi gibi olmayanları istemiyor. Peki ne istiyor senin gibiler?
Ben bu topluma nasıl bir kötülük yaptım ki benden bu kadar nefret ediyorlar. Dersim katliamını, Ermeni soykırımını, Rumlara yapılanları, 12 Eylül işkencelerini, Kürtlere yapılan katliamları, Çorum, Maraş, Roboski, Ankara Gar… tüm katliamları, faili meçhulleri, yolsuzlukları, hırsızlıkları ve işkenceleri ben yapmadım, babam da yapmadı, dedem de. Peki benimle derdiniz nedir?
Hırsızlar, katiller ve mafya birlik olmuş beni yok etmeye çalışıyor, toplumda ama… ile başlayan yamacı ağzıyla konuşuyor. Başkaları da affetmekden, ana-baba hakkından, fitne karşısında duruş nasıl olmalıdan bahsediyor. Sorunun temeline yönelik analizlerden, sorunun kaynağından bahsediyorlar. Birileri halen “senin bilmediğin şeyler var mübarek” diye boş boş konuşuyor. Halen ciğeri beş para etmez insanlardan medet umanlar var.
Dişinin kirasını isteyen canavara karşı affetmekten bahsedemezsin. Devrin Ebu Lehebi olan ana-baba, akraba ve komşular için mağdura onların hakkını hatırlatamazsın. Anlaşmasına ihanet etmiş bir toplumun karşısındaki mazluma fitneye gelmemekten bahsedemezsin. Vicdanları lazarus tepkisi verenlere umut bağlayamazsın.
Mağdur insanlar genel olarak sorunun kaynağını zaten biliyordu; vicdan-ahlak terbiyesi ve her yönüyle kâmil insan ideali için ömürler eğitime adandı. Bu toplumda nazi ruhlu insanlar yetişmesin, tekrar zulümler yaşanmasın istendi. Yaşatma gayesi ile yaşayanların motivasyonu buydu.
80 yılı devirmiş, bildiğim kadarıyla da bir dikili ağacı dahi olmayan, tüm hayatı gözler önünde olan insanı bile emellerine alet ettiler, bana itaatten bahsedenler entrikanın alâsını yapmış. Şimdilerde anlıyorum ” yıkılası abilik, turnikye önden girmenin hesabı ” neymiş. Yıllarca cemaat enaniyeti yapmayın dedi, gıbda damarlarını tahrik etmeyin dedi, feda edilemez dostluklar tesis edin dedi, iki kanatlı olun dedi, hüsnü zanda aşırıya gitmeyin dedi, vasat yolu tercih edin dedi, sadece insan yetiştirin dedi. İyi insan hangi işi yaparsa o iş de iyi olacaktır dedi. O kadar diş bileyen ve fırsat kollayanlara ek olarak bir de bir avuç “mübareğin!” tüm cemaati içeriden fişleyerek kendi elleriyle zalime teslim etmeleri bardağı taşırdı. Ya Kızıl deniz kapanacak ( ki son 3-4 yıldır emareleri görünüyor) ya da bu dünyada da “mizan” kurulacak. Her iki durumda da “firavun imanları” kabul edilmeyecek.