ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Suriye merkezli gündemleri ve Erdoğan rejiminin geleceğini analiz ederken aklımızda tutmamız gereken, kritik olduğunu düşündüğüm bir anektodu aktararak başlayayım…
Gezi Parkı protestolarının en hararetli günleriydi. Şiddetin artmasından endişe eden bazı önemli simalar dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’dan ortamı yumuşatma ricasında bulunuyordu. ‘Endişeliler’ arasında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Bülent Arınç da vardı. Erdoğan ise tam tersine, olayları körükleyen tahrik edici açıklamalarla tansiyonu yükseltiyordu.
Başkent kulislerine yansıyanlara göre Erdoğan yakın kurmayları ile süreci değerlendirirken -daha sonra başka olaylarda da tekrar edecekti- şu ifadeyi kullandı; “Esad Suriye’de ayakta kalmayı başarmışsa ben haydi haydi başarırım. Ezin geçin!”
Nitekim öyle de oldu. Gezi olayları polis şiddetiyle bastırıldı.
Aradan bunca yıl geçtikten sonra bu anektodu iki nedenle hatırlattım.
- Birincisi Esad artık yok! Yani tüm zulmüne ve gaddarlıklarına rağmen Esad rejimi de sona erdi. Sonuçta zulümle abad olunmuyor. Her diktatör arkasında saraylar ve cezaevleri bırakıp gidiyor.
- İkincisi, zihniyeti ‘ezin geçin‘ olan Erdoğan kendini güvende hissetmediği anda rahatlıkla kanlı olayları tetikleyebilir. Bana göre 15 Temmuz’da böyle anlardan biriydi.
Yolsuzluklar ve baskıcı politikaları nedeniyle güç kaybeden Erdoğan, koltuğunu korumak için bir takım pazarlıklara girdi. Bir dönem “Ben bu davanın savcısıyım!” dediği Ergenekon sanıklarıyla anlaşma yapıp onları cezaevinden çıkardı.
Perinçek ile yakın işbirliğine girişti. TSK içindeki Perinçekçi-Ulusalcı kadrolar 15 Temmuz’un kışla içine bakan tarafını halletti.
Avrasyacılığın ideologlarından Alexandr Dugin darbe girişiminden iki gün önce Ankara’ya gitti. Önce Perinçek’le görüştü, ardından Saray’a koştu. Dönemin Ankara BüyükŞehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile görüştü. ‘Türk ordusu içinde hareketlilik olduğu‘ uyarısını yaptı.
DUGİN’İN ÖFKESİ
15 Temmuz sonrası ‘Havuz’ medyasının manşetlerinden düşmeyen, AKP TBMM Grup toplantısına ‘onur konuğu‘ olarak katılan, iktidarın 15 Temmuz programlarında ağırlanan Alexandr Dugin bugünlerde yine gündemde. Rus stratejist ve siyaset bilimci Alexandr Dugin, Beşar Esad iktidarının devrilmesinin ardından X hesabından peş peşe açıklamalar yaparak Erdoğan’ı açıkça tehdit etti.
Dugin, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’nin aleyhine sonuçlanacağını iddia ederken Erdoğan’ı 15 Temmuz’la tehdit edip “çok yardım ettik” dedi. Aynı zamanda Erdoğan’ı ‘Rusya’ya ihanetle’ suçlayan Dugin, “Buraya kadar. Bundan sonra tövbe edeceksiniz. Daha önce yapmadıklarımızı yapacağız, pişman olacaksın. Ama çok geç olacak.” ifadelerini kullandı.
Daha sonra bu paylaşımları yumuşattı fakat tehdit içeren tweetleri çoktan sanal alemde milyonlarca kez paylaşıldı. Gerçi Dugin’in ‘yumuşatıp’ attığı tweetler bile açıkça tehdit içeriyordu: “Rusya Türkiye’ye hiçbir zarar vermeyecek. Kesinlikle. Ama böyle bir ihanetten sonra Rusya’nın Türkiye’ye sorun çıkması durumunda yardıma gelmesini ummak zor. Ve sorunlar zaman zaman gelir.”
İktidar cenahının bir yanı Dugin’i önemsiz göstermeye, öbür tarafı da had bildirmeye girişti. Fakat Dugin’in bu laflarını önemsemek lazım.
Tamam, Dugin iddia edildiği gibi Putin’in beyni olmayabilir. Fakat, ‘köyün ağası lafını köyün delisine söyletir’ deyiminde olduğu gibi Dugin’e bu sözleri kim neden söyletti ona bakmak lazım.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin deyimiyle “Dugin ne demek, nereye varmak istemektedir!” sorusuna cevap ararken Washington DC’de konuşulanlara bakmakta fayda var.
WASHİNGTON DA KONUŞULAN İLGİNÇ KULİS
Washington DC’nin en bilinen Türkiye uzmanlarından Ömer Taşpınar, Ruşen Çakır ile yaptığı bir programda çok ilginç bir kulisi aktarmıştı. Aynı zamanda Amerikan Ulusal Harp Akademisi’nde dersler veren Taşpınar, “Bana göre Erdoğan, Putin’den daha çok çekiniyor. Çünkü Rusya kirli oyun oynayabiliyor. Türkiye üzerinde daha fazla manevra kabiliyeti var. Benim duyduğuma göre Putin, istese Erdoğan’ı zor durumda bırakacak birçok dosyaya sahip. Yolsuzluklardan tutun da 15 Temmuz’un gerçek yüzüne gidebilecek kadar kirli dosyalar var elinde.” demişti.
AMERİKAN İSTİHBARATI DA AN BE AN İZLEDİ
Erdoğan ve müttefiklerinin 15 Temmuz’da neler yaptığını bilenler yalnızca Ruslar değil! Malum olduğu üzere ABD hayli zengin bir istihbarat ağına sahip. CIA ve Türkiye’deki askeri birimleri yanında bir de tam da 15 Temmuz dönemine ‘denk gelen’ özel durumlar var.
Detaylarını şu videoda anlatmıştım.
15 Temmuz darbe girişiminden 5 gün önce ABD Hava Kuvvetleri, Türkiye’ye Suriye sınırında istihbarat amaçlı uçuş yapacağını belirten bir talepte bulundu. Türk Hava Kuvvetleri ceridelerinde yer alan yazışmalara göre İncirlik Üssü’ne gelen iki adet Awacs uçağı 10-16 Temmuz tarihleri arasında Türkiye üzerinde istihbarat uçuşları yaptı. Ardından Türkiye’den ayrılan bu uçakların geniş bir alanda dinleme-izleme yapabildiği herkesin malumu.
Öncelikle 15 Temmuz ve öncesine dair radar kayıtları, Türk hava sahasını kullanan uçakların bilgileri ellerindedir. 15 Temmuz’un kilidini çözecek Marmaristeki mechul helikopterlere dair kayıtların da ABD’lilerin elinde olduğunu tahmin etmek zor değil.
CIA BAŞKANININ ‘SÖZDE DARBE’ TANIMI
Kaldı ki dönemin CIA Başkanı Mike Pompeo, anılarını yazdığı kitabında 15 Temmuz ile ilgili ‘darbe’ ifadesini tırnak içine alarak ‘sözde-iddia edilen’ anlamına gelen purported kelimesini kullanması çok anlamlıydı. Dışişleri Bakanlığı yapmış bir ismin Türkiye’nin bütün baskılarına rağmen (kitapta saatlerce izletilen videodan bahsediyor) ‘sözde’ demesi ve ‘darbe’ kelimesini tırnak içinde kullanması anlamlı.
Bu aşamada bir de İran’a gidelim.
İRAN ZAMAN ZAMAN SOPA GÖSTERİYOR
Erdoğan’ın sık sık ‘ikinci evim’ tanımlaması yaptığı Tahran’dan gelen çatlak sesler de dikkat çekici. Hem İran hem de Türkiye’deki sıkı İrancılar zaman zaman 15 Temmuz’da verdikleri desteği hatırlatıp aba altından sopa gösteriyor.
Türkiye’de ‘İrancılık’ denince akla ilk gelen isimlerden Kudüs Tv Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin katıldığı bir televizyon programında ABD tarafından öldürülen İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin 15 Temmuz darbe girişiminin engellenmesinde önemli rolü olduğunu ileri sürmüştü.
TV5 yayınında konuşan Şirin, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Süleymani’nin 15 Temmuz’da Türkiye için ne yaptığını biliyor.” dedi. Ankara ile Tahran arasında herhangi bir konuda küçük de olsa ters düşme olsa İran medyası ya da siyasetinden benzer açıklamalar geldi.
İNGİLİZ İSTİHBARATININ PATRONU NE DEMEK İSTEDİ ?
Bu başlıkta en dikkat çekici olan ise şüphesiz İngiltere’nin tutumu. Olayı istihbarat dünyasına yakınlığı ile bilinen Murat Yetkin’in köşesinde okumuştuk. Bugün İngiliz dış istihbaratının patronu olan Richard Moore tam da 15 Temmuz günü Yetkin’e olacaklardan haberdar olduğunun işareti olarak yorumlanabilecek bir soru soruyor.
Devamını Yetkin’in yasından okuyalım; “15 Temmuz 2016 akşam üzeri İstanbul’daki İngiliz Başkonsolosluğu’nda kalabalık bir davet vardı, Moore katılmak için Ankara’dan gelmişti. Ben de o zaman yeni Dışişleri Bakanı atanan Boris Johnson hakkında -biraz iğneleyici- sorular soruyor, o da konuyu değiştirmek istiyordu. Birden, “Sahi, sizin askerler ne yapıyor?” gibilerinden soruverdi. Ben de ona yoksa kendisinin bir şey mi duyduğunu sordum, “Yok, öylesine sordum” gibi bir şeyler söyledi. Laf orada kaldı. Davet bitti, eve gittim ama biraz sonra darbe girişiminin başlamasıyla yeniden gazete yolundaydım…”
Düşünsenize; bugünün dış istihbarat başkanı olan İngiliz Büyükelçi, istihbarat dünyası ve TSK ile içli dışlı tecrübeli bir gazeteciye damdan düşer gibi askeri hareketliliği soruyor. İngilizlerin ‘karda yürüyüp iz bırakmadığını‘ düşünürseniz bu sözler daha da anlamlı hale geliyor.
Yani Ruslar biliyordu, İngilizler biliyordu, İranlılar biliyordu, Amerikalılar biliyordu…
Türkiye halkı, “Eniştemden duydum, televizyondan gördüm ya da eşimin telefonuyla haberdar oldum!” yalanlarıyla uyutulurken dünyanın önde gelen istihbarat örgütleri herşeyi an ben takip ediyordu. Yani Erdoğan’ın ‘çakma darbe’ yapıp rejim değişikliğine gittiğini hepsi biliyordu.
Peki ne yaptılar ? Tabi ki bu değerli istihbaratı ülkelerinin lehine ranta çevirdiler. Mesela Ruslardan alınan ve Türkiye’ye milyarlarca dolara mal olan S-400 hava savunma sistemi böyle bir şey. Erdoğan rejiminin açığını yakalayan dosyanın ucunu gösterip istediğini aldı.
İran, İngiltere, Amerika veya Almanya’nın elindeki bilgilerle ne tür şantajlar yaptığını, Erdoğan’dan neler kopardıklarını da çok geçmeden öğreniriz.
Siz yeter ki düşmeye görün!
Emeğinize sağlık. Güzel bir yazı. Çokça emek ve dikkat var.