NECİP F. BAHADIR | YORUM
Siyasette ‘sonbahar’ özellikle de Meclis’in açılması ‘yeni dönem’ olarak adlandırılır. 1 Ekim’le birlikte ‘yeni yasama’ yılının başladığı muhakkak. Meclis odaklı ‘yeni dönemden’ söz etmek mümkün değil. Siyasette yeni bir devrin doğum sancıları Meclis’te değil, dışarıda yaşanıyor.
Eskiden Meclis kapılarını açarken cumhurbaşkanlarının konuşmasına siyasetin yeni yol haritası gözüyle bakılır, satır aralarındaki şifrelere dikkat çekilirdi. Erdoğan, cumhurbaşkanı sıfatından çok, ‘AKP genel başkanı’ şapkasıyla konuştuğu için sözlerinde derin mesajlar veya yeni yollar aramak beyhude. Nitekim Meclis’te kürsüye çıktı, daha önce defalarca anlattıklarını tekrarladı. Ne yeni yol haritası çizdi ne de gidişat hakkında fikir verebilecek anlamlı şeyler söyledi. Ezberini bozmadı.
Konuşmasını okudum. Erdoğan’ın nutkunda yorumlanacak bir cümlesini bulamadım. Belki, ‘Netanyahu’nun gözünü Anadolu’ya dikeceği’ sözü üzerinde durulabilir. İsrail’in bölgeyi ateşe verdiği doğru. Hedefinde gerçekten Türkiye var mı? Olabilir… Erdoğan’ın daha dumanı üzerinde tüten, “İsrail’e gireriz!” çıkışı var. Bu iki mesaj birlikte değerlendirildiğinde Erdoğan’ın söylediklerinin sözden öte anlamı olmadığı anlaşılır.
Özgür Özel, AKP’ye karşı ‘ılımlı’
Meclis’ten ilginç görüntüler yansıdı. CHP yönetimi milletvekillerine Erdoğan salona girdiği zaman ‘ayağa kalkma’ talimatı gönderdi. Önceki yıllarda CHP milletvekilleri Erdoğan’ı ayakta değil, oturarak karşıladı. Özgür Özel, Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu’ndan farklı tavır sergiledi.
Özel’in yönetimindeki CHP’nin tavrı muhalif kesimlerde yoğun eleştirilere neden oldu. Eleştiriler haksız mı? Pek değil… Özel’in, Erdoğan’la ilişkilerde ilginç ve sıra dışı yol izlediği gözlerden kaçmıyor. Erdoğan’ın olası bir erken seçimde ‘aday olabileceğini’ ilan etmekten çekinmedi örneğin. Oysa hukukçular Erdoğan’ın aday olamayacağı konusunda neredeyse hemfikir. Özel, New York’a gittiğinde Türkevi’nde kaldı ve ‘rüşvet davasına’ temkinli yaklaştı. Ilımlı çizgisini yeni yasama yılında da sürdürdü.
Türkiye’nin bugüne kadar alışık olmadığı bir siyaset tarzı bu. Ana muhalefet partileri iktidar politikalarını alabildiğine eleştirirken, her türlü sert tavrı sergilemekten geri durmaz. Siyaset tarihi liderler arası atışmalar ve kavgalar tarihidir. Acaba Özel yumuşak ve ılımlı siyasetiyle ne murad ediyor? Önü sonu düşünülmüş bir strateji mi bu? AKP tabanından oy almanın mı peşinde? Bu ılımlı çizgi, CHP’ye karşı mahalleden, muhafazakar kesimden oy getirir mi?
Özgür Özel eğer bir seçim ve oy stratejisiyle hareket ediyorsa bunu ayrıca değerlendirmek lazım. Fakat ülkede her şey kötüye giderken iktidara karşı ılımlı davranmanın muhalefet partisine yakışmadığı da ortada… Politik olarak doğru bir tavır değil bu. Siyaset meydanı zaten öteden beri bütünüyle Erdoğan’a bırakılmış durumda. Erdoğan ne Anayasa’yı takıyor ne kanunları ne de mevzuatı…
Bu muhalefet tarzı oy kaybettirir
Özgür Özel’in tavrını Erdoğan’ın politikalarını olumlamak ve kabullenmek anlamına geldiği için doğru bulmak mümkün değil. Özel’in, Can Atalay’ın Silivri’den çıkarak Meclis’e gelmesini engelleyen Erdoğan siyasetine sıcak bakması ne kadar doğru? Atalay acaba CHP milletvekillerinin Erdoğan’ı ayakta karşılamalarını izlerken ne hissetmiştir?
Toplumda Erdoğan ve AKP karşıtı rüzgarlar eserken, iktidar namzedi bir partinin ılımlı muhalefeti oy kazandırmaz aksine kaybettirir. Erdoğan 31 Mart seçimleriyle ‘meşruiyetini’ zaten yitirdi. Bizzat kendisi seçimleri ‘güvenoyuna’ dönüştürdü. Seçmen de güvenoyu vermedi, Erdoğan’ın AKP’sini oyunun dışına itti. CHP bu tavrıyla 31 Mart’ın hakkını verebilmiş değil. CHP’nin muhalefeti 31 Mart seçimlerini kazanmış bir partinin politikalarından çok uzak.
Bu Özel’in dediği ‘normalleşme adımı’ falan değil. Ülkede normal olan ne var ki… Her şey anormal. Anormale cevap normal olabilir mi? CHP milletvekilleri ayağa kalktı ama alkışlamadı. Bu mu muhalefet? Pasif, edilgen ve ılımlı muhalefetin CHP’ye ne getirdiğini tartışmalı parti yönetimi. Eğer CHP bu yumuşak tutumunu sürdürürse toplumsal muhalefet başka mecralara yönelir. 31 Mart’ı çok arar CHP…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkışı daha sağlıklı… Dedi ki; “Halka, Anayasaya, rejime saygısı olmayan kimse bizden saygı beklemesin. Biz CHP’liler yalnızca halk için ayağa kalkarız. Yoksulluğa mahkum edilen emekliler için, yatağa aç giren çocuklar için ayağa kalkarız.”
Haksız mı Kılıçdaroğlu?
Önce tehdit etti, sonra tokalaştı!
Meclis’ten yansıyan en ilginç görüntü MHP Lideri Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşmasıydı. Sabah saatlerinde ağır ifadelerle eleştirdiği CHP ve DEM yöneticilerinin, öğleden sonra ellerini sıkmakta bir beis görmedi Bahçeli. ‘Çürük’ dediği Özel’le tokalaşırken yüzü gülüyordu. Yine aynı şekilde, ‘terörist’ dediği ve kapatılmasını istediği DEM’lilerle el sıkışırken yüzünde gülücükler açtı.
Liderler ve partiler arası ‘asgari nezakete’ kim ne diyebilir? Yanlış olan sabah grup konuşmasındaki üslubu ve mesajlarıydı. Bahçeli, CHP’yi ve gazetecileri açıkça tehdit etti; “Kapımızda baykuş öttürmeyiz, kanat çırpan akbabaların da kanatlarını yolar koparırız. Halk TV ve CHP ayağınızı denk alın. Dört soytarı muhabirle MHP’yi sorgulayamazsınız, sorgulatmayız…”
Ne şimdi bu?
Sinan Ateş cinayetinde MHP’yi zan altında bırakan bizzat Bahçeli değil mi? Gazetecilerin bunu gündeme getirmesinden daha doğal ne olabilir? Bahçeli öfkesini gazetecilere yönelteceğine, bir zamanlar danışmanlığını yapmış olan Sinan Ateş cinayetinin aydınlatılmasına katkı versin. Hem kamuoyunun hem de ailenin Bahçeli’den beklentisi bu. Ateş’in yaşlı annesi, “Bahçeli’ye hakkımı helal etmiyorum.” dedi. Helal ettirmenin yolunu araması gerekmez mi?
Siyaset yeni bir çıkış arıyor
Sabahki ‘Bahçeli’ ile öğleden sonraki ‘Bahçeli’ arasında bu kadar açık fark olmasını nasıl değerlendirmek lazım? Sağlıklı bir hal olmadığı kesin. Hakaret ve tehdit ile gülücük ve tebessüm yan yana bir bedende nasıl buluşabilir? Bahçeli’nin sağlığı zaman zaman tartışma konusu olur. Bu tablo karşısında ‘ruh sağlığına’ da tartışmaya açmak yanlış olmasa gerek.
Yeni yasama yılı… Meclis’ten yansıyan ilginç ve renkli görüntüler… Türkiye’nin istediği bu değil. Siyaset bir çıkış arıyor. Bugünkü Meclis ve siyaset ülkenin derdine derman olmaktan çok uzak. Yeni Anayasa’ya değil, ‘yeni siyasete’ ihtiyaç var. AKP ve MHP’nin gölgesi altındaki Meclis yeni siyasete ilişkin hiçbir ışık vermedi. Umutlar Meclis’in dışında… Siyaset Bahçeli’yi değil Türkiye’yi güldürmeli…