Siyasetçi sorunu

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Muzaffer Gülşen, 94 yaşında pirü fani bir kadın, muhtemelen bir ayı kıt kanaat geçirdiği maaşını devletin düzenlediği ‘Biz bize yeteriz’ kampanyasına bağışlıyor. Hükümet görevlileri de utanmadan bu maaşı alıyor, Saray sözcüsü İbrahim Kalın da sosyal medyadan bunu övünerek anlatıyor.  

Birazcık utanmaya yüzü olana sorarlar devlet bu kadar yokluk içindeyse, siz niye değilsiniz. Neden saraylardan, lüksten, şatafattan, debdebeden, makam arabalarından vazgeçmiyorsunuz. 

Türkiye gibi ülkelerde zor zamanlarda faturayı ödeyeni göstermesi bakımından çok önemli bir fotoğraftır bu. Ölünmesi gerektiğinde onların çocuklarını alırlar. Varıyla yoğuyla bir mücadele yapmak gerektiğinde de yine onların mallarını talan ederler. 

Bu ülkenin en büyük sorunu siyasetçi sorunudur. Bugün gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki belki de tek fark ülkeyi yöneten siyasetçiler farkıdır. Gelişmiş ülkelerde ülkeyi yönetenler siyaset yoluyla asla zengin olmaz, olamazlar. Böyle bir şeye yeltenenler, yargı ve medya tarafından doğduklarına pişman edilir. Gelişmekte olan ülkelerde ise ülkenin bütün kaymağı siyasetçiye ve siyasetçinin isteği yöne akar. 

Eskiden ülkeler sanayi ve teknolojilerine göre gelişmiş ve zengin olurlardı. Bu çok uzun ve meşakkatli bir süreçti; hammaddeye ulaşma zorluğu bulunuyordu. Oysa bilişim çağında teknoloji ve bilgi görece kolayca üretebilir. Zenginlik, ülke kaynaklarının israf edilmeden kullanılmasından geçiyor. Yani mesele ülkeyi yöneten siyasetçilerin ufku ve tıynetinde düğümleniyor. 

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk bir yönetme biçimidir. Kurdukları, ihale ve rant düzeneğiyle  korkunç paralar kazanan siyasetçiler kendisini iktidarda tutacak kitleleri her zaman yokluk sınırında bekletir. Yani kurdukları sistem ile denizdeki bütün balıkları avlayan ağalar, halka da iki üç günde sadece bir balık verir. Yoksul halka da kendileri giderse lütuf olarak dağıttıkları balıktan olacağız korkusunu yaşartırlar. Balık avlamayı asla öğretmez, öğrenenlerin üzerine çöker bunun yerine sadece karnını doyurabilecek kadar balık verirler. 

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Gelişmiş ülkelerde ise, ülkeyi yönetenler herkese en azından kendisine yetecek kadar balık tutmayı öğretir. Hatta fazla tuttuğu zaman balığı satabilecek organizasyona da sahiptir. Bu yolla ülkenin zenginliğe zenginlik katılır. 

Oralarda ultra zengin siyasetçilere rastlanmaz, hele iş takipçisi siyasetçi çocukları ve yakınları da görülmez. Devlet yönetmek milletin sahibi olmak değil sadece bir kamu görevidir. Gelişmiş ülke siyasetçilerinin başka ülkelerde, gizli saklı hesaplarda tutulan servetleri de olmaz. Gelişmekte olan ülkelerde ise her şey bu saydıklarımın 180 derece tersidir. 

Yoksulluğunun en büyük sebebi ülke kaynaklarını çalarak başka ülkelere taşıyan ve aile efradının üzerine geçiren siyasetçidir. ABD ile hemen altındaki Meksika arasındaki, Almanya ile Türkiye arasındaki en büyük fark ülkeyi yöneten bu siyaset anlayışında gizli.  

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde toplumla aynı düzeyde zenginliğe sahip siyasetçi bulamazsınız. İktidarı muhalefeti fark etmez, politikacıları ve politikacı yakınları her zaman ve sebebi belirsiz bir şekilde zengindirler. Sadece Ankara’daki politikacılar değil, il ve ilçelerdeki belediye yöneticileri için de bu durum aynıdır. 

Ahmet Davutoğlu, başbakanlığı döneminde, siyasette şeffaflık yasası çıkarmak ve herkese mal beyanı zorunluluğu getirmek istemişti. Recep. T. Erdoğan’ın tepkisini hatırlıyor musunuz? ‘Bunu yaparsanız il ilçe başkanı yapacak adam bulamayız’ demiş ve yasayı engellemişti. Aslında olayın özeti bu. Bizim gibi ülkelerde siyaset zenginleşmek için yapılır ve bunu engellerseniz herkes ortadan kaybolur.

Yine de her başları sıkıştığında o yarım balığa gözlerini dikerler ve bir yolunu bulup onu da ellerinden alırlar. 

Kılını kırpmadan Muzaffer Teyze’nin maaşını cebellezi eden siyasetçileri bir de bu açıdan değerlendirin derim. Muzaffer Teyze iki kuruş parasını maalesef yardıma muhtaçlara değil aç ve haris politikacılara verdi. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Basgasib, tekalifi milliye demeye basladi…bu halk yigininin canini, malini, herbiseyini alinca ancak rahatlayacak bu hirsiz…din gununde de belki yine kandirmaya calisacak…kara katran misali bir et parcasi ile gogsunde, yalan konusmaya devam etmeye yeltenecek belki de…Ya Kahhar, sana havale ettik.

  2. “Nasilsaniz oyle yonetilirsiniz” 1982 anayasasi ve o donemin basta secim kanunu olmak uzere bircok kanun ve yonetmeligiyle haramilik altyapisinin hazirlandigi darbe donem(ler)i devam ediyor. Her gelen de yagmaya devam ediyor. Adil duzen…!

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin