Siyasal İslamcı ‘kıvraklığı’! 

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

22 yıllık AKP iktidarında öğrendiğim ‘tartışmasız’ gerçeklerden birisi de şu oldu; “Bir Siyasal İslamcının tevil etme kabiliyeti ile baş edemezsiniz!

Sözde İslamcı özde Makyavelist, ultra ‘esnek’ bu arkadaşlar siyaseten aleyhlerine olacak her olaya bir kılıf uydurma konusunda çok mahirler. Haklarını teslim etmek lazım; bu konuda çok da başarılılar.

Kendilerini sürekli geliştiriyorlar ve “Yok artık bu kadar da olmaz!” dediğinizde hemen bir tık yukarı çıkıp yeni bir seviyeye geçiyorlar.

Hiç unutmam; 17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu takip eden günlerdi. AKP kurucuları arasında da olan sıkı siyasal İslamcı muhatabımla gündeme dair sohbet ediyorduk. Beni skandala dair haberlerim sebebiyle eleştiriyordu.

Kendisine “Yazdıklarımda yalan ya da yanlış olan bir şey var mı?” diye sorduğumda “Hayır yok, aksine az bile yazıyorsun. Ama yanıldığın nokta şurası: Bizim taban bunu dert etmez. Bırak telefon kaydını, Erdoğan’ı o dolar balyalarının üstünde görse, yanında … (yakışıksız bir ifade olduğu için yazmayayım ama tahmin edersiniz) olsa fikri yine değişmez. ‘Reis yapıyorsa vardır bir gerekçesi der’ geçer.” demişti.

Açıkçası muhatabımın ticari kaygıları nedeniyle böyle dediğini düşünmüştüm ama yanılmışım. Türkiye’nin siyasal İslamcıları Erdoğan’ın oğluyla para sıfırlama tapesini kendi kulaklarıyla dinlediği halde önemsemedi.

Takip eden yıllarda “Bu kadar da olmaz!” dediğimiz ne skandallar gördük ama hiçbiri yapışmadı bu arkadaşlara. Hepsine bir gerekçe uydurup geçtiler, kitleleri de alkışladı. Yani o mahallede ‘paralel bir evren var’ ve o evrende her şey mübah. Tevil edilemeyecek, kılıf uydurulamayacak hiçbir şey yok.

Birleşik Arap Emirlikleri’ni 15 Temmuz’un finansörü diye suçlayıp, ağızlarına geleni söylediler sonra gidip kucaklaştılar. Suudi Arabistan ve İsrail’le de aynısını yaptılar. Erdoğan’ın radikal dönüşleri çok ama Mısır lideri Sisi’nin ziyareti ayrı bir yerde duruyordu.

Sonuçta Erdoğan ve siyasal İslamcılar Rabia’yı, İhvan’ı, Mursi’yi bayraklaştırmıştı. Erdoğan ve medyası Sisi’ye demediğini bırakmamıştı. Fakat bir kez daha gördük ki Erdoğan ve destekçilerinin zerre omurgası yok. Sisi’yi turkuaz halıda karşılayıp sarmaş dolaş oldular. ‘Katil Sisi’ bir anda ‘Kardeşim Sisi’ oldu. 

Erdoğan’ı hepimiz biliyoruz; ‘Poker Face‘ değil. Yani duygularını saklayamaz. Hatta AKP’lilerin tabiriyle ‘kalbiyle dili arasındaki mesafe kısa.’ Yani yüzüne bakarak çok şey anlayabilirsiniz. Erdoğan’ın Sisi’yle olan görüntülerine ve fotoğraflarına bakın. Hiç öfkeli, kızgın veya  üzgün bir sima gördünüz mü? 

Aksine gayet mutlu mesut görünüyordu. Sisi’ye en üst düzeyde karşıladı, ağırladı ve onlarca araçlık dev bir konvoyla uğurladı.

Acaba Erdoğan medyası bu durumu nasıl tevil edecek, ne tür bir kılıfa sokacak“ diyorduk ki performansları ile en sıkı siyasal islamcıyı bile şaşırtan bir kıvraklık izledik.

Tv Net’te ‘sen-ben-bizim oğlan’ muhabbet eden İsmail Kılıçarslan, Ersin Çelik ve Aydın Ünal, söz Sisi’nin Ankara ziyaretine gelince ‘ibretlik bir analiz‘ yaptılar. Özellikle İsmail Kılıçarslan’ın kıvrım kıvrım hali ibret vericiydi. Dedi ki, “Sisi ile Erdoğan’ın görüşmesine en çok üzülen isim Erdoğan’dır. Mursi kardeşiydi Erdoğan’ın…” 

Yardıma bir dönem Erdoğan’ın konuşma metinlerini yazan eski AKP milletvekili Aydın Ünal yetişti ve “Devlet adamlığı böyle bir şeydir. Sen bu acıya katlanamazsın da devlet adamı katlanır.” ifadelerini kullandı.

İsmail ve Aydın’ın dönüşlerini, satışlarını daha önce de gördük ama bu kadarı fazla oldu. Sonuçta Reis’leri bir kalemde Rabia’yı, Mursi’yi ve ‘dava’yı satmıştı. En azından kıyısından köşesinden ‘Olmadı Reis‘ vs. demelerini beklerdik. Ne bileyim ‘dostlar alışverişte görsün’ babından bir şeyler mırıldanabilirlerdi. Göstermelik de olsa bir iki pankart açıp protesto yaptırabilirlerdi.

Üzerine uzun uzun analizler yazmaya gerek yok. ‘İsmailgiller’ için aslolan konforlu alanları ve kalın cüzdanlarıdır. Mesela Gazze için duyar kasar, boykot çağrıları yaparlar ama yazdıkları gazetede, konuştukları televizyonda bir kez olsun İsraille ailece ticaret yapan Erdoğan’a tek kelime edemezler. 

İktidar nimetlerini sınırsızca tüketirler, tevil yetenekleri sınırsızdır, lügatlarında ‘utanma’ diye bir tanım da yoktur. Dahası utanıp kenara çekilmek yerine suçlarını bastırmak, kabahatlerini unutturmak için küfür kıyamet yazılarla yansıtma yaparlar. Nitekim yaptılar da.

Sıkı futbol izleyicileri bilir. Rezalet bir oyundan sonra maçı kaybeden takımın teknik direktörü ve futbolcuları uzatılan mikrofonlara bir kaç kelime geveleyip, “Önümüzdeki maçlara bakacağız.” derler. İsmailgillerin durumu da o hesap.

“Artık önümüzdeki dönüşlere, kıvırmalara bakacağız!” deyip iktidar nimetlerinden ceplerini doldurmaya devam edecekler. Mesela sırada ‘katil Esed’den‚ Kardeşim Esad’a’ dönüş için şimdiden hazırlıklara başlamışlardır.

Nihayetinde Erdoğan ve AKP’ye yeni ‘mağduriyetler’ bulacaklar ve o söylemlerin karşılığı bol sıfırlı maaşlar hesaplarına yatacak. O yüzden ‘Dilan Polatlara’ şaşırmayın.

Hatta Dilan Polat gibiler siyasal islamcıların yanında stajyer sayılır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Adem Bey,
    Allah insanları itikadı olarak üç sınıfta yaratmış; mümin, kâfir, münafık.
    münafık görünüş olarak mümin fakat amel ve icraatlarıyla müminden ayrılır.
    Münafık karakterler ilk defa Medine’de ortaya çıkar. Kişinin münafık olmasında en etken amil iktidar düşüncesi. Medineli Yahudiler nübüvveti iktidar gibi gördüklerinden Hz Muhammed’e sav tüm vasıflarını bildikleri halde inanmazlar hatta düşman olurlar.
    Bu vesileyle Üstad Bediüzzaman Hazretleri, belli şartlar oluştuğunda siyaset yoluyla ancak dine hizmet edilir. Eğer vasat uygun olmazsa dini siyasete alet etme olasılığı artar. Evet, ehli tahkikin tespitlerini bugün pratikte bilfiil görüyoruz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin