Sistem zalim bir şeydir; yukarıda becerikli hain ister

TARIK TOROS | YORUM

Türkiye’deki kabilelerin davranış biçimleri birbirine çok benzer. Cem Karaca’nın tabiriyle “İki gözüm bu işin yok sağı solu.”

“Demokrasi bir amaç değil araçtır.” diyen Erdoğan’ı eleştirenlerin kahir ekseriyeti için de bu böyledir.

Buna, “insan hakları”, “basın hürriyeti” gibi kavramları ekleyebilirsiniz. Mahalle sakinlerinden biri içeri atılınca “hukuk” akla gelir. Bu kişi basın mensubu ise “gazetecilik suç değildir.”

Halbuki genel geçer kaide, bunu kendinden olmayan için istemektir. Samimiyet testi böyle yapılır.

***

Ağır olacak biliyorum ama Bab-ı Ali öteden beri meyhane solcusudur. Eleştirdiklerini “solculuğun temel değerlerinden uzak olmakla” suçlarlar. Halbuki, şuculuğu veya buculuğu modellemek değil… İnsanlık katına yükselmektir mühim olan.

Şeriat bahsi açılınca sorulacak soru şudur: Hangi şeriat? Kime ve neye göre? 

Soruyu çevirin: Hangi solculuk? Kime ve neye göre? 

Kimden ilham alalım mesela: Muharrem İnce veya Mehmet Ali Çelebi’den mi? Hangi gazeteciler rehberimiz olsun? Soner Yalçın, Hulki Cevizoğlu, Nedim Şener olabilir mi?

Ya da ne bileyim, Metin Feyzioğlu, Yavuz Bingöl gibi isimlerin iyi tarafları kâfi midir?

***

Dayanışma mahalle içinde olmaz. Fikir ve eylemlerine katılmadığın insanlarla temel değerlerde dayanışırsın. Kıstas budur yani; asgari müşterek.

***

Alanım gazetecilik olduğu için buradan örnek vermem daha tesirli olur. Bizim meslekte haberin “olmasa olmaz” unsurları vardır; “ne, neden, nasıl, nerede, ne zaman ve kim” sorularının cevapları olacak. Haberin içindeki bilgiler teyitli olacak. Tüm taraflardan görüş alınacak. Sonrasında cevap ve düzeltme hakkına riayet edilecek. Haber, yeni verilerle sürdürülecek. Hata yapılmışsa saklanmayacak, filan.

Meslek erbabı bilir bunları. Türkiye medya mahallesi topyekün bundan uzak bir çizgiye savruldu, yandaşı ve muhalifiyle. Zannederim 10 yılı geçti, tüm tarafların görüşlerine başvurma, cevap hakkı yok. Haber yanlış veya hatalı çıkarsa düzeltme yok. Fikri takip, hak getire. Gücü gücüne yetene.

***

Dezenformasyon çağında yaşıyoruz. Çarpıtma ve yanlış bilgiler, bizzat gazeteciler tarafından köpürtülerek yayılıyor. Kimse paylaştığı şeyin önüne arkasına bakmıyor. İdeolojisi ve nefretini beslemesi yetiyor. Velev ki yalan olsun, fark etmiyor.

Meslek hayatım boyunca hatalarım olmuştur fakat kasten yalan habere imza atmadım, dolaşıma sokmadım. Bugün içinden çıktığım medya mahallesi bunu kılı kıpırdamadan yapıyor.

Adeta bir harpteler ve atış serbest.

***

Türkiye’deki somut problem, mevcut rejim sahiplerinin temel söylemini tüm kesimlere kabul ettirmesi. 

Hafta sonu gazetelerine bakalım:

Öğretmenler Milli Eğitim Bakanı’na karne vermiş, “otur sıfır” demişler (Sözcü).

Fiyatlar uçtu. Veliler özel okullarda yüzde 300’ü bulan zamlara isyan etti (Cumhuriyet).

Saraya bal, kaymak, pekmez. Emekliye bu maaş yetmez (Korkusuz).

Yap-İşlet-Devret, halkın cebinden çıksın. Yandaşı besle, yurttaşa yükle (Birgün).

***

Bunlar birer sonuçtur. Yeni de değildir, arşivden 5-10 yıl önceki benzer başlıkları koyabilirim, çizgide değişiklik yok. Ayrıca bu gazetelerin okurları konuyu çok iyi biliyorlar, ikna edilmelerine ihtiyaç yok.

Sebep, hukuk tanımazlıktır. 

Sebep, soran sorgulayan gazeteciliğin bitmesidir.

Sebep, ehliyeti ve liyakatı olmayan bir heyetin, son 10 yıldır tüm seçimleri çalmasıdır.

Dayanışma bitmiş, tüm çevreler kendi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmiştir.

Eskiden bir hak ihlali oldu mu, gazeteler logosunu yapıp bir kenara koyardı. “Can Atalay şu kadar gündür tutsak, şu kadar gündür yemin edemedi” gibi.

Herkes kendi köşesinde yalnızlaştı.

Sırrı Süreyya’nın lafıdır: “Sistem zalim bir şeydir. Yukarıda becerikli hain, aşağıda muti kul ister.”

Öyle de oldu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin