Sıradışılığın sıradan olduğu ülke 

Danimarka'yı 4 yıl yöneten Lars Lökke Rasmussen, ‘Sizin başbakanınız olmak bir ayrıcalıktı’ notuyla bu fotoğrafı paylaştı ve veda etti.

Tr724 ÖZEL | HASAN CÜCÜK, KOPENHAG Tr724

Danimarka’da 5 Haziran’da yapılan genel seçimlerden sol blok partileri önde çıkınca, 4 yıllık sağın iktidarı sona erdi. Dün Sosyal Demokrat Parti’nin azınlık hükümeti göreve başlayınca devir teslim törenleri vardı. Bir fotoğraf oldukça dikkat çekti. Sırt çantasını omzuna atmış giden bir kişinin arkadan çekilmiş fotoğrafıydı bu. Bu kişi ülkeyi 4 yıl yöneten Liberal Parti başkanı Lars Lökke Rasmussen’di. ‘Sizin başbakanınız olmak bir ayrıcalıktı’ notuyla fotoğrafı paylaşan Rasmussen, halka teşekkür etti. Etrafında ne bir koruma vardı ne de birileri. Sabah başbakan olarak girdiği binadan öğleden sonra sıradan biri olarak çıkıp gitti. Fotoğraf dikkat çekiyordu ama Danimarka için de sıradan bir durumdu. Neden olmasın ki?

Uluslararası Saydamlık Örgütü 2018 Yolsuzluk Algılama Endeksi’nde Danimarka’nın en temiz ülke çıkması bu ülkede yaşayanlar için için şaşırtıcı olmadı. Kuralların çok net olduğu ve rüşvetin adının fazla duyulmadığı ülkede yolsuzluk ‘şahsi çıkar için görevi kötüye kullanma’ olarak tanımlanıyor. Vatandaş, devletin varlığının kendisine ‘hizmet etmek’ için olduğunun bilincini taşırken, kendi sınırlarını da çok iyi biliyor.

Yolsuzluk, rüşvet, görevi kötüye kullanma Danimarka için fazla bir anlam ifade etmiyor. Yolsuzluğun en az olduğu ülkeler sıralamasında ilk sırada bulunan Danimarka’da, vatandaşın ‘bilgiye ulaşım’ hakkı bulunuyor.  Devletin veya kamunun verdiği bir kararın detayları için vatandaş bilgi istediğinde en geç 10 gün içinde kararın vatandaşa bildirilmesi gerekiyor. Kanunun çizdiği çizgi dışına çıkmayı engelleyen bu uygulamaya riayet etmeyen ‘görevi kötüye kullanmaktan’ koltuğunu kaybediyor.  Filistinli mültecilere BM kurallarına rağmen ‘vatandaşlık’ hakkını vermeyen dönemin Entegrasyon Bakanı Birthe Rönn Hornbech’in görevini kötüye kullandığını ‘bilgiye ulaşım’ hakkını kullanan gazeteciler ortaya çıkarmıştı. Bakan Hornbech 8 Mart 2011’de Başbakan Lars Lökke Rasmussen tarafından azledilerek, bedelini ödemişti. ‘Bilgiye ulaşım’ kanunu Danimarka 1985’te kabul etti.

Yolsuzluğun en çok görüldüğü kamu ihaleleri Danimarka’da çok sıkı kontrol altında tutuluyor. Ülkenin önde gelen uzmanlarından oluşan Rekabet Kurulu, ülkede yapılan tüm kamu ihalelerinin kanuna uygun olarak yapılmasını denetliyor. 500 bin kronu (66 bin Euro) aşan tüm kamu ihaleleri açıktan ilan edilmek zorunda. İhalenin tüm detayları açıktan ilan edilmek zorunluğu bulunuyor. 1,5 milyon kronu (200 bin) geçen ihaleler ise tüm AB sınırları içinde ilan edilmesi gerekiyor. Kamu kurumları 500 bin kronun altında tüm alacaklarını ilan etmek zorunda ancak ihale yapmadan satın alma hakkına sahip. Alımda üsülsüzlük olup – olmadığını Rekabet Kurulu denetliyor.

Rekabet Kurulu, sadece ihalenin kanunlar çerçevesinde yapılmasını denetlemekle kalmıyor, firmaların kamu ihalelerini alarak firmaların kartel oluşturmasını engelliyor. İdari, yargı ve diğer kurumlar görevini eksiksiz yaparak yolsuzluğa pirim vermiyor. Yapılan ihalelerde usülsüzlük durumunda İhale Şikayet Kurulu devreye giriyor. Şikayetler yazılı yapılıyor. Kurulun verdiği karar bağlayıcı oluyor. Haksızlık durumunda tazminata hükmediyor, ihaleyi iptal ediyor. Her firma her ihaleye giremiyor. Kamu kurumları ihaleyi verirken, firmanın uzmanlığının yanı sıra ucuz ve kaliteli olmasına dikkat ediyor.

Eşitsizliğe yol açan, demokratik kurumlara olan güveni sarsan yolsuzlukla mücadelede, etik kuralların yanında para ve hapis cezası da bulunuyor. Ceza Yasası’nın 122 ve 299. maddeleri yolsuzlukla mücadeleyi içeriyor. Rüşvet almak, görevi kötüye kullanmak, şahsi çıkar sağlamak gibi yolsuzluğa giden konuları içeriyor. Bu suçları işleyenler para cezasının yanı sıra 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyor. Ancak şu ana kadar bu maddeler gerekçe gösterilerek açılan dava sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu kanun sadece Danimarka sınırları içinde iş yapan Danimarka firmalarını kapsamıyor. Kanun yurtdışında iş yapan Danimarka firmaları içinde geçerli. Yurtdışında yolsuzluk ve rüşvete karışan firmalar ceza yasası maddesi uyarınca yargılanıyor.

Danimarka’da en az güven duyulan kurumların başında siyasi partiler geliyor. Partilere veya adaylara 25 bin krondan (3500 Euro) fazla yardım yapıldığında kişinin kimliğinin açıklanması gerekiyor. Partilere duyulan güvenin azalmasından sonra Meclis 2009 yılında kabul ettiği bir kanunla, milletvekillerinin seyahatleri, aldıkları hediyelerin yanında tüm gider ve gelirlerinin açık bildirimini kabul etti.

Danimarka’yı farklı kılan en önemli özellik, görev dağılımının çok net olmasıdır. Siyasetin kamu üzerinde yaptırım gücü kesinlikle bulunmuyor. Bakandan veya milletvekilinden alınan ‘hamili yakınımdır’ kartı hiçbir anlam ifade etmiyor. Herkes kanun karşısında eşit. 2001-2009 arasında Danimarka başbakanlığını ve bir dönem NATO genel sekreteriliği yapan Anders Fogh Rasmussen döneminde çıkarılan yabancılar yasasıyla ülkeye aile birleşimi yoluyla geleceklere aşılmaz şartlar getirilmişti. Danimarka ‘Avrupa’nın en sert yabancılar yasasına’ sahibiz diye övünürken, yasanın engeline takılanlardan biri de ABD’de yaşayan Rasmussen’in oğlu olmuştu. Yasanın istediği şartları yerine getiremeyince ABD’li eşini Danimarka’ya getiremeyen oğul Rasmussen çareyi Newyork’a yerleşmekte bulmuştu. Sonuçta kurallar başbakanın oğlu dahil herkese eşit uygulanıyor. Hız sınırını aşan bakan, milletvekili veya emniyet müdürlerine polisin ceza yazması Danimarka için oldukça sıradan bir durum. Bu yetkililerin hiçbiri ceza yazan polis memuruna ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ diye sormuyor.

‘Kamu Denetçisi’ Ombudsman, tüm kamu kurumlarının verdiği kararları denetleme hakkına sahip, parlamentodan çıkan kanunları ve mahkeme kararlarını denetleme hakkına sahip değil. Kanunların vatandaşın lehine doğru bir şekilde uygulanıp- uygulanmadığını kontrol eden Ombudsman’ın kararları kanunen bağlayıcı olmamasına karşılık, hiçbir kurum verilen kararın aksi hareket etmiyor. Ombudsman kurumu yolsuzluğun önünde en önemli engellerden biri. Verilen her kararı denetleyen bir kurumun olması, görev dışına çıkılmasını engelliyor.

Polise, kamu, eğitim kurumlarına hiç rüşvet vermedim diyen Danimarkalıların sayısı yüzde 99 düzeyinde bulunuyor. Halk sadece kendine hizmet verenin dürüst olmasını istemekle kalmıyor, kendi de dürüstlükten taviz vermiyor. Vatandaş elektrik ve su sayacını kendi doldurup yetkili makamlara gönderiyor. Trenlerde kontrol uygulanmıyor ama kimse biletsiz seyahat etmiyor. Çünkü herkes sunulan hizmetin bedelinin ödenmesini ahlaki bir yükümlülük olarak görüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin