İnsanlığın kirli tarihi ya da FIFA (14)
YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bu yazı serimizde Dünya futbol tarihinin kurumsallaştığı 1904 yılından başlayıp, hızlı bir okuma ile 1974’e kadar gelmiştik. Bu tarih neden önemliydi? Çünkü O güne kadar Avrupalı elitlerin, zaman zaman askerlerin, yerel olarak da parçalı olarak diktatör ve mafyanın kontrolünde olan futbol kapitalizmin mutlak kontrolüne girmişti.
Şüphesiz bunun en önemli unsuru Brezilyalı FIFA Başkanı Joao Havelange idi. Belçikalı bir silah tüccarının Brezilya’da doğan oğlu olan Havelange, aslında olimpik bir su topçuydu. Yıllarda Brezilya olimpik ekibinin sorumluluğunu ve nihayetinde Brezilya Futbol Federasyonu başkanlığı yapmıştı.
1972 Münih Olimpiyatları futbolun kaderini belirleyen bir organizasyon olmuştu. Brezilya ekibiyle gelen Joao Havelange, Adidas’ın o günkü patronu ve Arena mayolarının sahibi Horst Dassler ve de Longines saatlerinin satış temsilcisi Sepp Blatter bu organizasyonda ilk kez tanışmışlardı.
Aynı ekip 1974 FIFA kongresinden sonra tekrar bir araya gelip, bir yandan futbolu bir ürüne dönüştürürken, diğer yandan hızla ceplerini doldurmaya başladılar.
Ekipten en hırslı olan Sepp Blatter’di ve kendi patronu olan Havelange’ı şantaj ile istifaya zorlayıp, Brezilyalı multimilyonerin 24 yıllık iktidarını sona erdirdi.
Ardından altın yumurtlayan tavuğu kesti Blatter. Horst Dassler’in aracı olmasını istemiyor, onun para kazanması hoşuna gitmiyordu ve Dassler’in FIFA’yı yıllardır sömüren şirketi ISL’yi iflas ettirdi.
Ardından yeni ekip arkadaşları buldu Blatter: Amerika kıtasından Jack Warner, ABD’den Chuck Blazer ve Orta Doğu’dan Muhammed Bin Hammam.
Blatter hayatının en büyük hatasını 2009 yılında yaptı. Büyük bir vurgun amacıyla 2018 ve 2022 finallerini tek günde yapılan iki oylamada çözmek istiyordu.
Çünkü Rusya ve Katar’dan büyük paralar almıştı.
Dediğini yaptı Blatter ama kaçınılmaz sonu da başlatmış oldu. 2015 yılında 5. Kez başkan olduktan birkaç gün sonra istifa etmek zorunda kalırken, ekibini de bulunduğu çukura çekmekten zerre miktar çekinmedi.
Uzun soluklu serimizi bugün bitiriyoruz.
1994 yılında tarihin en enteresan kuruluşlardan birini oluşturmak için adım atıldı. Adına “OECD Rüşvetle Mücadele Sözleşmesi” denilen bir oluşum için OECD, yabancı kamu görevlilerine rüşvet verilmesine ilişkin ulusal mevzuatın karşılaştırmalı olarak incelenmesi için geçici bir çalışma grubu kurdu.
1994 yılında OECD Bakanlar Konseyi, Uluslararası Ticari İşlemlerde Rüşvet Konulu Konsey Tavsiye Kararını kabul etti. Sözleşme 17 Aralık 1997’de imzalandı ve 15 Şubat 1999’da yürürlüğe girdi. 2009 tarihli bir tavsiye, imza sahibi ülkelere yabancı rüşvetin arz tarafının nasıl caydırılacağı ve tespit edileceği ve iddiaların nasıl soruşturulacağı konusunda daha fazla rehberlik sağlıyordu.
Elbette tarih boyunca hiçbir ceza ya da kanun rüşvet cephesinde zerre miktar caydırıcı olmadığı gibi bu oluşum da çok fazla bir varlık gösteremeyecekti. Ancak bu konuda uzmanlar oluşmasına vesile olmuştu.
İsviçre Basel Üniversitesi’nde Ceza Hukuku Profesörü ve önde gelen bir yolsuzlukla mücadele uzmanı olan Mark Pieth, OECD Rüşvet Çalışma Grubu Başkanı olarak yıllarca görev yapmış bir rüşvet ve Orta Doğu uzmanıydı. Pieth ayrıca 2013 yılına kadar FIFA Etik Kurul Başkanı idi. Ancak ondan çekinen Blatter ipini hemen çekivermişti.
Prof. Pieth, 6 Mayıs 2015’te, Alman gazetesi Neue Zürcher Zeitung’a verdiği demeçte “Dünyanın dörtte üçü yolsuzluktan mustarip. FIFA’nın tepesinde siyasetle ve aynı zamanda diktatörlerle ilişkilendirilen pek çok kişi var. Dünya sorunları FIFA’da birikiyor. Bu arada, Avrupa o kadar temiz değil. Sadece güneye bakmalısın. İspanya’nın büyük bir yolsuzluk sorunu var. Bu futbol için de geçerli. İspanyollar, FIFA’da reformun en kötü muhalifleri.” Dedikten sonra eklemişti: “Issa Hayatou’nun FIFA Başkanı olurken iki kere düşünmesini isterim! Blatter’den sonra aynı sıkıntıları o da yaşayabilir.”
Ceza profesörü boşuna konuşmuyordu aslında…
1990’dan beri İcra Komitesinin bir parçası ve 1992’den beri Başkan Yardımcısı olan Issau, 1988’de Afrika Futbol Federasyonu’nun (CAF) başkanı olmuş ve hala o görevi yürütmekteydi.
2002’de FIFA başkanlığı için bir kampanya seçiminde Blatter’e karşı yarışmıştı, ancak 56’ya karşı 139 oyla önemli bir farkla kaybetmişti. O zamanki UEFA Başkanı Lennart Johansson, Kamerunlu’yu desteklese de kaybedilen seçimin ardından Hayatou, Yürütme Komitesinin bir parçası olarak kalmıştı ve Blatter’in sırdaşı olarak kabul ediliyordu.
Blatter’in planı basitti, kendisi koltuğu bırakmış gibi olacak ve FIFA’yı arka planda yönetecek, sistemini aynen devam ettirecekti.
Ve Pieth’in dedikleri çıktı.
Issa Hayatou koltuğa çok yaklaşmışken, ancak oturamadan kendisine karşı yolsuzluk iddiaları ortaya atıldı.
Hayatou’nun, İsviçre gazetesi Tages-Anzeiger ve İngiliz yayın kuruluşu BBC’de yer alan haberlerde, Brezilyalı Ricardo Teixeira ve Paraguaylı Nicolas Leoz ile birlikte 2022 FIFA Dünya Kupası organizasyonunun Katar’a verilmesi için yüklü miktarda rüşvet aldığı iddia edildi. Ayrıca Hayatou’nun da aralarında bulunduğu icra kurulu üyelerinin, 1990’lı yıllarda FIFA’nın pazarlama ajansı olan ISL’den yüklü miktarlarda rüşvet aldığı da iddialar arasındaydı. Malum olduğu üzere ISL, Dassler’in FIFA’yı söğüşlemek için kurduğu bir şirketti.
72 yaşındaki Issau, Kasım 2018’de yasadışı TV hakları satışı nedeniyle yaklaşık 25 milyon avroya eşdeğer para cezasına çarptırılacaktı.
Ve geldik son ve şu anki başkan olan Gianni Infantino’ya.
Infantino hukuk okumuş ve ardından avukat olarak çalışmıştı. Uluslararası Spor Çalışmaları Merkezi’nin (CIES) Genel Sekreteri olarak UEFA’ya katılmadan önce, Neuchatel Üniversitesi’nde çeşitli ulusal ve uluslararası futbol kuruluşlarına danışmanlık yaptığı biliniyor.
Infantino, Ağustos 2000’de UEFA’ya katıldı ve Ocak 2004’ten itibaren Hukuk Departmanı Başkanlığı ve Kulüp Lisanslama da dahil olmak üzere çeşitli görevlerde bulundu. 1 Şubat’tan Mayıs 2007’ye kadar, Michel Platini’nin UEFA Başkanı seçilmesinin ve İsveçli Lars-Christer Olsson’un istifasının ardından, derneğin geçici CEO’su oldu. Ardından Genel Sekreter Yardımcılığına atandı. 1 Ekim 2009’dan itibaren, FIFA Başkanı seçilene kadar yine David Taylor’ın yerine Genel Sekreter olarak görev yapmıştı.
Bu arada hikayemize başka bir Arap kahraman giriyor.
Muhammed Bin Hammam’ın epey yıpranmasıyla Arap alemi ve AFC yeni bir kahramana ihtiyaç duymuştu: Salman bin İbrahim Al Khalifa. Hani şu meşhur gökdelen yapı var ya, o ailenin en meşhur üyelerinden biri, bir petrol milyoneri.
Al Khalifa, son dönemdeki FIFA kongrelerinin yükselen yıldızıydı.
Zengindi, kulis yapmayı biliyordu ve en önemlisi adam satın alma uzmanıydı.
Blatter’in boşaldığı koltuğa bir an olsun gözünü dikmişti Arap şeyhi.
Blatter’in istifasından sonra Infantino adaylığını açıkladı. Aslında yine başka planlar vardı. Ve elbette Sepp Blatter’in uzun eli hararetli bir şekilde çalışıyordu. Infantino, başlangıçta sadece Başkan Michel Platini’nin yasağı kaldırılana kadar UEFA’nın yedek adayı olarak hareket edecekti ve Platini’nin seçimlere girmesine izin verilir verilmez çekilecekti. Bu planı kamuoyuyla da paylaştı.
Ancak Platini’nin cezası sekiz yıla uzatılınca tüm hesaplar alt üst oldu ve yeni başkan adayı da çetin ceviz olduğunu ispatlayarak, FIFA’yı etkileyip UEFA ile beraber desteğini aldı.
FIFA, başkanlık seçimleri tarihinde en çok adayla girilen seçime hazırlandı. 26 Şubat 2016’da Zürih’te yapılan seçimde ilk oylamada Infantino sadece 88 oy almıştı. Ancak ikinci oylamada üye federasyonların 207 oyundan 115’ini alarak salt çoğunluğu elde etti ve böylece FIFA Başkanı seçildi. Son seçim turundaki ana rakibi Şeyh Salman bin İbrahim Al Khalifa idi.
Infantino’nun kampanya vaatleri arasında Dünya Kupası katılımcı sayısını 32’den 40’a çıkarmak ve üye derneklere yapılan yardım ödemelerini ikiye katlamak vardı. Yeni başkan da kurumun yeterince kirli olmadığını düşünmüş olmalı ki daha da kirletmek için ortamı güzelleştiriyordu!
Mayıs 2016’daki FIFA Kongresinde, Infantino’nun önerisi üzerine, Konsey’in; Denetim ve Uyum Komitesi, Etik Komitesi, Disiplin Komitesi ve yeni Yönetim Komitesi’nin tüm üyelerini gelecek yıla kadar atamasına ve görevden almasına karar verilmişti. Belli ki, kendi ekibi için yol açıyordu yeni başkan. FIFA Denetim ve Uyum Komitesi başkanı Domenico Scala aynı gün görevinden istifa edince ortalık yine karıştı.
Scala yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“FIFA’nın iyi yönetiminin temel direklerinden birini baltaladığı ve reformların önemli bir başarısını boşa çıkardığı için bu karar beni dehşete düşürdü.”
Bu gelişmeden sonra Infantino’ya yönelik eleştiriler hızla arttı. Frankfurter Allgemeine Zeitung’a göre, üst düzey FIFA çalışanlarının yeni başkanın reform yapma iradesine sahip olmadığını gösteren tutanakları ve açıklamaları vardı. Ancak bu iddialar Infantino tarafından şiddetle reddedildi.
Şubat 2017’de medya, Infantino’nun Bahreyn’de düzenlenen FIFA Kongresi’nde FIFA Etik Komitesi’nin iki başkanını değiştirme ve ABD hukuk firması Quinn Emanuel’den ayrılma çabalarını yazacaktı. Pieth gibi ceza hukuku uzmanları da, FIFA’yı Haraççıların Etkisindeki ve Yolsuz Kuruluşlar Yasası kapsamında Mafya şüphesi altına sokabileceği ve ağır para cezalarıyla karşı karşıya kalabileceği konusunda uyardılar. DFB (Almanya Federal Meclisi) Başkanı Reinhard Grindel , Infantino’yu FIFA etik komisyon üyelerini görevden almaması konusunda uyaracaktı.
FIFA Konsey üyelerine göre, Infantino’nun Mart 2018’de Bogotá’da düzenlenen Konsey toplantısında, bir gizlilik anlaşması nedeniyle içeriğini açıklamak istemediği etkinliklerin satışı için milyarlarca dolarlık bir teklif sunduğu kulaktan kulağa dolaşıyordu. Konseyin gizli oturumunda bazı üyelerin dehşete düştüğü söyleniyordu. Bazı üyeler bu tartışmaya mesafeli yaklaşıp, bu satışlardan Intafino’nun bireysel rant elde edip etmediğinin araştırılmasını istediler.
Başkan değişmiş, başka da hiçbir şey değişmemişti.
Sinekler değişmişti ama bataklık aynıydı!
Ortaya çıkan yeni belgelere göre Infantino, 2026 Dünya Kupası için karar alma sürecine müdahale etmek istemişti. Infantino, adayların Haziran ayında hak kazanmak için tüm koşulları karşılayıp karşılamadığına karar vermek için sorumluluğu FIFA Kongresinden kendi halkından oluşan küçük bir komisyona devretmeye çalışıyordu nedense.
Fas, (yine diktatoryal bir rejim) 2026 için çok iştiyaklıydı. Ne yani Katar’dan neleri eksikti Faslıların!!
Ancak Infantino, Fas’ın 2026 Dünya Kupası’nı almasını istemiyordu. Çünkü Katar kadar zengin değildi Fas. Dolayısıyla avanta olmayacaktı. Onun yerine en azından reklam ve yayın gelirlerinin kat kat büyük olacağı bir ABD turnuvası çok daha fazla legal/illegal gelir getirecekti.
Asyalılar, Avrupalılar ve Fas’ın teklifinin arkasında olan Afrika federasyonu CAF, Infantino’ya Fas’ın erken dışlanmasını kabul etmeyeceklerini açıkça belirtti. Teklifi fiştekleyen ise tanıdık bir isimdi: Şeyh Salman bin İbrahim Al Khalifa.
Yıllar yıllar boyunca oluşturulan futbol bataklığında yeni sinekler uçuşuyordu.
Katar’daki açılış gecesine bakıldığında bu sinekleri görmek mümkündü. Her sinek kendi faunasını düşünüyordu ve ne yazık ki görünen gelecekte temiz bir futbol ham bir hayal olacaktı.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Kaleminize sağlık, güzel bir yazı dizisi oldu….
Bize Bu futbol-rant-yolsuzluk serüveninde eşlik etmenize imkan sağladığınız için çok teşekkürler.
Ciddi bir emek var yazılarda