Sınanma vaktinde İslamcı mahalle

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

15 Temmuz rejimi asıl ilmiği İslamcı mahallenin boynuna geçirdi ve fiziken öldürmese de ruhen ortadan kaldırdı. Dışı yeşil için kıpkırmızı ulusalcı rejimi düğün bayramla, kahramanlık türküleriyle karşılayan bu mahallenin, aslında tam anlamıyla yalancı bir simülasyon olduğunu herkesle birlikte kendileri de gördü.

Erdoğan, 15 Temmuz rejimiyle, dindarların 100 yıllık kazanımlarını bir anda çöpe dökerken imar ve ihalelerdeki serbestlik karşılığında Ergenekoncu ortaklarına teslim ettiği devlet – artık taşınmaz bir artığa dönüşmüş olduğu için – sırtından atmak için harekete geçmiş görünüyor. AKP’nin bitmesi sadece zamanla ilgili bir şey. 

Bu sürecin en büyük kaybedeni şüphesiz İslamcı mahalle oldu. İtibarları ve kendileri bir daha geri dönülmeyecek şekilde tükendi. İslamcı mahalle derken sadece AKP’yi ve saraydakileri kast etmiyorum.

Türkiye’deki siyasal İslam’ın atası Milli Görüş’tü. 1970’li, 80’li ve 90’lı yıllarda bu düşünceye inananlar, siyasi parti yoluyla devlet gücüne ulaşıp o yolla toplumu İslami esaslar üzerinde dönüştürmeyi amaçladıklarını söylüyorlardı. Adil bir düzen getireceklerini, hakça bölüşümü sağlayacaklarını, toplumun gizli kastlarını ortadan kaldırarak adaleti bütün topluma yayacaklarını, olabildiğince iddialı cümlelerle dile getiriyorlardı.  Müslümanlar (dindarlar) iktidara gelince yolsuzluk, hırsızlık, yetim malı soygunculuğu ortadan kalkacak, ağır sanayi hamlesiyle ülke kalkındırılacaktı. Daha da önemlisi herkesin inandığı gibi yaşayacağı bir ülke haline gelecekti Türkiye. İslam kardeşliği, toplumsal barış, huzur, güvenlik yani her güzel şey bunların kuracakları adil düzenle sağlanacaktı.

Filistin, Afganistan ve yeryüzünde ezilen diğer Müslümanlar için ağıtlar yakılıyor, şiirler yazılıyor, marşlar söyleniyor, tiyatrolar düzenleniyordu. İyiliği, güzelliği, inancı anlatan yazar ve şairleri vardı. 

Milli Görüş zamanla kendi içinde bir takım bölünmeler, gelişmeler, farklılaşmalar yaşadı ama hangi grup içinde yer alırsa alsın bütün siyasal İslamcıların genel söylemi bunlar üzerine oluyordu. Fraksiyonları farklı olsa da herkes aynı söylemde birleşmiş gibiydi.

“Müslümanların (dindarların) yönetiminde hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve zulüm olamaz, olmayacaktı da.”

Ancak Allah insanı iddiasıyla sınardı ve sınadı da. Önce, hayat gibi, su gibi istedikleri iktidarı verdi onlara. Daha sonra da 17/25 yolsuzluk operasyonlarında çok daha belirginleşen bir şekilde, söyledikleri her şeyle sınadı.

Özellikle de 15 Temmuz’dan sonra – genel anlamda söyleyecek olursak – bütün İslamcı mahallenin söylediklerinin, iddialarının gerçek hayatta zerre kadar karşılığı olmadığını bütün dünya gördü.

Onların iktidarında rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk haksız kazanç, devlet malıyla zenginleşme Türkiye Tarihinde hiç kimsenin cesaret edemediği bir pervasızlığa ulaştı.

Hadi diyelim bütün İslamcılar hırsız değildi, lakin ayyuka çıkmış hırsızlıklar karşısında aldıkları tavır onların gerçek yüzünü olanca çıplaklığıyla ortaya çıkardı. Bütün mahalle apaçık belgeleri gördükçe, haktan ve kitabın yazdıklarından yana tavır alacaklarına hırsızların arkasında saf tuttu. Soyguncuların hesap vermemesi için bütün herkes birlik oldu.

Bunların yönetiminde, gelir adaletsizliği hiç olmadığı kadar arttı ve İslamcı mahalle buna itiraz edeceğine yeni kast sisteminde kendi yerini almak için altına hücum etmeyi tercih etti. Dışarıdan izleyenler anladı ki kimsenin adil düzen diye bir kaygısı yok. Bütün kavga dünyalık içinmiş.

Komşusu açken tok yatan bizden değildir sözü dillerinde pelesenkti. İslam’ın kardeşliği, yoksula el uzatma gibi cümleler ağızda çok güzel duruyordu fakat gerçek hayatta hiçbir karşılığının olmadığını gösterdiler.

İşten atıp hapsettikleri insanların aileleri aç susuz günlerini geçirirken onlara ağaç kökü yesinler demekle kalmadılar, gariplere yardım etmek isteyen insanları tutuklayıp hapsettiler. Bu insanlık dışı uygulamalara itiraz etmedikleri gibi Milli Gazete gibi yayın organları bile bu haberlerin hepsini Oda TV’nin ağzıyla okuyucularına ulaştırdı. Okuyucular da buna itiraz etmemiş olacaklar ki Milli Gazete her operasyonu zalimlerin ağzıyla verdi. 

Yani iddia ettikleri her şeyle sınandılar ve sınandıkları her konuda da kepaze oldular. 

Mazlumlarla uzaktan yakından ilgilerinin olmadığını bütün dünyaya gösterdiler. İsrail’in Filistinlilere yaptığının yüzlerce kat daha ağırını mümin kadınlara ve erkeklere yapmaktan hiç çekinmediler.

İslamcı mahallenin sakinleri “Bunları AKP ve saray yaptı” diye suçu atıp kurtulamaz. Bu mahallenin bazısı militan gibi, bazısı sevdalı gibi yapılanlara destek oldu. Bazıları da zalimin terminolojisini kullanıp hiç itiraz etmeyerek zalim yancısı oldu.

Bugün iktidarda İslamcılar mı var yoksa ulusalcılar mı sorusunun cevabını artık İslamcı mahalle veremiyor. İşin doğrusu bu saatten sonra iktidarda kimin olduğunun hiç önemi yok. 7-8 yıldır bunca yapılanın, bunca alçak uygulamanın suçunu sadece falanlar filanlar yüklenemez. Bu suç hepinizin, hepiniz oradaydınız ve hepiniz bu zalim çarkın farklı bölgelerindeki dişlileriydiniz.

15 Temmuz’un bizi bitireceğini zannedip ellerinizi ovuşturarak zulmü ya izlediniz, ya desteklediniz, ya da bizzat işin içinde yer aldınız. Ama yanlış hesap yaptınız o ilmik sizin boynunuza geçti.

Allah sizin sahtekar yüzünüzü bütün insanlığa gösterdi. Zulme itiraz etseydiniz bişeyci olmazdınız ama en azından insan olabilirdiniz. Allah size bunu bile nasip etmedi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin