‘Şeyhim bir bardak suyla gelip kurtaracak’

YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY

Bunca yıldır günümün önemli bir bölümünü okumalarla geçiririm, muhafazakâr kesimin düşünce mantığını hâlâ çözebilmiş değilim. Türkiye’nin nasıl içinde bulunulan hale sürüklendiğini anlama yolunda hemen her gün yeni bir şey öğreniyorum.

Hemen söyleyeyim, ben muhafazakar bir çevrede doğup büyüdüm. Öyle konjonktürel olarak sonradan böyle bir çevreye dahil olan biri değilim. Buna rağmen muhafazakarların mantık örgüsünü algılayamadığım pek çok olay yaşıyorum.

Geçen gün muhafazakarların düşünce oluşumlarını algılama yolunda benim için önemli bir açılım oldu. “Muhafazakarlık” kavramını geniş bir şemsiye olarak ifade ettiğimi belirtmek istiyorum.

Geçen gün saç tıraşı olmak için berbere gittim. Daha önce de aynı yere arada gittiğim oluyordu. Beş yıla yakın bir süredir gitmeyince nerelerde olduğumu, epey zamandır görmediğini söyledi.

Ben de buralarda olmadığımı, uzun bir süre sabit bir adreste ikamete mecbur edildiğimi anlatmak yerine doğrudan “Hapisteydim” dedim. Bu sohbet sırasında saçlarımı kesmeye devam ediyordu.

Şalvar denebilecek kadar geniş bir pantolon giyen berberin yüzünde bir farklılaşma olacak mı diye önümdeki aynadan hareketlerini takip ediyordum. Bir an makas tutmaz olan elinin boşa düşmemesi için kolunu indirdi makas tutuşunu düzeltip yeniden işine koyuldu.

Ben de tek kelimelik cevabıma ne tepki vereceğini beklemek için başka bir şey söylemedim. Daha önce tıraş olduğumda hiç düşünce dünyası ile ilgili bir şey konuşmamıştık. Konuşmalarında kullandığı kelimelerden, üslûbundan ehl-i tarik olduğunu biliyordum. Mensup olduğu tarikatın da iktidarla içli dışlı olduğu bütün kamuoyunun malumuydu.

BELİRLENEN KULVARDA MUHALEFET ETMEYİNCE…

Sessiz kaldığı süre içinde muhtemelen ne cevap vereceğini düşünüyordu. Sessizlik ne kadar sürdü hatırlamıyorum. Mekan sahibi olarak sohbeti devam ettirmenin kendisinde olduğu kanaatine varmış olsa gerek, “Bir kaza falan mı oldu? Nasıl içeri düştün?” dedi.

Ben de terör örgütü üyesi olarak içeri aldıklarını, hem de silahlı terör örgütü üyeliğinden mecburi ikamete tabi tuttuklarını söyledim. Türkiye’de muhalif olmanın bedelinin ağır olduğunu, sana belirledikleri kulvarda muhalefet yapmayınca yapıştırılacak yaftaların belli olduğunu anlattım.

Bu belli yaftalardan birisinin de benim boynuma geçirilmeye çalışıldığını, ortalarda 5 yıl görülmememin nedeninin de bu olduğunu ifade ettim.

Benim iktidara muhalif, kendisi de iktidar muhibbi olunca sohbeti dini bir mecrada sürdürmenin daha doğru olacağına karar vermiş gibiydi. “Allah, yattığınız süreyi günahlarınıza kefaret eylesin” dedi. “Amin” karşılığını verdim.

Berberim, sanki benim ne cevap vereceğimi bekler gibiymiş, dini sohbetlerinde duyup dinlediklerinden demetler sunmaya başladı. “Allah son nefeste imanla gitmeyi hepimize nasip etsin” diye cümlesini bitirdi. Benden “Amin” cevabı aldıkça kendini daha rahat hissettiğini fark ettim.

‘ŞEYTAN ÖLÜM DÖŞEĞİNDE BİR BARDAK SU İLE GELECEK’

Levhasında yazılı olduğu için adını önceden de biliyordum. Cemaatini bilmeme rağmen, “Mehmet Bey, ehl-i tariksiniz sanıyorum. Sakıncası yoksa hangi tarikat?” dedim. O da net bir şekilde ifade etti. Sanki bazı şeyleri daha açık konuşması için, düşünce kimliğinin benim tarafımdan bilinmesini bekliyormuş gibi devam etti.

Seyda hazretlerini, onun faziletlerini, insanın bir mensubiyetinin bulunması gerektiğini kendince anlattı. Bu sıraladıkları, birine gönülden bağlı bir insanın dile getirebileceği şeyler diye düşündüm.

Kabir azabının şiddetinden söz edip imanla gitmenin önemini anlattığı sırada, “Biz ölüm döşeğindeyken şeytan bir bardak suyla gelip imanımızı çalmaya çalışacak. İşte bir tarikata mensup olmanın önemi burada. Şeyhimin karşımda görünüp söyleyeceği şeyler bu anda bizim imanımızı kurtaracak” diye konuşmasını noktaladı.

“İmanımı kurtaracak” sözünü işitince “Hapisteydim” dediğimde onun yaşadığı şaşkınlığın bir benzerini ben yaşar oldum. Ne diyeceğimi, nasıl tepki vereceğimi şaşırdım.

Tarikat mensuplarında mürşid-i kamilin önemine ilişkin epey okumuşluğum ve bilgim olduğunu sanırdım.

Sekerat anında şeyhin görünüp insanın imanını kurtarmasına vesile olacağını da duymuştum. Ama buna yürekten inanan ve bunu net bir şekilde ifade edenin ağzından ilk kez duyuyordum.

İMANINI ŞEYHİNİN KURTARACAĞINA İNANAN, ŞEYHİNİN HANGİ DEDİĞİNE İNANMAZ

Siz birisinin beynine bu inancı ve güveni yüklemişseniz onu kendinize bağlama yolunda bütün adımları atmışsınız demektir. Dünyadaki bulunuş gayesini ahiretini kazanmak olarak gören birisini bundan daha güçlü bir halatla bağlayamazsınız.

Birini, “Ölüm anımda şeyhim bir bardak suyla gelip benim imanımı kurtaracak” diye inandırmışsanız, o insan için bütün sorunlarını çözmüşsünüz demektir.

İbn Haldun (ö. 1406), Türkçeye “Tasavvufun Mahiyeti” olarak tercüme edilen “Şifâu’s-Sail li-Tehzîbi’l-Mesâ’il” isimli eserinde bir şeyhe bağlanmanın ne anlama geldiğini anlatır. Nefis terbiyesinin “takva mücahedesi”, “istikamet mücahedesi” ve “keşif ya da ıttıla mücahedesi” olarak üçe ayıran İbn Haldun, müridi “iradesi olmayan kimse” olarak tanımlıyor. Dahası, iradesini tamamen terk etmeyenin mürit olamayacağını yazar (s. 130).

3 ciltlik Mukaddime adlı kitabı ile tanıdığımız İbn Haldun, müridin şeyhe nasıl bağlanması gerektiğini anlatırken, “Ölü gassalın (cenaze yıkayıcısı) elinde nasıl iradesiz ise rehberinin huzurunda kendini öyle bulmalı” der. Devamında ise, “Kendi isabetli görüşünden çok şeyhinin hatalı görüşünün, hakkında daha faydalı olduğunu bilmeli, buna inanmalı” diye de ekler. (s.135)

Size tabi olmak isteyen birine bu güveni sağlayabilmek kolay bir iş değil. Bu inancı birine sadece “ebedi saadet” isteyen birinin ahiret inancı üzerine bina edebilirsiniz. Bunu yaptığınızda her şey tamam demektir.

Tarikat lideri, bu kişinin hayatının bütününü tanzim edebilir. Eşi ve çocukları ile nasıl ilişki kuracağından, iş yerindeki mesai arkadaşlarına nasıl davranacağına, nasıl yatıp nasıl kalkacağına, kimlerle görüşüp kimlerle konuşmayacağının çerçevesi artık tek adresten verilir.

Şeyhinin işaret ettiği partiye oy verme işi artık o kişi için üzerinde düşünmeye değer bir konu bile değil. 17. yüzyıl şairlerinden Niyazi Mısrî’nin Divan’ında ifade ettiği gibi, mürit için dünya “öyle bir meta (mal) değil ki üzerinde tartışmaya değsin” hükmünde görülür.

Berberim, bana düşüncelerini aktarırken kendisini o kadar güven içinde hissettiğini göstermek için büyük çaba harcıyordu. İnanmıyor ve güvenmiyor anlamında söylemiyorum. Şeyhine ve söylediklerine bütün hücreleriyle inandığını göstermek için beden dilini devreye sokma gereği duyuyordu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

14 YORUMLAR

  1. 1) Yazici bu yazida ansiklopedik bilgileri istahina göre derlememis, demek ki isteyince oluyor.
    2) Ne yapalim, tarikatler kaldirilmisti zaten, demek ki kaldirmakla olmuyor ama, dindarlar olarak bi de biz mi kaldiralim, bakalim noluyo diye? Yenilemek, reforme etmek yok mu, aslini insa etmek icin düsünmek yok mu, Yunus Emreyi, Mevlanayi da kaybetmek pahasina cöpe mi atalim tarikatleri?
    3) Böyle sürekli tarikatlari, AKP´yi yerin dibine batirma üzerinden gecmisten sogutunca noluyor, bu sogukluk kemalistlerin hangi isine yaradi, objektif bir tarihi gecmis icin düsünce üretince yeterince fitne yapilamiyor mu?
    4) Sabah-aksam, evet gercekten sabah-aksam, dünya medya tarihinde belki ilk, yok AKP, yok Ali Erbas, yok Necip Fazil, beni ne isliyorsun kardesim, ilerleyen yazilarda yakin cevremle iliskime de ayar verecek misin?
    5) Birak AKPyi, MHPyi, bu kadar cok bahsettigine göre bu isin icinde bir kiskanclik duygusu olmali, ah biz ne güzel yönetiyorduk Türkiyeyi, aldilar elimizden. Ne dersiniz?
    6) Hep AKP, Hep AKP, hadi korkmayin, su insanlarin kimlerle iliski kurup kimlerle iliski kurmayacagina kadar her seyi belirleyen, keyfi tayinlerle bas alan, bas kesen abilere bi deginin. Hadi söyleyin korkusuzca, HEnin ictigi suyun aynisindan icmek nasil bir psikolojidir. Bol bol örnekler verin, Aliden girin Veliden cikin ve bize deyin ki abiler de HE de kült degildir, agizlarindan cikan ayet degildir, yanilirlar, hatta cok pis yanilirlar. Ben de bravo diyeyim, samimi biri cikti, Tr724te helal olsun her görüsten insana yer veriyor, kafasi berrak, kafasi karisik demiyor.

    • Muhalif yorumlar ve kült tartışmaları için münferit.net e bakabilirsiniz. Özeleştiri yapamama hastalığı lider kültünü eleştirememe hastalığı hem hizmet hareketinde hem de akp tabanında hemde sair Türkiye vatandaşlarından mevcut

      • Salim Erdem, yazicinin yazisini konforlu konforlu oku, sonuna kadar faydalan, asagiya inip de demagoji yapma. Söyle bi kenarda dur! Sizin münferitcilerden ne farkiniz var

  2. Hocam kim olduğunuzu bilmemekle,esnaflık yapmadığınıza inandım. İsterseniz bir de cemaat içinde esnafların durumunu inceleyin derim. İnanın o berberde yaşadığınız şaşkınlıktan daha fazlasını yaşarsınız.

  3. Insanin hey gidi günler diyesi geliyor. Nerede o devasa sasaali Zaman, Samanyolu binalari, nerede o Etyen Mahcupyanlar, Sahin Alpaylar. Nerede o kükrek Ekrem Dumanlilar. Biz simdi Mehmet Efe Camanlara, Muhsin Ahmet Karabaylara kaldik, siz nerelerde kaldiniz hey gidi günler?

    Forsumuz ama hala yerinde, Ali Erbasin, Tayyibin haberi var mi pek bilinmez ama iyi dikleniyoruz hala, kaporta sapa saglam olmali.

    Ama kücük bi sorum var: Bizim neden bi tane Ortadogu uzmanimiz, Dogu Akdeniz uzmanimiz yok? Rusya uzmanimiz yok, ABD uzmanimiz yok, sahi Selcuk Gürtasli nerelerdesin? Corona salgini dünya ekonomisini nereye götürür bi uzmanimiz yazsa da okusak. Sahi egitim dünyasi ne alemde, egitim bizden sorulur ya. Dijital dünya noldu, iklim nereye gidiyor, mülteci sorununu söyle sular seller gibi icmis, bize bir gelecek projeksiyonu cizecek dünya capinda uzman yok mu hic? Muhacirler napiyor dersiniz, 5 senede hangi duruma geldiler, neyi basardilar, daha neye ihtiyaclari var?

    Amaan bunlar icin yillarini verip adam yetistirmeye ne hacet. Cikar Tarik Torosu bi gürlesin, Cumali Önal Türkiyeyi Yunanistana oldugu gibi versin, adamlar muhacirlere iyi baktilar canim. Asim Yildirim bi siir okudu muydu, Mustafa Saritasla Ahmet Bozkus da iki komikli yapti miydi bitti gitti. Sen napicaksin uzmani? Bize bu aralar böyle iyice bilenmis, gecmisini resetlemis, UYANMIS bir diyaspora lazim.

    E Karabay hapisten cikti, Ebu Talip olarak Caman var. Kim tutar sizi. Hey gidi günler, hey yavrum hey

  4. İnsan gassalın elinde yalnızca bir kez meyyit olur. O da gerçekten ruhunu teslim ettiginde. Yıllarca bu saçmalığı dayatanlar ve muritlerinin kendi iradelerini yok sayıp adeta robotlasmasını isteyenler çok önemli bir şeyi unutuyorlar. İnsan,diğer hiç bir varlığa vermediği musaade ile ( ki biz ona Cüz-i irade diyoruz) Rabbine bile isyan edebiliyor tanımıyor. Ama Şeyhler, Tarikat liderleri, siyasi partilerin başındaki şaklabanlar, hulasa insanı istasmara meyilli bütün zavallı ruhlar aynı şekilde ifade etmeselerde benzer şeyi bekliyorlar: _Mutlak itaat,İtaat et kurtul, Gassalin elinde meyyit olacaksın_!!! Siz kimsiniz ulan diyenler çok şükür ki çoğalıyor. Mutlak itaat Allah’a ve onun kutlu nebilerinedir. Dediğim gibi Siz kimsiniz ulan!?

  5. Nasrettin hoca iki tarafı dinlemiş ve ikisine de “haklısınız” demiş. Olaya itiraz eden hanımına “sen de haklısın!i diyerek tarihe geçecek bir ders vermiş anlayana. “Subjective reality” diye bir kavram var. Düşünme şekli, inancı kendini bağlar. Öna göstereceğiniz hoşgörü sizin de kendinizi ifade adına ihtiyacınız olan hoşgörüyü doğurur. Hepimize lazım ortak değerler var. Evvela yalana hileye kesinlikle tevessül etmeyelim ki insanlar birbirine güvenmeyi öğrensin. Doğru dürüst sevmeyi bilmeyen bir kültürümüz var sanki.. “ya benimsin ya kara toprağın” diyen, liderinin bir tarafının kılı olmakla övünen, abartılı sevgisini türlü aşırılıklarla gösterme ihtiyacı duyan kişilikleri bol miktarda üreten bir kültür. Bu kültürden neşet eden her kesim güzel taraflarıyla beraber böyle hastalıklı özellikleri de miras alıyor. Mutlak itaatin bekleneceği ve sorgusuz kabul edileceği meslekler bellidir. Askerlikte bile ancak savaş zamanında geçerli olmak üzere mutlak itaat uygulanır ki orada bile hukuki dayanak gerekir. Evvela tüm cemaat, tarikat, parti gibi sosyal grupların savaş psikolojisinden kurtarılması lazım. Herkesi Allah’ın kulu olarak gören, insan haklarına saygılı bir toplum olamadığımız sürece çetelerin zulmüne maruz kalmaya, birbirimizi bitirmeye devam ederiz.

  6. Ben de ceza evinde yatıp çıkan biri olarak. Bundan sonra sizin yazılarınızı bir daha okumayacagim. Ben 17-25 operasyonlarindan sonra bu ehli Tarık denilen sürüler çaldılar sa çalışıyorlar dedikleri için, o günden beri zalimle omuz omuza oldukları için onlarla selam alıp selam vermiyorum. Bana selamünaleyküm dediklerinde Amin deyin yanlarından uzaklaşıyorum. Siz adamlara para kazandırıyorsunuz.
    Al bir makine cezaevinde ki gibi yenge seni tras etsin.

  7. Şeytan o bir bardak suyu çoktan uzattı ve birçok sözde tarikat ve cemaat ehli o sudan çoktan içti bile, aynı şeytan o suyu içmeyi reddetlenlere, ‘bunlara su bile yok’ dedi… Ya şeyhleri yalandı ya da şeyhlerine olan gönül bağları…

  8. Allah onların şerlerinden emin eylesin. Şeyhleri ‘bizimde şeyhimiz rte dedikten sonra’ rte adına yapamitacaklari kötüluk yoktur hemde kendilerine gore ‘allah rizasi için’

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin