Sevgili demokrat,
Size bu satırları, gri bir gökyüzünün altında her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalmış bir insan olarak yazıyorum.
Duyduğuma göre demokrasinin bir sıkımlık canının kaldığı, hukukun beyin ölümünün gerçekleştiği, akıl ve mantığın tedavülden kalktığı ve vicdanın töre cinayetine kurban gittiği memleketimde son darbe yiyenlerden birisi de siz olmuşsunuz.
Üzüldüm. Size üzüldüm, sizden önce aynı akıbete maruz kalanlara üzüldüm ve sizin için hiçbir şey yapamayan bana üzüldüm.
Sosyal mecralarda sizi savunmak için yazılan bir cümle gördüm ve bu mektubu yazmaya karar verdim. “Ama o hocamız FE..’cü değil ki!” diye yazmış bir arkadaş sizin için. Öyle olmadığınızı size bu ihraç zulmünü yapanlar da gayet iyi biliyorlar ve zaten mesele de bu.
O, dört harfli malum iftira siz ve sizin gibi vicdan sahibi demokrat insanlar hiçbir haksızlığa ses çıkaramasın diye uydurulmuştu. Siz de bunu yediniz! Ve şimdi sıra size geldi ne yazık ki…
Biliyor musunuz?
Seksen küsür yaşında dedeler, üniversite öğrencisi gencecik delikanlılar, genç kızlar, gözleme yaparak öğrencilere burs veren ev hanımları, mesleğine aşık öğretmenler, haram lokma yememiş binlerce esnaf, görevini hakkıyla yapan memurlar şu anda sizin yaşadığınız ülkenin hapishanelerini doldurmuş durumda.
Gazetecilerden, akademisyenlerden, yazarlardan bahsetmiyorum bile…
Belki bunlar çok dikkatinizi çekmedi ve ses çıkarma ihtiyacı duymadınız ama en azından bir günlük bebeğiyle birlikte gözaltına alınan anne için, yüzde 98 (yüzde doksan sekiz) engelli olduğu halde tutuklanan polis memuru için, beş çocuğu arabanın içinde kalan anne için ses çıkarabilirdiniz.
Size de “dört harfli” demesinler diye bunlara bile ses çıkar(a)madınız. Aynı korku ve endişeyle sizden önce ihraç edilen binlerce meslektaşınız için de ses çıkaramadınız. “Dört harfli” olmak şu anda bir insana vurulabilecek en ağır damgaydı sonuçta.
Ara not: Bu zulümleri tarifsiz bir hazla “yesinler birbirlerini” diyerek izlemediğinize eminim. Şayet öyle bir mahluksanız bu mektubun muhatabı siz değilsiniz zaten.
Bir zamanlar sizin yaptığınız bu hatayı yapmış bir insan olarak derin bir pişmanlık içindeyim. Şimdi acı ama gerçek bir şekilde dersimi aldım. Size yapılan bu zulme karşıyım. Sizin yanınızdayım. Sizin için bir mahzuru yoksa tabii!
Mazlumun kimliğine bakıp duruş belirleme zavallılığına düşmekten Allah’a sığınırım.
“Ama onlar da zamanında şöyle yapmıştı, böyle etmişti…” diyip zulme seyirci kalma acizliğinden Allah’a sığınırım.
“Hak ettiniz ama siz de!” deme küçüklüğünden Allah’a sığınırım.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” ahmaklığından ve sonra o yılanın son lokması olmaktan Allah’a sığınırım.
Sayın demokrat;
Bir yalan uydurdurlar ve bin hakikati o yalanın içinde erittiler. Bu yalanı inandırıcı hale getirmek için memleketin evlatlarını kurşunlara hedef ettiler. Bir senaryo yazdılar, oynadılar. Olan yine iyi niyeti ve ülke sevgisi suistimal edilen insanlara oldu, öldüler. Sırf siz yaşanan bir mağduriyette vicdani bir cümle kurduğunuzda lafı ağzınıza tıkmak için kullandılar o masum insanların ölümünü.
Ve nihayet bu girdap sizi de içine çekti. Şimdilik sadece işinizden oldunuz. Inşallah zulmün bu kadarına şükredecek durumlara düşürmezler sizi. Masumsunuz, hiçbir suçunuz yok tıpkı hiçbir suçu olmayan milyon insan gibi. En güçlü yanınız da tam olarak bu oluyor işte. Biz bu ortak nokta etrafında hakiki demokrat olabilmeyi, iyi insanlar olarak kenetlenebilmeyi başarabiliriz. Belki de kötülerin yaptığı en büyük hizmet de bu olur. Bizim birbirimizi anlamamıza vesile olacaklar ve bu hataları onların sonu olacak.
Saygıdeğer demokrat;
Lütfen acıyı hissedebilen bir vicdanınız varsa onunla iftihar edin. Duyduğunuz acıyı duyurun. Yazın, konuşun, anlatın. Susmayın… Siz susunca sevinecek kötüler, üzülecek iyiler var.
İyiler üzülmesinler…