HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Yıllardır yapılan festivallerin bir biri ardına iptal edilmesiyle namaz kılmayanın öldürülmesi gerektiği yolundaki fetvalar topluma aynı anda pompalanıyor. Birbiriyle alakasız gibi görünen bu girişimler, ortak koordinasyonla yürütülüyor. Türkiye, yeni döneme gergin, tehlikeli ve hızlı bir yolculukla giriyor.
1970’li yılların sonlarında üniversitede okurken, Nermin Agazede adında Azeri bir kız arkadaşım vardı. Güney Azerbaycan, ya da İran sınırlarındaki Azerbaycan’dan. Tebrizliydi…
Ayetullah Humeyni’nin öncülük ettiği devrim henüz gerçekleşmemişti. Irak’tan kovulan Humeyni’ye Fransa kapılarını açmış, istikbaldeki devrimi Paris’ten yönetiyordu.
Nermin, Tudeh partili bir komünistti. Amansız bir Şah Rıza Pehlevi düşmanıydı. Bu düşmanlık, bütün Tudehlileri olduğu gibi Nermin’i de Şah’ın gitmesi gerektiğine inandırmıştı. Kendince Türkiye’deki İranlıları organize etme gayretindeydi.
Nermin, “Komünist ihtilali gerçekleşinceye kadar, Humeynicilerle iş birliği yapacağız. Sonra biz İslamcıları saf dışı bırakacağız” derdi. İranlılarla bir araya geldiğinde de bunları konuşurlardı.
Sonrası, İran İslam devriminin seyrini bilenler için malum. Humeyni 1 Şubat 1979’da İran’a döndü. Tahran’da milyonlar tarafından karşılandı, ardından da ülkenin hem dini, hem siyasi lideri oldu.
Liberallerin, ılımlı Müslümanların, solcuların iştahları hep kursaklarında kaldı. İslamcılar, sonra hepsini birer birer saf dışı bıraktı.
İPTAL EDİLEN FESTİVALLERİN HAZIRLADIĞI ALT YAPI
Türkiye’yi adım adım şeriat devletine hazırlayan AK Parti iktidarı, son 20 yılda ülkeyi bambaşka bir yere taşıdı/taşımaya da devam ediyor.
Cemaatlerin önünü açan Erdoğan iktidarı, devletin her kademesinin tek tek işgal edilmesinin alt yapısını hazırladı. Yıllarca laikçi kesimin oluşturduğu mağduriyetler, kullanılarak bunun yolunu açtı.
Bu şekilde basılan yer sağlamlaştırıldıktan sonra alan genişletilmesi yoluna gidildi. Gülen Cemaati’nin saf dışı bırakılması hamlesinden ardından artık alan temizliğine geçiş yapıldı.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan sütunlar birer birer devrildi. Adaletten eğitime ne varsa hepsinin temellerine dinamit konuldu.
Meydanın mayınlardan temizlendiğini düşünen Saray beslemeli cemaatler, RTÜK aracılığıyla televizyon kanalları ve dizilerde kontrolü sağlamaya çalıştılar. RTÜK’ün televizyonlarda yaptığını Basın İlan Kurumu da yazılı medyada hayata geçirdi.
Sistemin çarklarına engel olmaya çalışan Yeni Asya ve Evrensel gazetelerinin kamu ilanları kesildi. Aykırı yayın yapan televizyonların haber ve tartışma programlarına, altından kalkamayacakları cezalar verildi.
Kendilerinin hizaya gelmediğini iddia edenler, iktidarın gösterdiği yere ateş etmek şartıyla öteki alanlarda serbest bırakıldı. Böylece medya hizaya getirildi.
Yanlışa yanlış diyebilecek medya ortadan kaldırılınca, bu kez alan temizliğinde ikinci aşamaya geçildi. Göbekten Saray’a bağlı İsmailağa gibi cemaatlerin savaşçıları öne çıktı.
Medya aşaması tamamlandıktan sonraki hedef bu kez halka açık etkinlikler oldu. Ülkenin farklı bölgelerinde yapılan festivaller ardı arkasına iptal edilmeye başlandı.
Muğla Valiliği’nin iptal ettiği “Milyon Fest” isimli festivalle ilgili şu paylaşım yapıldı:
“Muğla Valiliği “Milyon Fest” isimli ahlâksız festivali iptal etti. Böylelikle Eskişehir ‘de kamuoyu oluşturup sonuç aldığımız, ve emsal karar uygulanan 14. etkinlik oldu.”
Bugüne kadar 14 festivali iptal ettirenler, yeni hedeflerine 25 Ağustos’taki Malatya’daki Fanta Gençlik Festivali (FantaFest) olarak seçti.
Bu devam ederken eş zamanlı olarak bir adım daha atıldı. Dini yetkinliği olan bir takım isimler, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın dile getiremediği konuları cami kürsülerinden dillendirmeye başladı.
Halil Konakçı adındaki vaiz, insanları dinden ihraç seansları düzenlemeye başladı.
Cem Yılmaz bir esprisi nedeniyle, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Ferhat Göçer ve Muazzez abacı da söylediği şarkı nedeniyle dinden çıkmış.
Ek olarak bu espri ve şarkıları dinleyip zevk alan ve alkış tutanlar ile şarkı sözlerini yazanlar da dinden çıkmış. Öyle diyor… pic.twitter.com/Rjl1gmk35b
— Con Sinov (@lordsinov) August 23, 2022
Konakçı, Türk Sanat Müziği’nden de bazı şarkı örnekleri vererek; dinleyen ve söyleyenlerin dinden çıktığını ileri sürdü.
Cem Yılmaz bir esprisi nedeniyle, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Ferhat Göçer ve Muazzez Abacı da söylediği şarkı nedeniyle dinden çıkmış. Ek olarak bu espri ve şarkıları dinleyip zevk alan ve alkış tutanlar ile şarkı sözlerini yazanlar da dinden çıkmış.
EBUBEKİR SİFİL’İN ÖLÜM FETVALARI
İlahiyatçı akademisyen Ebubekir Sifil ise başka bir taraftan yola koyuldu. Sifil’e göre, dört mezhebin dördünde de de namaz kılmayanın “taziren” öldürülmesi gerekiyor.
Bu adam bir cami imamı. Devlet memuru. Oruç tutmayanların ve namaz kılmayanların sopayla dövülmesi gerektiğini söylüyor. Atatürk ve Laiklik karşıtı Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, kendi söyleyemediği şeyleri bu meczupa söyletiyor. Tarihe kara leke olarak çoktan geçtiler bile. pic.twitter.com/pYlhiGpg2o
— Av. Alpay ANTMEN (@avantmen33) August 23, 2022
Bu kesilmiş bir bölüm diyenler, tamamını izlemek isterlerse buradan bakabilirler.
Birileri bunu eleştirebilir, baskı sonucu insanları “münafıklığa” sevk edeceğini savunabilirler. “Dinde zorlama yoktur” hükmünü, 4 mezhebin imamlarının söylediği ortadan kaldırıyor.
Belli zamanlarda ortaya çıkıp “tebliğ” hareketinde bulunanların yerini yakında farklı kesimler alacak. Bunlar tebliğ yerine “had” bildirmeye başlarlarsa şaşırmayın.
Sahi adı konulmamış şeriat sisteminde İran İslam Cumhuriyeti modelini mi istersiniz, yoksa Suudi Arabistan Krallığı’ndaki İslam modelini mi?
Tayyip Erdoğan, 2014’ten itibaren adım adım Tek Adam rejimini fiilen uygulamaya koydu. Sonra MHP lideri Devlet Bahçeli, çıktı “başkanlık rejimi fiilen uygulamaya konuldu. Gelin bunun adını koyalım” diyerek 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği referandumunun önünü açtı.
Erdoğan, kafasındaki şeriat sistemini fiilen uygulamaya konulduktan sonra, bu kez Bahçeli yerine bir başkası çıkıp, “Bu fiili rejimin adını koyalım” der.