YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN
Sarayın başdanışmanlarından bir profesör hanım BBC’de, sağ olsun, İngiliz ve dünya kamuoyunu Türkiye’deki basın özgürlüğü ve akademisyenlerin genel durumu konularında aydınlattı, yanlış anlamalara mani oldu, insanları bilgilendirdi! Ne mutlu, böyle akademisyenlerimiz var! Tabi BBC’de nece konuşulur, İngilizce konuşulur. Anlayanı var anlamayanı var. Ben de bu konuşulanları Türkçemize aktarayım, şöyle bir tercüme edeyim dedim. Tabi hanımefendi çok güzel ve kibar bir İngilizceyle konuştu, ama kanaatimce söylediklerinin içeriğiyle dilin ve üslubun şekli birbirine çok uymadı. Ben de ne yaptım? İçeriği, hanımefendinin zihin krokisine ve söylediklerinin “değerine” tekabül edecek şekilde denk gelecek şekilde formüle ederekten dilimize şey ettim. Ki ne olsun? Cümle alem riyasetimizin ve reisimizin, ve dahi bazı akademisyen kişilerimizin seviyesini görsün, değil mi ya?
“Bak anam, izah edeyim, takıldığın yerde sor, e mi güzelim? Bir form varmış. Hapse girmeden dolduruyormuşsun. Adı, soyası, ana-baba adı, doğum tarihi ve yeri gibi soruların yanında bir kutucukta da mesleği soruluyormuş. Hah, bildin mi? Sonra? Sonra, adamlar çakal tabi şekercim. Ne yapıyorlar? Sen tut oraya meslek ibaresi olaraktan “gazeteci” yaz, “akademisyen” yaz iyi mi?
Amaçları Batılılara Türkiye’yi kötületmek! Sövsünler, tenkit etsin, yerin dibine batırsınlar, rezil-i rüsva olsun memleket – bunu istiyor köfteciler! Bunların içleri gâvur ayol, münafık, mankurt, vatan haini bunlar! Adamlara bak! Ba-ba-ba-ba-ba! La, şeytanın aklına gelmez! Çakal bunlar tam çakal! Gazeteciymiş de akademisyenmiş de bilmem ne! Kimsiniz siz biz biliyoruz, (beyim çok sever bu terminolojiyi) dingil! Sizin kaç paralık münafıklar olduğunuzu, amacınızın memleketin iflah olmaması olduğunu, cıfıt olduğunuzu biliyoruz! Rahmetli babacım ben fakültedeyken cıfıtlardan uzak ol kızım derdi! Ah babacım ah. Ne günlere kaldık ayol! Amaaaaan, ne gazetecisi, ne akademisyeni be! Kimi kandırıyonuz oğlum siz! O forma gazeteci yazınca gazeteci mi oluyorlar, dingil! Kusura bakma da, kimsin be sen?
Erdoğan’ın danışmanı HardTalk’da…
Sunucu: Yani cezaevlerinde düzinelerce gazeteci var ve hiçbiri yaptığı meslekle bağlantılı olarak tutuklanmadı öyle mi?
Başdanışman: Evet.
Sunucu: Yani benim ve diğer tüm kuruluşların buna inanmasını bekliyorsunuz?
https://t.co/FFgvKoD6ke pic.twitter.com/qXhjEekncH
— Tr724 (@tr724com) 19 Aralık 2018
Yok öyle yağma!
İngiliz gazetecisin diyerekten karşısında sen alttan alacağını mı zannettin yengenin? Tipine bakıp entel-dantel, ezebileceğinizi mi sandınız, düdük makarna tayfası? Git beş çayı iç sen, varoş İngiliz’i! N’ooldu? Oturttum mu oturduğunuz yere! Önyargını yen de dinle: Orada emniyette veya cezaevinde form var, oraya meslek olarak gazeteci yaz, sonra? Sonra Avrupalı Amerikalı abilerin gelsin kurtarsın değil mi? Olum, siz giderken biz dönüyorduk be! Bizde çok veciz bir Türk değimi vardır: aldırırlar merkeze, öptürürler herkese! Türkiye olum bura Türkiye! Hah! Otur oturduğun yerde!
Yok olum gazeteci mazeteci içerde!
Yok hapismiş de gazeteciymiş de bilmem ne! Yok olum gazeteci mazeteci içerde. Hepsi iftira. Ağzımı bozduracaksınız ayol! Kimi bırakmışız lan bunlara yer açmak için kimi! Hangi adi suçluyu, hangi hırsızı, uğursuzu, tecavüzcüyü, üçkâğıtçıyı, pedofili, kimi! La, yürü git! Yok olum içerde gazeteci falan yok! Kim söyledi sana bunu kim? Kimsiniz olum siz, “FETÖ’cü” müsünüz, Pensilvanya mı finanse ediyor BBC’yi? Anarşik mi terörik mi necisiniz, ne ayaksınız! Olum yer mi lan Anadolu çocuğu bu ayaklarınızı! Kimsiniz olum siz kendinizi ne halt zannediyorsunuz? Ne? BBC mi? Verem aşısı mısınız yani? Ha, o BCG miydi? Olum bak lafı çevirmeyin, zati veremi de ayidizi de siz bela ettiniz ümmetin başına! Hah! Aşıladınız bebeleri mektepte, babalarına da kaput dayadınız, nüfus artmasın diye! Maçlarda az mı bağırdık: babaları şarap içer, anaları… anladınız siz! Kimsiniz olum siz, Batının maymunları! Gazeteciymiş. Bi brexitip edip gidemediniz be! Neyse brexit et, bana ne, ben işime bakarım, görevimi yaparım!
İster BBC ol, ister CNN, ister Reuters, ister ARD veya ZDF! İster Uluslararası Af Örgütü ol, ister Birleşmiş Milletler. İster Uluslararası PEN ol, istersen AB! Tek-tek gelin lan! Tekiniz gelin! Birleşmişsinizi amacınız Müslüman Türk’ü bölmek-parçalamak. O gazeteci dedikleriniz ne yazmış biliyonuz mu siz! Ha! Ne anlatıyon o zaman, sibop! Nerden buldun hem o rakamları! Kaç ki? Kaç-kaç-kaç? İki yüz civarı mı? Kaç yani, iki yüz bir mi, iki bin mi, kaç? Öyle muallak konuşma, harbici konuş canımı ye bak! Yok olum, senin dediklerin var ya dediklerin, hah, o rakamlar var ya, ya bi desene nereden buldun onları sen? Ya, bırak git hoca, geç bunları geç! Bak, boş konuşma, bunlar gazeteci falan değil! Benim üniversite var biliyon mu? Bölüm falan, tırışka, hah! Bak orada, bütün, ama bütün taife muhalif, süzme Erdoğan düşmanı! Ulen onlardan birini aldık mı içeri? Ha, işine gelmedi değil mi bunu yazmak! Türkiye dünyanın en özgür ülkesi!
Kimmiş o bizim meslektaş? Ya bırak olum – kıskanç lavuk, makamımdan dolayı bir haset, bir karın ağrısı. E, kolay değil, Saray bu! Boru mu? Benzemez öyle fonmuş, bursmuş, projeymiş! Bak! Diplomamızı biz aynen nakde çevirdik, n’aber? Kim ki o! İttirsin gitsin kendi çöplüğüne! Bura Türkiye! Yemezler! Kimsiniz lan siz bizim reise bizim rejime laf edeceksiniz? Dönün aynaya bakın! Yok BBC’ymiş de, yok bilmem ne!
Sana söylüyorum; Akademisyen makademisyen de yok!
Feriştahı olun ollum isterseniz! Hapiste gazeteci yok bizde, hayde yürü, taş arabası! Ben bak buradayım! Sana söylüyorum. Akademisyen makademisyen de yok! Ne? Sekiz bin mi? KHK mı? Olum siz Türkiye’nin güvenlik tehditlerini biliyonuz mu! E, ne konuşuyon o zaman? Hayde, anan donunu bağlasın! Eee, İngiltere’de, Batı’da bilmem nerde okuduysak okuduk olum, tasası sana mı düştü? Fikrimin ince gülü! İkiyle kalk toz olmasın! Batı eğitimi aldık diye sizin gibi softi mi olalım, kofti mi olalım, ne olalım? Bak İngiliz, biliyon mu, en son sana sorarız biz ne yapacağımızı! Öle güneş batmazmış da imparatorlukmuş da bilmem ney! Hadi uza, anca gidersin! Poka-poka canım! Anladın sen onu!
Gazeteci bulunmaz bizde hapiste! Bunların meslekleri bak esasında ne biliyon mu? Manav, kasap, berber, pazarcı, mevsimlik işçi, amele, ayakkabı boyacısı, tesisatçı, kaportacı, simitçi, çiftçi, köfteci, nohutlu pilavcı, turşucu, balıkçı, kabzımal! Gazeteci var mı aralarında? Ne? Romancı mı? Hade anam hade! Senin niyetin üzüm yemek değil bağcıyı dövmek! Türkiye’de tatile geldin mi sen hiç? Hah, gördün mü? İster misin gelmek? Davet edelim seni, hanımı çocukları da al gel! Bak bir Bodrum, bir Boğaz, iki balık, rakı, saz! Sonra gene icabında bir röportaj daha yaparız. Olmadı Yıldız Teknik’te yok ama, İstanbul Üniversitesi’nde sana Profesörler Evi’nde bir güzel yemek de yediririm. O da tatmin etmezse, Saray’da bir smoothie. Olmadı, SETA’da bir konferans ayarlarız! Hala lam-cim. Olum bırak bu gazeteci ayaklarını falan! Realist olucen! Bak bana? Ula kolay mı bu devirde beş bin bilmem ne kadar profesör maaşına talim etmek? Şimdi anladın işte vaziyeti, bak idare et.
Gazeteci yok Türkiye’de hapiste. Akademisyen de! Siyasetçi, yok hapislerimizde. İki bin Kürt var ya hapsettiğimiz! Hah, bildin mi? Onlar külliyen farklı meslek gruplarından! Ortak özellikleri Kürt olmak olabilir. Olsun varsın, bizde eşitlik esastır. Kürdün mülayimini severiz. Hatta mümkünse Kürdüm de demeyecek. Bizde ancak Türk, kendine Türk dedi mi mutlu olabilir, anlıyon mu? Nereden anlayacan, Allah’ın İngiliz’ine dert anlatıyoruz! Ölme eşeğim ölme! Onların tümü hapiste – çünkü terörcü, fışnak, cıfıt, anarşik, bildin mi! Olum bak IRA gibi! Ha? O iş bitti mi? Silah mı bıraktılar? E biz verelim çok talep varsa, uygun fiyata. Cihatçılara dayıyoruz silahı – oh, sen sağ ben selamet! Buna reel politik diyoruz biz teknik olarak. Yok lan, o değil de, öyle dedin mi daha şık oluyo! Ama bak anlaşalım, hapisteki Kürtler gazeteci değil – milletvekili de değiller. Yani bir zamanlar olmuş olabilirler dostum, ama geçti Bor’un pazarı, biz artık Üsküdar’dayız!
Bunlar tam çakal senin anlayacağın
İçerde gazeteci, akademisyen, Kürt, bilmem ne yok! Hem olsa kaç yazar be? Kimsiniz olum siz? Çin’le iş yaparken, Suudi Arabistan’la iş yaparken aklınıza gazeteci mazeteci gelmiyor da aklınız başınıza bizim riyaset olunca mı geliyor, gözümün İngilizleri! Yok olum ne alakası var, T demedim, Z dedim. Ama gerekirse öbür türlü de derim. Ne alakası var profesörmüşüm de bilmem ne. Hem bu cümleleri öyle mayhoş bir sesle, nazik üslupla, salon hanımefendisi bir tavırla söyledim mi içeriği değişiyor mu? Bence böyle dobra-dobra çok daha hoş! Dinle özetliyorum – anlayan arkadaşlarınız anlamayanlarınıza anlatsın, oldu mu? Gazeteci yok. Bunlar hapiste bir form var, mesleklerini soruyor, hah, oraya “gazeteci” yazmışlar. Ya, ya, ya! İşte bu nedenle, içerde gazeteci varmış gibi algılanıyor, öyle bir algı yönetimi yapıyor, adeta subliminal midir nedir, öyle bir mesaj verme işine giriyorlar. Bunlar tam çakal senin anlayacağın. Amaçları bize zarar vermek! Yoksa biz acayip demokratız, acayip insan hakkı falan, tam teşekkül vaziyetlerdeyiz!”
İnanın bu konuşmadan sonra sanırım biz de Batılılar da Türkiye’deki gazeteciler ve akademisyenlerin durumu konusunda gerçeklere vakıf olduk, kafamızdaki şüpheler uçtu gitti, içimiz rahatladı, kendimizi kuş gibi hafiflemiş hissettik. Madem içerde gazeteci ve akademisyen, de dahi siyasi tutuklu falan yok, o zaman haydi hep bir ağızdan: Türk hapishanelerinde rehin tutulan tüm manav, kasap, berber, pazarcı, mevsimlik işçi, amele, ayakkabı boyacısı, tesisatçı, kaportacı, simitçi, çiftçi, köfteci, nohutlu pilavcı, turşucu, balıkçı, kabzımal ve diğer meslek erbabına özgürlük!