YORUM | ERMAN YALAZ
Biliyorum bazı bilgileri tekrar edeceğim. Ancak Salı günü (dün) Ankara’da Şehit Astsubay Musa Özalkan’ın cenazesinde tabuta yaslanıp konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı görünce, 3 yıl önceye; şehit Başkomiser Ahmet Çamur’un Trabzon’daki cenaze törenine (16 Ağustos 2015) gitti aklım. Cami avlularında ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ sloganları attığı için yıllarca ülkücüleri, MHP’lileri kınayanlar kendileriydi. Ancak ölüm, iktidarlarını pekiştirmiş olmalı ki, cenazelerin başında miting yapmak AKP iktidarlarının adeti oldu. Türk-Kürt kardeşliği diyenlerin Kürt sorununu çözme adına başlayan girişimleri tarihe gömüldü gitti.
Erdoğan, 2012 Aralık’ında televizyonlarda İmralı’daki Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sürdüğünü anlattığında bir yanda umut, bir yanda endişeler dile getirilmişti kamuoyunca. Ne zaman ki, Cumhurbaşkanlığı yarışında Selahattin Demirtaş, ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dedi, Erdoğan kıyameti koparttı. Erdoğan’ın ilk savaşı başladı.
7 Haziran 2015 seçimlerinde seçmenin AKP iktidarını sandıkta bitirmesiyle savaşın dozunu artırdı Erdoğan. İşte Şehit Başkomiser Ahmet Çamur’un cenazesi o dönemin simgesiydi. Elinde mikrofon, al bayraklara sarılı tabut başında miting yapan bir Cumhurbaşkanı. Şaşıp kalmıştık o zaman işin doğrusu. Bu kadar açık suistimal olabilir miydi? Ölümü, öldürmeyi bir siyaset olarak benimseyenlere diyecek bir şey kalmamıştı. Manzara bugün de farklı değil maalesef. Yine bir seçim arefesindeyiz. Yine anketler AKP-MHP ittifakına rağmen yüzde 51’in altını gösteriyor. AKP zaten Erdoğan’ın esaretinde. MHP ile birlikte CHP, BBP, Doğu Perinçek ve Erdoğan ile aynı safta esir. Ankara’daki Şehit Astsubay Özalkan’ın cenazesini TV’nizin sesini kısarak izleyin bir kere de. Beden dillerine bakın. Muhaliflerin esaretinin, korkularının izlerini bulacaksınız. Diğer yanda iktidarını pekiştirmek için cenazelere yaslanan, tutmak ya da omuzlamaktan bahsetmiyoruz, bildiğiniz yaslanarak miting yürüten aynı kişi.
Başta bilindikleri tekrarlayacağım demiştim. Balık hafızalıdır bizim milletimiz. Şehitlerimizin tabelasını bir hatırlayın lütfen. (Şehit ailelerinden af rica ediyorum, hiçbir şehidimiz rakamdan sayıdan ibaret değildir. Ancak iktidarını ölmek ve öldürmek üzerine kuranların iki yüzlülüğünü anlatmak gerekiyor) Erdoğan çözüm süreci başlatıyoruz dediğinde de şehitler vardı tamam. Ancak Erdoğan’ın savaşmaya karar verdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra bir yılda 532 vatan evladı şehit edildi. 337 asker, 182 polis ve 13 korucu şehit, 513 çocuk yetim. Sur, Ankara Gar saldırısı, İstanbul, Ankara, Diyarbakır’daki terör saldırılarında katledilen yüzlerce insan buna dahil değil.
Sözcü’den Saygı Öztürk, AKP iktidarı dönemindeki şehitlere ilişkin istatistikleri Milli Savunma Bakanlığı’ndan bularak kamuoyuna mal etmişti.
2017’de 270, 2016’da 723, 2015’te 219, 2014’te 114, 2013’te 61, 2012’de 225, 2011’de 51, 2010’da 106, 2009’da 62, 2008’de 171, 2007’de 146, 2006’da 111, 2005’te 105, 2004’te 75, 2003’te 31, 2002’de 7… İKİ BİN DÖRT YÜZ YETMİŞ YEDİ vatan evladı; Erdoğan ülkeyi yönettiği günden beri feda ettiklerimiz.
Bu ne mi demek? Bu, ‘şehit cenazeleriyle iktidarda kalanların hiçbir zaman olayı çözme niyeti yok’ demek. Allah, gerçek vatan ve millet aşkıyla dağlarda, kar kış demeden görev yapanları ve milletimizi bu iktidarların şerlerinden korusun!
***
İLKER BAŞBUĞ NE DİYOR?
Şimdi Erdoğan Kürt meselesi üzerinden yeni bir savaş başlattı. Suriye’nin yanı başında kurulan PYD kantonları bugün ortaya çıkmış gibi kükrüyor televizyon ekranlarında. Mitingler hız kesmiyor, şehit cenazelerinin başına taşınıyor. Doğu Perinçek’ler, İlker Başbuğ Paşalar alkışlıyor. Başbuğ üç gün önce verdiği röportajına ilaveten televizyonlarda da ‘çok bilen’ olarak Afrin harekatını anlatıyor. PYD-YPG yapısı için “Belirli bir eğitim almış, zırhlı araçları, silahları var. Tanksavar füze sistemleri var. El bombaları, roketleri, 120 metrelik havanları var. İnsansız hava araçlarını kullanıyor. Yani PKK’dan daha eğitimli, daha teçhiz edilmiş bir askeri yapılanmayla karşı karşıyayız.” diyor ve devam ediyor: “Tabii ki TSK bu tehdidi ortadan kaldırır. Karadan da, havadan da…”
“Zayiatsız olmaz. Afrin’de ağır silahlar var. Kürt dağları var. PKK’nın yıllardır üs olarak kullandığı bir bölge…” diyor. Bir bilen olarak, eski genelkurmay başkanı olarak anlattığına göre, Fırat’ın Doğusu Amerika’nın, Batısı Rusya’nın. İkisi arasında bir anlaşma da var. İkisi de bölgede kalmak istiyor. Dilinin altındaki baklayı çıkarıyor sonra. “Afrin’in bütün sorunları çözmesi olası mı?” sorusuna cevabı, “Yararlıdır, ama çözmez. Ana resim Fırat’ın doğusundaki yapılanma. Bunu etkisiz hale getirmek için mucize çözüm ‘Şam’ın Sınırlara’ çıkmasıdır. Bu Şam ve Rusya’yla beraber olur.” oluyor.
Erdoğan, kanlı-bıçaklı olduğu Esad ile PYD savaşıyla barışacak yani. Erdoğan, ‘Amerika ya da Rusya’ya karşı bir şey yapamaz, Şam rejimi ile Esad ile anlaştı, tuzağa çekiliyor, şehitler vereceğiz, biz de alkışlıyor, gazlıyoruz’ demek için daha ne demesi gerekiyor?
Çok güzel bir yazı,kendi iktidarlarını sağlama almak için su-i istimal etmeyecekleri hiçbir değer olmayan,değer istihlakcilerini inşaa eden tabiri caizse fotoğraf gibi harika bir yazı olmuş elinize sağlık.hürmetler.
Analizlerinizden rahatsız olan iktidar taraftarları ne yazık ki kutsal değerlerini yitirenlerdir ki ; iftira dışında,küfür dışında hiç bir şey yapamıyorlar. Gelen şehit cenazelerinde bir eli mikrofonda,bir eli cenazede olan muktedire eğer ilk tepki o şehidin ailesinden gelmiyorsa,gelemiyorsa ülkede hiç bir şey değişmeyecektir.
TV ve gazeteleri zaptedip,sosyal medyadaki en küçük bir savaşa karşıtlığı protesto edenleri cezalandıran iktidar ve onun salakça yardakçılığını yapan meclis içindeki ve dışındaki siyasilerden ne bekleyebiliriz? Vücut dillerini anlamak için tvnin sesini kıssak da,kapatsak da o iğrenç mürai suratları ve donuk makineleşmiş bakışları aynen kesimhanedeki hayvanlar gibi sıranın kendilerine geldiğini bildirmuyor mu?
Milyonlarca Ülkücüleri Afrin’e göndereceğini söyleyen Sayın Bahçeli’nin ardında gözyaşı dökeceği evladı mı var ki böyle pervasızca konuşabiliyor? Kılıçdaroğlu sanki ondan farklı mı hareket ediyor? Hepsi celladına aşık olan mahkum rolündeler.
Ben bu yorumu yazarken son dakika haberi olarak 8 şehidimizin daha olduğu bilgisi geldi. Devletin Güvenlik Zirvesinde hiç bir yetkisi olmadığı halde SADAT başkanının orada bulunması,Affın Operasyonunu film izler gibi savunma odasında Bilal Erdoğan’ın bulunması,…. vb.gibi daha nice milletin gözüne sokulan bunca gerçekler ortada dururken;muktedire kurban sunmaktan bu millet ne zaman vazgeçer ve “yetti artık!” derse işte o zaman her şey değişebilir. Yoksa bu başımızdaki ceberrut muktedir yönetim her gün ne kadar kurban sunulursa sunulunsun doymayacak ve “daha yok mu?” diyecek;bir ömür boyu kendisi dışındakilerin hepsini düşman görerek ülke adına ne varsa parçalayacaktır. Gelenlere de ayrı bir yol açtığı için artık Türkiye diye bir ülke,devlet,ne derseniz deyin kalmayacaktır.
Evet. 8 şehit haberi maalesef doğru olmayan ve sansasyonel bir haber olduğunu şimdi öğrendim. Tüm haber kaynaklarını taradım ve gelen mesajın güvenilir bir haber kaynağından olmasından dolayı paylaşmıştım. Allah beni affetsin ve bu da ders olsun ki artık herhangi bir doğru haberi alabilmek için gayet iyi araştırmak gerekiyormuş. Zaten tvler ve gazeteler hepsi tek elden çıkmış gibi. Sözüm ona muhalif yayınlar bile “en iyi havuzculuğu ben yaparım” dercesine bilgi kirliliği var Türk medyasında. Şaşırdım ne yazacağımı,hangi bilginin doğru olduğuna vallahi.
Savas bir millet icin en buyuk dunyalik felakettir. Musluman ancak savunma savasi yapar, biz ise ne yapiyoruz boyle, neden ölüm isteriz, ama baskaları icin. Cok lazimsa savas isteyenler kendisi savasa katilsa ya…