LEVENT KENEZ | YORUM
Mayıs ayında muhalefetin bir kez daha yaşattığı şoktan sonra birçok kimse için seçimler artık bir anlam ifade etmiyor. Muhalefetin beceriksizliği, Erdoğan’ın eninde sonunda ne yapıp edip kazandığı ve yaşananların bir tiyatrodan ibaret olduğu inancı çok yaygın.
Hatta seçimlerin varlığının Erdoğan’ın otoriter rejimine bir meşruiyet kazandırdığı; devletin bütün imkanlarını kullanan iktidarın nobranlığının, YSK’nın her türlü hukuksuzluğunun, sandık hilelerinin üzerinin örtüldüğü düşüncesi hakim ki gerçek de bu.
Peki çözüm nedir?
Ülkenin yarısı protesto etse oy kullanmasa çözülecek bir şey mi? Erdoğan’ın umurunda bile olmaz.
Milyonlar sokağa çıkıp protesto gösterileri mi düzenleyebiliyor? Cevabı malum.
“Al bütün belediyeler senin olsun Allah’ın cezası!” denince bir şey değişir mi? Hayır.
“Bu herif Süfyan ve siyaseten yenilmez!” deyip bir kenara çekilip dua etmek mi çözüm. Bence değil.
Pazar günü yapılacak seçimler bu rejime destek vermeyenlerin bir irade beyanı. Her türlü sayı ve istatistikten bağımsız olarak bireysel bir kabullenmeme, razı olmama.
İşin sayı kısmına gelince; hangi görüşten olursa olsun o kadar da az değiliz, seni istemeyenler daha fazlayı göstermesi açısından önemsiz denemez.
Bütün maddi imkanlarına, yargıyı elinde tutup hakim ve savcıları köpek yapmasına, kurumları birer parti teşkilatına çevirmesine, medyası ile siyahı beyaz göstermesine rağmen…
Bu sebeple vicdanî olarak bu kadar ceberut bir yönetimin olduğu yerde yandaşlarının işine gelecek şekilde oy kullanmamak pek doğru değil.
Ha yerel seçimlerdeki olası başarısızlıktan sonra Erdoğan, kendine çeki düzen mi verecek? Elbette hayır. Erdoğan’ın hazırlandığı seçim, bu seçim değil bunu herkes biliyor.
Yeniden aday olmasında bir sıkıntısı yok. Kendisini iktidarda tutan ittifakı korumak ve ekonomiyi düzeltmek tek derdi. Ve eğer imkanı olursa kendisinden sonraki aile üyesini sisteme monte etmeye çalışacak.
Seçimlerden sonra Türkiye’yi çok ilginç gelişmelerin beklediği ve bunun öncesinde yerel seçimlerde verilecek mesajı önemsiyorum.
Ha AKP başarılı çıkarsa ne olur? Gerçekçi olmak gerekirse Anadolu’da birçok şehirde sonuç belli. Büyükşehirler ve elbette İstanbul-Ankara önemli. Eğer İstanbul’u kazanırsa rejim büyük moral kazanır. Ancak Türkiye’nin temel sorunun kanun devletinden uzaklaşmış olmak olduğu için ülke sorunlarını çözmede bunu bir avantaja çevireceğini sanmıyorum.
İnsanların hayatında olduğu kadar toplumların da hayatında kaderdenk noktalar var. Erdoğan, 1994’te hiç hesapta olmayarak, oyların bölünmesi sonucunda seçimi kazanmıştı. Daha sonra siyasi yasak ve cezaevi tatili ile imajı cilalandı. Belediye başkanı seçilmese ve hatta hapse girmese belki daha sonra bir partinin başına da geçemeyebilirdi.
Lafı İmamoğlu’na getirmek için bu örneği vermedim. Sadece neyin neye sebebiyet vereceğini kestirmek Türkiye gibi ülkelerde zor.
Ama eğer Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu kazanırsa ki bunu dağılan ittifaka rağmen başaracaklar, az buz bir şey olmayacak.
İstanbul’a kayyım, İmamoğlu’na siyasi yasak onu daha fazla büyütmekten başka bir işe yaramaz.
Evet, Türkiye’de rejim değişikliği sandık yolu ile olmayabilir. Ekonomide düzelmeyi gerçekleştiremeyince dikkatleri başka yöne çekmek için yapacakları başka kırılmaları beraberinde getirebilir. Ülkeyi mafyavari yöntemlerle yönettikleri için Erdoğan sonrasını planlarken hiç ummadıkları süprizleri yaşayabilirler. Ve elbette ölüm de var.
Yerel seçimlere çok büyük anlamlar yüklemeden ama siyasete ve geleceğe etkisinin olacağını bilerek bakmak gerekiyor.