Ana Sayfa Güncel Seçimin ardından

Seçimin ardından

YORUM | PROF. DR. MEHMET EFE ÇAMAN

Bu yazı seçimin ardından ilk düşüncelerimi toparlıyor ve erken analizlerimi okurla paylaşmayı hedefliyor. Önümüzde 2023’ün birinci tur ve ikinci tur seçimlerini konuşacağımız uzun aylar, yıllar var. Türkiye’de bu seçimlerin bir milat olacağı şimdiden kesinleşmiş durumda. İnsanların sonuçların şokunu iliklerine, kemiklerine kadar yaşadığını gözlemliyorum. Umudun aklın önünde olduğu bir süreci yaşamış olmalarının doğal bir sonucu bu. Bu yazıda biraz oldun sis perdesinin ardında neler olduğunu kendimce anlatmaya çabalayacağım. Amacım insanları duyguların değil, aklın başat olduğu bir paradigmaya davet etmek. 

Tespitlerimi sıralayayım. Birinci ve belki de en temel tespit: Bu seçimler, rejimin oylandığı seçimler değildi. Muhalefet Erdoğan’ı hedef aldı, rejimi değil. Dolayısıyla kapsamlı bir rejim eleştirisi seçimlerin konusu olmadı. Tali meseleler konuşuldu, kısmi demokratikleşme adımları ve iyileştirmelerden bahsedildi. Komple bir rejim eleştirisi, diskurun reddi, söz konusu değildi. Bu nedenle seçim öncesi yazılarımda, videolarımda ve sosyal medya paylaşımlarımda ben bu muhalefeti kötünün iyisi olarak niteledim. 

Diğer bir tespit, seçimlerin adil ve özgür olmadığına yönelik tespit olacak. Bu seçimler demokratik değildi. Nokta! Bunu seçim sonrasında söylemiyorum sadece. Seçimlerden yıllar önce, aylar önce, haftalar önce, hatta saatler önce, bu tespiti tekrarladım. Bir siyaset bilimci olarak üzerime düşen görevi nesnel olarak yaptığımı düşünüyorum. Konu kapsamlı ve detaylı, ama özetleyeyim. Hem oy sayımına ilişkin ciddi soru işaretleri, hem kampanya ve oy kullanma sürecinde mevcut olan sistematik sorunlar, seçimlerin adil ve özgür olmadığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Medyanın, YSK’nın, AA’nın, yargının, bürokrasinin, kolluk güçlerinin ve istihbaratın tümüyle rejim aparatı olduğu, rejimin devamı için çalıştığı bir seçim süreci oldu. Rekabetçi otoriter sistem olarak nitelenen hibrit Türkiye rejimi, bu rejimin tüm klasik seçim manipülasyon taktiklerini kullandı ve kendisini galip ilan etti. Muhalefet çok ciddi bir strateji hatası yaparak birinci turun sonunda seçim sonuçlarını tanımadığını ilan etmedi. Çünkü yazının başında belirttiğim üzere, rejime muhalefet yapmamayı seçmişlerdi. İkinci turda da bu durum yinelendi. Birinci turda kurgulanan Sinan Oğan’ın %5 dilimindeki oyu, Erdoğan’ın seçimi oldukça demokratik görünen biçimde çalabilmesine yaradı. Niçin Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa liderleri seçim sonuçlarını kabul ettiler? Bu konu aynı 15 Temmuz gibi, aynı rejim diskuruna Yenikapı’da biat etmek gibi, aynı rejim mağdurlarını klan ve mahallerine göre ayırmak gibi, mantık silsilesi içerisinde anlamlandırılması güç bir mesele olarak kalacak sanırım. Doğrusu, eğer Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa seçim sonuçlarına hile karıştığını deklare etse ve sonuçları tanımasa, Erdoğan zafer ilan edemezdi. Seçim sonuçlarının uluslararası aktörler tarafından kabul görmesi ve Erdoğan’ın kutlanması bununla ilgilidir. Eğer muhalefet başarılı bir biçimde kaygılarını uluslararası aktörlerle paylaşabilmiş olsaydı, bundan da önemlisi açık bir pozisyon takınarak sonuçları tanımadığını güçlü bir biçimde dillendirebilseydi, bugün Erdoğan ve çevresi çok ciddi bir meşruiyet krizi yaşıyor olacaktı. 

Bir diğer tespit, Türkiye siyasetinin bölünmüş olma durumudur. Özellikle siyasetin temel fay hattı olan Kürtlerin Türkiye denen devletin kuruluşundan bu yana süregelen konumu meselesi, bu seçimde apaçık sırıttı. Evet, Kürtler büyük bir katılımla ve siyasi bilinçle, Erdoğan’ın karşısındaki adaya oy verdiler. Ama bunu yaparken “her şey çok güzel olacak” tipi bir halet-i ruhiye ile sandığa gitmediler. Karşılarında en kötü ve kötü vardı. Burada Kılıçdaroğlu’nu kastetmiyorum. Kılıçdaroğlu bence mevcut koşullarda bulunabilecek en birleştirici ve mülayim muhalif adaydı. Kastettiğim, Millet İttifakı’nın bileşenlerindeki anti-Kürt pozisyon, daha doğrusu Kürt fobisi. Türkiye, Sevr Antlaşması sonrası içine düştüğü psikozdan sıyrılabilmiş değil. Kürtlerin gayet haklı ve makul taleplerine “bölücülük” ve “teröristlik” diyen çok geniş bir Türk-üstünlükçü kitle, toplumun çoğunluğunu oluşturuyor. Bu çoğunluk salt Erdoğan etrafından toplanmış bulunan Cumhur İttifakı’yla sınırlı değil. Özellikle İYİP, ta başından beri HDP’nin ve Kürt Siyasi Hareketi’nin karşısında yer aldı. Envai tür ayak sürtmeyle ittifakı zora soktu. Bunun ardından ikinci turda Kılıçdaroğlu’na şahinleşme tavsiyesinde bulundular, hatta baskı yaptılar. Bu baskıyı yapan sadece İYİP değildi elbette. İYİP’ten de fazla, CHP içindeki nasyonalist kemik kanat bu hatalı taktiği empoze etti. Bu refleks salt CHP ve İYİP’le sınırlı değil. Türkiye’nin DNA kodları, anti-Kürt refleksleri zaten kapsıyor. Devletin genetiğinde Kürtleri – ve diğer etnisitelerden olan insanları – Türklük içerisinde eritme doktrini mevcut ve siyasi partilerin en derin seviyelerine kadar nüfuz ediyor. 100 yılı bu politikalardan geçerek geride bırakan Türkiye’de, muhalefet bu paradigmayı zerre kadar eleştiremedi. Yine de – taktiksel bazda da olsa – Kürtlerle kurulan ittifak olumluydu. Tabii yetmedi. Burada vurgulamaya çalıştığım yalın gerçek, sosyolojik fay hatları. Bunların en derini şüphesiz Kürtlere ilişkin olan tabudur. Türkiye siyasetini Türk partileri ve Kürt siyasi hareketi olarak grupluyorum. Türk partileri iki farklı ittifakla da seçime girmiş olsalar, neticede Kürtler hakkındaki refleksleri büyük benzerlikler gösteriyor. Rejim, bu durumdan ciddi bir güç elde ediyor. Tabii bunun farkında olmayanlar toplumun çoğunluğunu oluşturuyor ki bu da rejimin yararına bir durum. Burada anahtar kelimeler üniter devlet ve onun tersi olan federal devlet. Bu sorunu öte nesillere devreden siyasi bir bayrak yarışıdır, Türkiye’deki Türk siyaseti. Türk sorununun da özünü bu oluşturuyor zaten. Bunun Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve hukuk devleti olmasının önündeki en ciddi engel olduğunu buraya yazmama gerek var mı?

Bir diğer mesele, Türkiye siyasetinin bütünüyle dünyadan kopuk bir ideolojik arka plana dayanmasıdır. Dünyada siyasi yönelimleri sınıflarken kullandığımız sağ-sol gibi, sosyalist-muhafazakâr-liberal-yeşil gibi kategoriler, Türkiye’de ne hikmetse ıslak kâğıda fırçayla aktarılan suluboya gibi dağılıyor ve formunu yitiriveriyor. CHP bir sol parti değil. Bu tespit, 1980’den bu yana yapılması gereken, ama sürekli boş verilen bir olguya dayanıyor. CHP’nin misyonu ulus devlet inşasıydı. Onu da coğrafi temelde değil, ırki temelde yapmayı seçti. İttihatçılardan gelen bir hastalıktır. Bundan dolayı Ermeni Soykırımını, Rum Soykırımını, Süryani Soykırımını da reddetti devlet. CHP eşittir devlet denklemini ille de buraya yazmama gerek yok sanırım. Bakmayın iktidarda olmadığına. Bu fikirler 100 yıldır – bugün dâhil! – iktidardadır. Paradoksal biçimde kendi “muhalefette” ama fikirleri iktidarda olan bir siyasi gelenekten bahsediyoruz. 

Diğer partiler de temelde iki ideolojiye dayanıyor: Türkçülük ve İslamcılık. Üç Tarz-ı Siyaset’ten bu yana yüz yılı aşkın zaman geçti, ama sıkışıp kalınan dar siyasi ideolojik arka plan budur. İslam, Türkçülüğün sosudur. İbrahim Kafesoğlu ve Türk-İslam Sentezi ideolojisi, 1980 yılında resmen bu devletin devlet mimarisini biçimlendirdi. Erdoğan ve ekibi bunun ürünüdür. 

Temel meselelerden biri laik devletti. Atatürk’ün en özgün projesidir, çoğunluğu Müslüman olan bir toplumdan laik (seküler) bir devlet çıkartmak. Elbette bu laikliğin topluma yerleştirilme çabaları olarak görünen politikaların rijit ve insan hakları bakımından sorunlu uygulamaları sorgulanacaktır ve sorgulanmalıdır. Fakat fikirsel olarak devlet kurucusunun laik devlet ısrarında ne kadar haklı olduğunu burada tespit etmek gerekiyor. İslam’ın siyasete alet edilmesi, Türkiye siyasetinin Kürt meselesinden sonra en ciddi handikabıdır. Türkiye’nin yönetsel-siyasal bağlamda modern dünyaya armağan edebileceği en değerli deneyimdi, Müslüman çoğunluklu bir toplumun laik devlet kurması ve bunu başarıyla geliştirmesi. Başka bir yazının konusu olan, bunu neden başaramadı meselesine girmeden, bu tespiti yapmak istedim. Bu seçimlerin en büyük kaybedeni, Kürtlerden ve mağdurlardan sonra, seküler devlet fikridir.

Son söz yerine: Rejim diskurunu reddetmeyen hiçbir muhalefet gerçek muhalefet değildir. Yapısal sorunları ötelemek, gelecek nesillere yapılan büyük bir haksızlıktır. Sorunlara tali (geçiştirici) çözüm önerileri değil, cesur reform önerileriyle yaklaşılmalıdır. Üniter devlet, Türk-üstünlükçü tarih ve onun üzerine inşa olmuş etno-kimlik, din ve politikanın yarılmamış olması, dünyadan kopuk ideolojik arka plan gibi. Bunları yazıp tartışma zamanıdır. “Artık yeni şeyler söylemek lazım.”

11 YORUMLAR

  1. Namik
    Benim seni yazilarindan anladigim kadariyla sen FIKIR özgürlügü konusunda Erdogan dan daha despotsun. Kürtler, Kürter deyip hayal aleminde yasiyorsun. Tek bir Kürt akraban varmi? Kürtler tek düsüncedemi? Evet Türkiye kurulurken GB yada Ispanya vs ülkeler deki gibi tek Irkin öne cikmasi yanlis. Yari yariya Kürt ve Türk akrabalari olan biri olarak söylüyorum. Bazi Kürtlerin artik HDP, HüdaPar, PKk ..bilimum saplanti partilerden kurtulup degisik degisik Partiler kurmak zorunda. Türk-Kürt karisik partiler. Selahattin Demirtas in hapisten cikmasini cok isteyenlerdenim, bütün madurlarin cikmasini o ayri. Mesele Selo ne derse onu yaparizla, Reco ne derse onu yaparizlarin arasindaki Fark nedir? HDP bu durumdan ve Türkiyedeki rolünden cok memnun kardesim. PKk MIT den MIT de PKK dan memnun kardesim! Mesele ayristirmadan gereckten Adaletin, refahin, barisin, özgürlükler in oldugu bir ÜLKE kurmak
    • aldi
      Türkiye'de Kürt fasizmi sorunundan daha fazla Türk fasizmi var. Türk milliyetcileri fasist, MHP fasist,IYI Parti fasist, Zafer Partisi fasist, CHP istisnalar haric fasist, AKP fasizme göz kirpiyor, fasist oldu bile
  2. Salih Yilmaz
    Evet haklisiniz muhalefet rejime degil, iktidardakine muhalefet ediyor.. ben de insanlarin icinden gozlemimi aktarayim: oylar pek fazla manipule edilmemis olabilir cunku halkimizin seviyesi maalesef sizin tahmin edemiyeceginiz kadar bedevilik, bir cok insan, 6 lider ve iki de belediye baskanin koalisyonunun ulkeyi yonetemeyecegini , surekli aralarinda catlak cikacagini ne kadar kotu olsa da yine de guclu bir tek adamin daha iyi olacagini dusunuyor... yani bunlar oyle muhafazkar yada dindar kitle degil sadece, gayet sekuler olanlar da var.. Hocam maalesef bizim gibi 46 kromozomdan olusmus siradan bir insani kabullenemiyor bedevi halkimiz onlar yari tanri yari insan bir figure teslim olmak uzere bilincleri kodlanmis.. ne kadar durust ve iyi kalpli bilge vs olsa bile, karizma her seyden once geliyor.. bu gozle gorebildigi bir tanriya tapinma duygusunun bilincaltindan tam silinememis hali.. ben inancli bir insanim, peygamberlerin tam olarak da insanlarda ki bu duyguyu kirip ozgurlestirmek uzere gonderildigine inaniyorum.. Mekke musrikleri de Allaha inaniyor ama yine de yeryuzunde karsilarinda somut bir figure yalvarmak istiyorlardi yahudiler de Hz Musaya dedilerki: bizim de baskalari gibi bir tanrimiz olsun ... onun yoklugunda altin buzagi heykeli yapmislardi .. vs bu mucadele insanlik tarihi boyunca surecek baksaniza Amerikada Trump fanatiklerine, Rusyda da halkin en az %40 i Putin hayrani oldugunu zannediyorum
  3. Polat
    Canan Kaftancıoğlu CHP'ne genel başkan olmalı. Ş.K.Fincancı, M.E.Çaman, Murat Karayılan, Cemil Bayık gibi parlak isimleri kendisine yardımcı atamalı. Ardından şöyle bir açıklama; "Biz, Anadolu Cumhuriyeti olarak, Türklerin yaptığı, başta Ermeni Soykırımı olmak üzere, Kürt, Rum, Süryani, Bulgar, Arap,Fars, Slav, Arnavut, Macar, Latin, Cermen, Çin, Hindu, Japon soykırımlarını tanıyoruz ve Türkleri kınıyoruz." Anadolu Cumhuriyeti olarak, Arap, Kürt, Süryani, Laz, Ermeni, Yunan ve Bulgarlara hakları olan arazileri ve tazminatı ödemeye hazırız. Hayali bile güzel ha, ne dersin Bay Çaman. Gerçi senin gibiler yine tatmin olmaz, biliyorum. Türk yok, Mongoloid var, Türkofon var, açıklamayı buna göre düzeltelim diye tutturursunuz.
    • Karinca
      Sayin Polat! Sizide bu hükümete cumhurbaşkanı yapmak gerekir. Yazinizin kalitesinden Erdogan ´i aratmayacaginiza inanıyorum. Selamlar
      • Polat
        Sayın Karınca; Çaman'ı okumadığınız, hayatını bilmediğiniz anlaşılıyor. Faşist Almanya'da eğitim görmüş. Alman devleti ve istihbaratı, Türkiye'yi doğal rakip ve düşman olarak gördüğü için bu eğitim bile yeterlidir. Almanya'dan Türkiye'ye gönderilen popçu soytarıları biliyorsunuz, Türk müziğini ne hale getirdiler. Chp'nin bir ayağı Almanya'da, Türkiye'de faaliyet gösteren Alman Vakıflarının amacını herkes biliyor. Öz Türk olan Alevileri bile Türk devletine yabancılaştırma peşindeler. Gerçek anlamda Türk asıllı iseniz, ya da Türk gibi düşünüyorsanız, Çamangilleri iyi tanıyın.
        • Karinca
          Sizi anlamada zorluk çekiyorum. Sayin Caman 1971 dogumlu bir insan. Nasıl Fasist Almanya ´da eğitim görebilir. Anlayamadım. Ya bir yanlisiniz var, yada basta birisiyle karistiriyorsunuz. Yada tarih bilginiz yok az. Yazınızda gercek anlamda Türk diye yazmissiniz. Gercek anlamda olmayan Türk var mi? Zor sorular. Türk gibi düşünmek bunu zaten hic anlamadım. Sanıyorum sizi milliyetçilik rahatsizligi basmış. Gecmis olsun. saygilar
          • Polat
            İttihatçılardan gelen bir hastalıktır. Bundan dolayı Ermeni Soykırımını, Rum Soykırımını, Süryani Soykırımını da reddetti devlet. (Çaman'ın makalesinden, paragraf 5) Bunun nesini anlamadınız, adam nerdeyse Yahudi Soykırımını da Türkler yaptı diyecek. İleride bunu da yapabilir, şaşırmam. Çünkü; Çaman, Kaftancıoğlu, Fincancı gibilerin ciğerini biliyorum.
  4. Deniz
    CHP, HDP diye partiler yoktur. Bu partiler bir kimliği temsil etmekten ziyade var olan kimlikleri silmeye çalışmaktadır. HDP sayesinde Kürt kimliği silinmektedir. Bunun yerine bu kimlik yerine PKK ile uzantılı HDP nin PKK kimliği konmaktadır. CHP Sünni Türk kimliğini silmekte, irtica yapmakta, bunun yerine Batı görünümlü Türk, doğan görünümlü şahin gibi, yerleştirmektedir. Çoğu zaman şapkayı dayatmanın adını modern kimliğe davet olarak göstermekte ama asıl olarak bu sayede var olan Sünni Türk kimliğini yok etmektedir, tanımamaktadır. Yani asıl olan kimliği asıl olmayan CHP kimliği ile değiştirmeye çalışmaktadır. Bunda başarılı olamayınca Türk İslam sentezi bozması bir kimliği gerçek Sünni Türk kimliği yerine geçirdiler. O yüzden adam hep kazanıyor. CHP nin asıl muhalif olduğu Sünni Müslüman Türk kimliğidir. İslamcı Türkçü yani Tayyipçi MHP li kimlik değil. HDP de aynı şekilde Sünni Müslüman Kürt kimliğine karşıdır. Bunun yerine PKK kimliğini oturtmaya, kabul ettirmeye çalışıyor. En büyük Kürt düşmanı HDP dir. Kürtlerin kimliğine göz koymuş, yerine sahte, uyduruk, ne olduğu belli olmayan kimliklerini yerleştirmeye çalışmaktadır. Yani hile ve desise ama kanlı, yoluyla el çabukluğu ile çaktırmadan algıyı değiştirmekte, rejim ile birlikte farklı bir dünya atmosferi ve olayları oluşturmakta ve yerine sinsice yıllardır kendi ithal kimliğini yerleştirmeye çalışmaktadır. Dikkat edilirse CHP ve HDP muhalefet yapmamaktadır. Kazandıkları seçimi kazanmadık ki diyerek Tayyipin dünyada meşruluğunu sağlamışlardır. Normalde HDP nin oylarının Türkçü bir partiye kaydırılması kıyameti kopartmak ve dünyayı ayağa kaldırmak için yeterliydi. HDP nin kimlerle iş birliği yaptığı deşifre oldu. Aslında bu seçim CHP nin sahte yani fake olduğunu ortaya çıkardı. Asıl şaşırdığım konu sürülerin herşeyin hayatın olağan akışında gittiğini kabul etmeleri. O kadar çaresiz ve zavallılar ki o kadar sefiller ki gerçekleri görmekten kaçıyorlar. CHP seçim hırsızlıklarını görmekten kaçtıkça sürüler de CHP ye uyur ve CHP gibi gerçeklikten koparlar. Artık onlar yokturlar. Yani CHP liler yok olmuşlardır. Zaten liderleri gözden düşmüştür. Bu sırada yıldızı parlayan iki kişi var. Birisi Sünni Türklerin lideri Tayyip ve Sünni Kürtlerin lideri 'Karayılan'. Eğer ortada tartışılacak bir rejim yoksa ki ne CHP, ne İYİ parti ne HDP ne Davutoğlu ne Temel tartışmadı, o zaman ortada bir rejim yada Devlet yok demektir. Ben ne rejimi olduğumuzu iktidar ve muhalefeti dinleyerek anlamadım. Neden sorunlarımız tartışılmadı? Neden sadece Tayyipin üzerine oynandı? Neden Devlet yokmuş gibi? Yada neden kimse Devleti, sanki herkes hemfikirmiş gibi yada hiç sorun yokmuş gibi davrandı? Sahnede Devlet ısrarla tartışılmaktan kaçınılmakta, sanki CHP nin yani eski vesayetin Kürt sorunu yokmuş gibi davranılmaktadır. Sanki derin devlet yokmuş gibi, sanki jitemler kurulmamış gibi, sanki yeni muhaberat rejimi adam kaçırmıyormuş gibi davranıyorlar. CHP, ve alayı Türk lider, HDP bunları görmüyormuş gibi davranınca gerçekten de görünmez oluyorlar. Az sayıda ki olup biteni gören kişi acı çekiyor sadece. Sanki Türkiye düşmanlarından 15 Temmuzdan sonra arınmış, sanki herşeyle hesaplaşılmış gibi herşeyi Türkiye ile birlikte gömdüler. İnsanlar da kötülüğün gömüldüğünü sanıyorlar ama kötülük yeni bir surette varlığını en büyük gerçek olarak sürdürmektedir. Ama insanları öyle bir terbiye etmişler ki hortlak içimizde ama kimse gerçekle yüzleşmek istemiyor. Liderlerinin gerçek olduğuna inanmak istiyor ve söylediklerine itaat ediyorlar. Sanki insanların ilahı haşa liderleri olmuş gibi. Kimse kendi günahlarını görmek istemiyor, görmüyor, görmemezlikten geliyor. Herkes karşı tarafın günahlarını görerek kendine iyilik payesi kazandırıyor. Aslında bakılırsa hepsinin günahı ve haklı olduğu yan var. Ama sorun herkes karşı tarafı şeytanlaştırırken kendini erdemli, olunması gereken gerçek kimlik olarak görüyor. Sorun kimliklerin ayarlarıyla oynanmasıdır. Yeni rejimde gerçek kimliklerin canını okuyacaklar. Az kaldı. Devleti geri çektiler ve sahneye iki sahte kimliği çıkardılar. Tayyip ve Karayılan. Yani en problemli iki kimlik. Müslümanlar ve Kürtler. Daha doğrusu CHP, MHP, HDP lileştirilemeyen kimlikler. Yani oltaya gelmeyenler. Son öldürücü darbeyi bu iki dirençli, inatçı kimliğe vuracaklar. Balyozu indirecekler. Osmanlı gibi tarihe gömecekler. Az kaldı. Tayyip Sünni Türkleri Osmanlıdan Türkçü bir anlayışa çekti. Yetmedi kimliği sürekli düşman varlığı üzerinden yapılandırdı. Sürekli bir karşıtlığa, bir tezata göre insanları refleks veren bir davranışa itti. Bu Sünni kimliğin üzerinde dayandığı hakikatlerden uzaklaştırdı. Etki tepki davranışlarıyla dikkatleri düşmana çekmekte ve kişi ait olduğu kimliğinden uzaklaştırmayı başardı. Şu anda müslümanlar temel direkleri yerine Tayyipin gösterdiği düşmanlara tepkisel davranışa yönlendirmektedir. Bu davranışı da öfke ve nefret üzerine bina etmektedir. Yani insanların sürekli öfke ve nefretini diri tutmaktadır. İnsanlar zamanla başkalaşım geçirmekte ama bunu anlayamamaktadır. Çünkü CHP, MHP ve HDP Tayyipin gitmemesi için ellerinden geleni yapıyor. MHP yanında duruyor, CHP ve HDP adam kazandı, bu-ra-da-yım diyor, elini masaya vurarak ne kadar öfkeli olduğunu gösteriyor sonra parantez arasında "f.tö islamcı hepsinin üstüne gideceğiz" diyerek taraftarlarına merak etmeyin mesajı veriyor, Meral yalandan "bize muhalefet görevi verildi" diyerek uysal KEDİ yi oynuyor. İnsanlar çılgınca sevinmekte, tepinmektedir. Adeta normal kimliklerinden uzaklaşmış, mutasyon geçirmiş gibi. Cübbelinin biri sevinçten oyun oynuyor. Şimdi bu kıvama gelmiş Sünni Türkler Tayyipin seçim meydanlarında kendisine rakip olarak gördüğü çok belli olan Karayılanı sürekli Türklere tanıttı, hatırlattı, göz önüne getirdi, reklamını yaptı. Seçimde iki star çıktı. Tayyip ve Kürtlerin 'temsilcisi' öyle gösteriliyor, (nedense kimse itiraz etmiyor, Karayılan Kürtleri temsil etmiyor diyen bir tek Türk lider çıkmadı. Yani büyük bir iftirayı, hatayı düzeltme gereği duymadılar) Karayılan. Artık Sünni Türkler Karayılan adı altında 'kafir' Kürtlere cihat edebilir. Süreç HDP nin Kürtler gözünde büyümesi ve kafese girmesi ile sonuçlanacak. Yani Tayyip ve Türkçü ırkçılar kovalayacak dirençli Sünni Kürtleri, HDP de kafese alacak. Asıl bomba sonra geliyor. Sünni Türkler Sünni Kürtlere cihat ettikten sonra bir bakacaklar ki birden cihatçı Işid oluvermişler. Yani dirençli ama Tayyip hastası Sünni Türkler de irtica olmuş olacak. Ve asıl bomba Esad pardon Kılıçdaroğlu kurtarıcı olarak gelecek ve tarikat, cemaat, islamcıların hazırladığı kutsal Muhaberat Devletini kontrolü altına alacak. Bir gelişme bu dönemde olacak gibi. Türkiyeyi yönetecek, güvenilir, deşifre olmayan, yapay olmayan gerçek, güvenilir, rasyonel, tutarlı karakterlerin olduğu bir ekipin dünyada tercih edileceğini düşünüyorum. Çünkü insan bu ittihatçı-mason karışımı entrikacı, insanlıktan çıkmış varlıklarla çalışmak istemez. Dikkatimi çeken bir konuda yandaş kanalların çokluğuna rağmen Hadis, Peygamberin hayatı, Sünnet, Sahabeler gibi dini konular ve şahsiyetlerin anlatılmamasıdır. Bunun nedeni ya Tayyipin Büyük Şahsiyetleri ve Peygamberi kıskanması yada Işid düşüncesi diye düşünüyorum.
  5. Muhammed Salih
    Efe hocam, sizi okudum, sonra yorumları okudum. Yoruldum. Sizdeki olağanüstü sabıra hayranım..