YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
Seçim sürecine giriş Kürt siyaseti ve güvenlik üzerinden oldu.
2015 seçimlerinin benzeri bir atmosfere hazırlıklı olun. Puan kaybı kritik noktanın altında olan Erdoğan, aynı 2015 Haziran seçimlerinden sonra yaptığı gibi, siyaseti güvenlikleştirecek. Üstelik bu kez kör topal da olsa başkanlık öncesi parlamenter sistemdeki denge mekanizmaları da mevcut değil. İstedikleri sistemsel değişiklikleri yapmış olmanın özgüveniyle hareket ediyor. Kozlar elinde, karar mekanizmalarını kontrol ediyor, istihbarat bürokrasisini tekeline almış, orduyu zayıflatarak güdümüne sokmuş. Ötesinde, yargı bilfiil kontrol altında; tabiri caizse astığı astık, kestiği kestik türü bir sistem kurmayı başardı. Esasen 99 yıllık cumhuriyet rejiminin az buçuk da olsa elde olan tüm kazanımlarını tüketti. Son kilometre taşı 2023 seçimleridir. Bu engeli de aşarsa, Türkiye tam otoriter bir rejim haline gelecek.
İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen elim terör saldırısını kendi istedikleri şekle sokmaya çalıştılar ve bunu büyük oranda da başardılar. Ceketi pantolon olarak giymeye çalışmak kadar garabet bir durum esasen bu. Saldırı zanlısı kadın bir siyahî, Kürtçe bilmiyor, Kürt de değil zaten. Kadının kendi ifadesine göre IŞİD’li, bizzat IŞİD savaşçısı olan, bilfiil savaşmış kardeşleri var. Bunlar IŞİD etkisini yitirdikten sonra ÖSO’ya geçmiş. Sıkça karşılaşılan bir saha profili. Bu ÖSO denen at hırsızı kılıklı cihatçı manyakları destekleyen tek bir ülke var, o da Türkiye. Daha önce IŞİD’i ve El Nusra’yı destekledikleri gibi, bugün de onların türevi olan grupları destekliyorlar. Bu neden önemli? Çünkü Taksim saldırısının bu gruplardan biri tarafından yapıldığı anlaşılıyor da ondan. O halde sormayalım mı, Ankara’daki rejim neden büyük bir gayretle bu gerçeği gizleme peşinde? Dahası neden ısrarla bu terörist saldırıyı PKK-YDH ve oradan da HDP’ye bağlama gayretindeler? Niçin ısrarla ABD’nin bu saldırının arkasında olduğu algısını yaratmaya çalışıyorlar?
Gerçekleri görmek ve yanıtları bulmak çok zor değil.
Seçimlerden önce ortamı güvenlikleştirerek önce içeride HDP’yi yasaklayacaklar ve kapatacaklar. Bu sayede HDP’nin birinci parti olduğu yerlerde AKP birinci parti gelecek. Meselelerden biri, bu aritmetiktir. Diğer yaklaşım da bunun tamamlayıcısı olacak. YPG’nin üzerine giden bir hava ve akabinde kara harekâtı başlatıp, Türkiye güvenlik tehdidi altında mesajını yayacaklar. Toplumu bu algı üzerinden Erdoğan’ın başkanlığına iknaya çalışacaklar. Bu koşullar oluşturulduğunda oy oranlarının yükseleceğini hesaplıyorlar. Yükselmenin sonucunda az buçuk masa başında da etkilerini kullanıp bir dönem daha Erdoğan’ı başkan yapmayı hedefliyorlar. Eğer bu taktiğe karşın Erdoğan istenen veya gerekli olan minimum oy oranlarını yakalayamazsa, olağanüstü başkanlık yetkilerini kullanarak seçimleri erteleyebilir. Bunun için sağlam gerekçeler lazım. Bunları üretemeyeceklerini mi zannediyorsunuz? Sınırın öte tarafına iki üç adamımı yollarım, oradan da dört beş roket attırırım, savaş başlatırım türü planların başbakan ve MİT müsteşarı seviyesinde konuşulabildiği bir rejim, bu basit sorunu mu aşamaz! Haziran ve Kasım 2015 seçimleri arasındaki dönemde olanları hatırlayalım. Şu an oyun çok daha büyük ve kaybetmek çok daha acı verici. Bunu göze alamazlar. İktidarda kalmak dışında bir olasılıkları yok. Bu dediklerimi yapacaklar. Hatta daha da fazlasını yapacaklar. Çünkü dediğim gibi alternatifsiz durumdalar.
Uluslararası tepkiler bu planları – özellikle de Suriye’de kara harekâtını – engelleyebilir. Fakat bu sadece teoride! Çünkü ellerinde bazı kozlar var ve bunları kullanmayacaklarını düşünmek saflık olur. En başta Batı’yı Suriye’deki kara harekâtına razı etmeleri gerekiyor. Bunu yapabilmek için NATO’da İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine karşı kullandıkları vetonun kaldırılması söz konusu olabilir. Batı buna razı olacaktır. Çünkü bu iki ülkenin NATO’ya katılımı küresel güvenlik bakımından olmazsa olmazdır. Suriye Kürtleri IŞİD’le mücadele konusunda Batı’ya, özellikle de ABD’ye büyük destek oldu. Esasen bu mücadelenin başarılı olması eğer Suriye Kürtlerinin inanılmaz desteği olmasa gerçekleşemezdi. Fakat Trump döneminde ABD askerlerini bölgeden çekti ve ABD himayesi altındaki Kürtleri Erdoğan rejiminin ve Esad rejiminin (yani Rusya’nın) inisiyatifine terk etti. Türkiye bunun sonrasında bölgeyi işgal etti ve yüz binlerce Kürdü yersiz yurtsuzlaştırdı, bölgede demografik mühendislik yaptı. Esasen BM müktesebatına göre bir soykırımdır bu. Şimdi koşullar Batı’nın ve ABD’nin göz yummasına çok daha müsaitken Erdoğan’ın bu fırsatı kullanmayacağını düşünmek naiflik olur. TSK’yı oraya sokacak. Sonra da geniş çaplı ve görece uzun süreli bir işgale girişecek. Bu savaş ortamında içeride istediği taktik avantajları elde etmeye çalışacak. Muhalefet büyük olasılıkla bu askeri harekâta destek verecek. Her zaman bunu yaptılar ve her zaman bu nedenle Erdoğan ve derinler kazandı. Bu kez neden farklı olsun?
Erdoğan, MHP ve derinler stratejilerini açığa vurdular. 2023 seçim mücadelesine bu koşullarda başlanmış oldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri eskiden olsa bu tür iç siyasi olaylarda enstrüman olarak kullanılmayı kabul etmezdi. Fakat 15 Temmuz 2016 sonrasında her iki general ve amiralden birini hain ve terörist ilan ettiler. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki general/amiral kadrosunun yüzde ellisinden bahsediyoruz. Ayrıca tüm subayların yüzde yirmi beşini – yani dörtte birini – yine hain ve terörist ilan ederek hapse tıktılar. Bu zafiyet içinde TSK’dan bir itiraz gelmeyecektir. Erdoğan ve derinler, TSK’yı kendi rejim muhafızlarına dönüştürdüler. Bürokraside durum çok daha vahimdir. Üniversiteler, sivil toplum, hatta sözde muhalefet bile, mesele Kürt sorunu veya Suriye’ye ya da Irak’a müdahale oldu mu susup oturuyorlar. Bu şartlar altında Erdoğan ve güç paydaşlarının seçim stratejilerini Kürt siyaseti ve Suriye kara harekatı gibi güvenlik alanlarına inşa etmeleri yadırganabilir mi? Hatta bu güvenlikleştirme, daha da ileriye götürülerek, mesela Yunanistan’la bir krizi de kapsayabilir. Bunların hayal güçleri çok zengin. Frenleri ise yok.
Bu kördüğümü çözebilecek tek bir faktör var, o da muhalefetin gerçekten muhalefet yapmaya başlaması. Maalesef bunun emarelerini henüz gözlemleyemiyorum.