TARIK TOROS | YORUM
AKP’de her şey ters gitmeye başladı. Durum kontrol altına alınamıyor bir türlü. Önceki hafta ıstakoz ve Rolex’i konuştuk. Geçen haftaya Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Arapça bilmediğinin ortaya çıkması ve İzmit’te mizansen olarak kendini yerden yere atan AKP’li belediye meclisi üyesi damgasını vurdu. İşler bir kere sarpa sardı mı toplamak mümkün olmuyor. Tamamı tabanı rahatsız eden, içeride homurtulara yol açan olaylar bunlar.
***
Pahalılığı savunmaya çalışırken biri, “Neden çılgınlar gibi dışarıda yiyoruz, evde 3 liraya mal edebileceğimiz şeyleri!” dedi mesela. Bir başkası, “İçki pahalı, zina pahalı. Çok günahları engelleyici bir şey!” diye zırvaladı. Düzelteyim derken de ayrı saçmalıyorlar. Konforları ilk defa ciddi biçimde sarsılıyor, bunu gördüler. İçinde bulundukları araç, bariyerlere çarpa çarpa ilerliyor ama hız kesmiyor.
***
İçeride böyle de dışarıda farklı mı? Yakın zamana kadar her gelişme iktidara yarıyor, her sıkıştığında “konjonktür hazretleri” Erdoğan’ı rahatlatıyordu. Ankara, geçen hafta iki mühim darbe yedi. Önce Alman Cumhurbaşkanı Türkiye gibi bir ülke nasıl ziyaret edilir, onu gösterdi. Ekrem İmamoğlu ile İstanbul turu, Ankara temaslarını gölgede bıraktı.
İkinci darbe ABD’den geldi. Beyaz Saray’ın bir türlü resmen teyit etmediği Erdoğan’ın ABD gezisi, iptal edildi. Eldeki tüm verilere bakarak diyebilirim ki: Pazarlık masasında “İsveç’e NATO vetosunu kaldırma” karşılığında bu daveti koparan Ankara, ABD tarafının konuyu zamana yayarak gezi programını budaması üzerine “istediği sonucu alamayacağını” görüp vazgeçmek zorunda kaldı.
Batı’dan artık Erdoğan’a davet gelmiyor. En son zoraki Almanya seyahatinde Başbakan Scholz’la ortak basın toplantısındaki gerginlik kameralardan kaçmamıştı. Erdoğan, NATO, G-20 gibi zirveler dışında Batılı liderlerle fotoğraf veremiyor. Bu zirvelerde de olabildiğince çok temas ayarlanıp foto-galeri oluşturuluyor. Dubai’deki İklim Zirvesi’ne sırf bunun için gitti mesela.
Görüldü ve görülüyor ki dünya liderleri Erdoğan’a eskisi gibi alan açmıyor. Türkiye, burnunun dibindeki Gazze savaşında başından beri etkisiz eleman. Amiyane tabirle savaşı veya barışı Erdoğan’a yedirmek istemiyorlar.
***
Eski iklim yok. Ankara oyun kuramıyor. 10 yıldır kral çıplak. TR724’teki ilk yazılarımdan (15 Kasım 2016) birinin başlığı “Ben oynamıyorum dönemi” idi. Fakat olmadı. Erdoğan içeride muhalefetin bahşettiği “meşruiyetle” yürürken dışarıda “mülteci kartını” ustaca kullandı.
Medya mahallesinin de aklı yeni başına geldi. Arkadaşlar, Özgür Özel’e akıl veren Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken “dokunulmazlıkların kaldırılmasına verdiği desteği” ve “15 Temmuz’dan sonra Yenikapı mitingine katılmasını” hatırlatıyor. Hafızam iyidir, yıllardır hiç bu tellere basmadılar oysa.
17 Ekim 2016 yazımın başlığı, “Umarım bu topraklardaki son soykırım olur” idi. 15 Aralık 2016’da, “Milletlerarası hukuk, temel hak ve hürriyetler ve Anayasa kızakta. Toplumu hazırladıkları şey, bunu kalıcı hale getirmek” diye yazmışım. Elbette defalarca da “bu durumun sürdürülemeyeceğini” belirttim. Tabi hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Halen de gidişat çevrilebilmiş değil.
Kimi okurlar, “Yanıldınız hocam, yine adam kazandı” gibi yorumlar bıraktı. Kâhin değilim. Erdoğan her defasında iktidarını sürdürmek için içeride ve dışarıda anlaşmalar yaptı. Umudum tükenmedi hiç. Uzun yıllardır iktidarın hiçbir politikasına destek vermedim, her kritik dönemeçte iktidar trenine binenler yüzünden kritik edilmeyi hak etmiyorum sanırım.
Unutmayın, özeleştiriyi sorumlu mevkide olanlar, icranın içindekiler verir. Bu yönüyle, Kılıçdaroğlu’nun son, “Bu düzenin kurucusu sarayla müzakere edilmez, mücadele edilir” sözü bir tür üstü kapalı özeleştiridir. Geçtir fakat doğrudur. Ne çare, yaklaşık 14 yıl CHP’nin başında kalmış (öncesinde de TBMM grup başkanvekili), babam yaşındaki adamın bugün bu noktayı tutması sevinilecek bir şey değildir.