YORUM | VEYSEL AYHAN
Eskiden aktardığım bir masaldı.
Homeros’un ünlü destanı Odesa’da geçer.
Aiaie adasında yaşayan Sirse isimli sihirli bir tanrıça varmış.
Adasına ayak basanları binbir ihtimamla karşılarmış.
Misafirlere aslanlar eşlik edermiş.
Onları sahilden fillerin sırtında sarayına getirirmiş.
Saray eşsiz benzersiz güzellikteymiş.
Gündüz parıl parıl, gece ise bin bir meşale ile ışıl ışılmış.
Misafirler sofraya vardıklarında kendilerinden geçermiş.
Altın kâselerde sunulan içecekler, birbirinden usta aşçıların yaptığı yemekler yiyenleri başka alemlere götürürmüş.
Yemek bittiğinde Sirse sözleriyle misafirleri büyülemeye başlarmış.
O konuştukça dinleyenler alkışlar, mest olurlarmış.
Gece hazların her türlüsüyle sona erdiğinde Sirse tahtından yavaşça kalkarmış.
Asâsını eline alır teker teker misafirlerini ‘takdis’ edermiş.
O, asâsı ile takdis ettikçe misafirlerin her biri goril olurmuş, domuz olurmuş, eşek olurmuş, köstebek olurmuş.
Sonra hepsi Sirse’nin Saray’ının arkasındaki dev ahıra götürülürmüş.
Bir gece bu hazin akıbetten bir kişi kurtulmuş. Adı Ulis imiş.
Avucuna aldığı moli otunu kokladığı için sihir ona dokunmamış, insan olarak kalmış.
Ve kılıcını çekip Sirse’yi tehdit etmiş:
“Derhal arkadaşlarımı eski hallerine döndür.” demiş.
Sirse, kendinden emin bir halde:
“Yalnız bakalım onlar tekrar insan olmak isteyecek mi?” diye sormuş.
Beraber ahıra gitmişler.
Ulis hayvana dönüşmüş arkadaşlarına sormuş:
“İnsana dönüşmek ister misin?”
Aslan, “alay mı ediyorsun”, diye gürlemiş. “Şimdi ben de bir kralım, hem de çok daha güçlü bir kral.”
Kurt, “Ne münasebet, insanken böyle güçlü dişlerim yoktu, şimdi dilediğimi yiyebiliyorum.” demiş ve mutlulukla ulumuş.
Gorilden maymuna, ondan köstebeğe bütün hayvanlar yani bir gece önceki arkadaşları Ulis’i hakaretler ederek kovmuş.
İnsana dönmek istememişler.
Masal bu kadar.
Anlatılanlar mitolojiden ve tabii ki aslı yok.
Ama içerik çok tanıdık.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
‘AŞAĞILIK MAYMUN OLUN!’
Maymuna veya gorile dönüşme sosyolojik bir gerçeklik.
Kur’an-ı Kerim bunu teyid ediyor:
“Biz böyle yapanlara ‘aşağılık maymun olun!’ dedik.” Bakara, 65)
Maide suresinde:
“…Ben size Allah katında müstahak oldukları ceza itibariyle beterin beteri bir durumu bildireyim mi? Onlar, Allah’ın lanetledikleridir; onlar Allah’ın gazap ettikleridir ve şeytani güçlerin peşinde oldukları için Allah’ın maymuna ve domuza çevirdikleridir.” (Maide, 60)
Haşa, abartı olabilir mi? Tabii ki hayır. Kur’an mübalağa değil, tespit yapıyor.
Bir sonraki ayet onların bu zulümlerde yarışmalarına işaret ediyor:
“Onlardan birçoğunun yarışırcasına; günaha, başkasının hakkına tecavüz etmeye ve haram yemeye koştuklarını görürsün…” (Maide , 62)
İnsan yeryüzüne insan olarak geliyor ama davranışlarıyla rahatça hayvana dönüşebiliyor.
“Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan bile daha sapık yoldadırlar. (Furkan, 44)
İnsanca yaşamak, insanca davranmak, diğer insanların yardımına koşmak; insanı, “insan” yapıyor.
Zulmetmek, saldırmak, tuzak kurmak, başkasının mal ve mülküne tecavüz etmek gibi hayvani davranışlar ise insanı, hayvanlığa götürüyor.
Halkın parasıyla Sirse gibi saraylar kurmak, altından tahtlara kurulmak, “Kırk haramilik”, gasp, rüşvet…
Bizzat yapmasa bile “Nemelazım konforumu bozmayayım”, “ya makamımı kaybedersem” gibi endişelerle zulme seyirci kalma, ezilenleri sessizce seyretme…
Bu davranışların her biri tıpkı Sirse gibi insanı domuz, goril ve ‘aşağılık maymun’a çeviriyor.
“O KADAR GADDAR DEĞİLLERDİR.”
Böylece onlar ayrı bir boyuta geçmiş oluyorlar ama biz onları hâlâ “insan” sanıyoruz.
“Sirse”nin büyüsünden habersizce soruyoruz, soruyorsunuz:
“8 yaşındaki kanser hastası çocuğa aylardır niye böyle davranıyorlar, neden acımıyorlar?
Benim diyesim geliyor. “Siz hiç, bir sırtlanların avına merhamet edip yemekten vazgeçtiğini gördünüz mü?”
Habere bakıp diyorsunuz “Korona günlerinde mağdur ailelere yardım edenleri nasıl tutuklarlar?”
Benim diyesim geliyor. “Vampirler kan içmeden sabahı nasıl etsin? Gündüz nasıl boş dursun?”
Diyorsunuz: “Bunlar hapishanedeki bebekleri niye serbest bırakmıyor?”
Peki siz hiç duydunuz mu, tilkinin civcivlere acıdığını, tavuğa dokunmadığını?
Aklınıza geliyor: “Herhalde virüsten dolayı hapishanedekileri ölüme mahkûm etmezler, tahliye ederler, o kadar gaddar değillerdir?”
Soruyorum yine: “Siz kurtların, koyunların can güvenliğinden kaygılandığını hiç duydunuz mu?”
CANAVAR, NE ZAMAN CANAVARLIĞI BIRAKIR?
Timsah dişinin kırılacağından korkarsa ısırmaktan vazgeçer.
Çakal, aslanın soluğunu ensesinde hissederse avı terk eder.
Yılan belinin kırılacağından ürkerse yutmayı bırakır.
Yani canavar, canavarlığını kaybedeceğinden korkarsa canavarlığa ara verir.
Yoksa merhametten değil.
Unutmamak lazım hırsızın merhameti hırsızadır.
Tecavüzcünün merhameti tecavüzcüyedir.
Canavarlığın sözlük karşılığı “Acırsanız acınacak hale gelirsiniz” cümlesidir.
Bu nedenle ancak Sûr sesinin akıllarını başlarına getireceği mahlûklardan insanlık beklemek naifliktir.
Kur’an onların çözümsüz durumlarını şöyle resmediyor:
“Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de bir perde inmiştir…” (2/7)
Perde üstüne perde gözleri bağlı bu zavallılar onları bekleyen âkibetten habersiz Sirse’nin saray bahçesinde gayet mutlular, eğleniyorlar.
Goril düğününü yapıyor, yılanlar zehirlerini ikmal ediyor. Timsahlar ise kol kola sevinçle halay çekiyor.
Cehenneme gelince o, şimdilerde meclis meclis gezip odun topluyor.
Yasal gerekliliklerin peşinde olmak, hakkını aramak, kan ter içinde koşmak ve çalışmak önemli bir sorumluluk. Fakat bu, zulmü bitirecek asıl kapının neresi olduğunun şuurunda olmaya mâni değil.
Önemli olan, ‘esbâbı, çözüm kapısı sanma’ yanlışına düşmemek.
Şefkat bekleyecek, merhamet dileneceksek “Rahman ve Rahim” sadece O’dur.
Çok teşşekkürler.yazılarınız ufuk açıcı.adamın içini rahatlacı ve işte bu dedirten makale ler.Başarılar…
⏩👉Canavarlığın sözlük karşılığı “Acırsanız acınacak hale gelirsiniz” cümlesidir.
⏩👉Bu nedenle ancak Sûr sesinin akıllarını başlarına getireceği mahlûklardan insanlık beklemek naifliktir.
⏩👉Kur’an onların çözümsüz durumlarını şöyle resmediyor:
⏩🔘“Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de bir perde inmiştir…” (2/7)
Söylenecekleri söylemişsiniz.
Ben diyebilirim?
Veysel bey makaleniz içimize de su serpti.
Hizmet hareketi, duruşu ile hal dili ile Kuran-ı Kerim’i tefsir ettiğini düşünüyorum.