Sandıkta umut var mı? 

NECİP F. BAHADIR | YORUM

Geçen hafta Azerbaycan’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini İlham Aliyev yüzde 92.1 oyla kazandı. AGİT usulsüzlükler tespit etse de sonuç sürpriz değil. Aliyev, Karabağ’da Ermeniler’in işgal ettiği Azeri topraklarını geri aldı. ‘Karabağ fatihi’ olarak girdiği seçimleri kazanması son derece doğal. Normal şartlar altında girseydi de yine yüzde 90’nı bulurdu oyu.

Türkiye’nin doğusunda yer alan ülkelerde demokratik rejimlerden söz edilse, çok adayla seçimlere gidilse de oran pek değişmiyor. Arap İslam dünyasının en büyük ülkesi Mısır’da geçen yıl yapılan seçimlerde Sisi’nin oyları düştü, halkının yüzde 89.6’sının oylarını alabildi. Mısır’da da tek aday Sisi değildi, seçimlere katılan başka isimler de vardı. Ancak sonuç orada da sürpriz olmadı.

Rivayet olunur ki bir seçim sonrası batılı bir gazeteci Saddam Hüseyin’i tebrik ederken “Ne mutlu size. Halkınızın yüzde 97’sinin oylarını aldınız. Bir lider daha ne ister ki…” der. Ama Saddam o kadar mutlu değildir. Gazeteciye döner ve, “Ortadoğu’da bir lider aldığı oya bakmaz. Öncelikle oy vermeyenlerin kimler olduğunu öğrenmek ister!” diye cevap verir. Eğer öğrenebilirse kendisine oy vermeyenleri ne yapacağı belli; ya hapis, ya sürgün… İkna etmek gibi bir derdi, düşüncesi olmaz!

Ülkenin yarısı Erdoğan’a karşı!

Bugüne kadar dünyaya herkesin sevdiği ve benimsediği bir insan gelmedi. Peygamberler bile istenmedikleri için doğdukları toprakları terk etmek zorunda kaldı. Bu kadar yüksek oy oranı herhalde sevginin tezahürü değildir.

Son dönemde Türkiye’nin giderek Ortadoğu’ya benzediği yorumları sık yapılmakta… Anadolu’nun hem kültür, hem coğrafya olarak doğulu tarafı var. AK Parti’nin 20 yılı aşan iktidarı, Erdoğan’ın ‘sandıkta yenilmezlik’ algısı her ne kadar Ortadoğu yönetimlerini andırsa da Türkiye, bir Mısır, bir Azerbaycan değil elbette.

Bütün devlet imkanlarını sonuna kadar kullanmasına, muhalif sesleri susturmasına, sivil toplumu yok etmesine ve adaletsiz yarışa rağmen yüzde 50 oyu güçlükle aşıyor. Her şeye rağmen karşısında yüzde 50’lik bir kitle var. Ülkenin yarısı yani. Yoksa Erdoğan’ın lider kalibresi Sisi’den geri kalmaz. Uluslararası camiadaki popülerliğiyle Sisi’den çok önde olduğu bile söylenebilir. Doğu hakları popülerliği sever.

Mısır Azerbaycan bir yana, Türkiye’nin trajedisi şurada; çok partili demokratik sisteme geçtikten sonra rejim son dönemde geriye gitti. Siyaset tarihinde 1940’lı yıllar tek parti dönemi olarak nitelenir ve toplum nezdinde mahkum edilir. Sol partiler aradan geçen on yıllara rağmen hala o devrin bedelini ödüyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 1940’ların tek parti devrinden de geri.

En büyük sorun toplumsal ‘umursamazlık’!

Bugün sadece ‘tek parti’ değil söz konusu olan bütün güçlerin bir kişide toplandığı ‘tek adamlık’ yürürlükte. Tüm günahı siyasetçinin sırtına yüklemek doğru olmaz. Her lider sınırsız güç kullanmak ister. Fakat toplum buna izin vermez. Sistem kendi içinde kontrol mekanizmaları geliştirir. Burada en büyük sorun toplumun umursamazlığıdır. Erdoğan gücünü kendisini kayıtsız şartsız destekleyen kitlesinden alıyor. Liderden öte dinsel bir külte dönüştü ve ‘kendi müminlerini’ oluşturdu. “Güç bozar, mutlak güç mutlak bozar.” diyen boşuna söylememiş. Başarısız politikalara aldırmayan halkın desteği Erdoğan’ı da bozdu, sistemi de… Ve Türkiye’yi de tabii.

İktidar olamayan liderlerin otoriter özlemlerini parti içinde gerçekleştirdiklerini unutmayalım. Bu topraklarda lokantalar bile sahibinin ismiyle anılır; İsmail’in Yeri, Köfteci Yusuf gibi… Böyle bir kültürde koca ülkenin Erdoğan’ın Türkiye’si haline gelmesi normal değil mi? Sistemin oto kontrol mekanizmaları çökerse olacağı buydu.

‘Siyasal İslamcılık’ sadece bir perde!

Demokrasinin nimetlerini tatmış, çok partili hayatı sevmiş bir toplumun anlaşılamaz şekilde eskiye geçit vermesi, sultanlığa özenen rejimi benimsemesi ve desteklemesi Türkiye’nin trajedisidir. Bunun değerler ve kutsallar ekseninde yapılması çok daha acı verici. AK Parti’nin ideolojisi bilinenin aksine siyasal İslamcılık falan değil. Kabul edin etmeyin, siyasal İslamcılığın bir felsefesi var.

Erdoğan’ın devlete yüklediği anlam, muktedirliğe giden yolda izlediği yöntemler ve iktidarda kalmak için verdiği çabalar ne siyasetle izah edilebilir ne de İslamcılıkla…

Bu kadar kaba yöntemler, hoyrat politikalar siyasetin de İslamcılığın da dışında. Başörtüsü ve Ayasofya gibi icraatlar ise İslamcılıkla asla bağdaşmayan politika ve icraatların perdelenmesinden başka bir şey değil. Toplumun gözünü boyayan birkaç şekli uygulamaya bakarak AK Parti iktidarının niteliği ve rengi hakkında karar vermek doğru olmaz. Erdoğan dinin kutsallarını iktidar mücadelesine, siyasetine ‘sermaye’ yaptı ve pervasızca harcadı. İşin özü bu. 

Hak, hukuk ve adaleti çekip alır, politikalarınızda göz ardı ederseniz orada ne dinden söz edilebilir ne de siyasi İslamcılıktan… Din olarak İslam’ın, ideoloji olarak siyasal İslamcılığın ana kriteri adalet, hak ve hukuka riayettir. Ayrıca insani açıdan ‘ahlak’ boyutu olmazsa olmazıdır. Siyasal İslamcılığın temel mesele yaptığı hususlar, AK Parti iktidarının en zayıf olduğu alanlardır. Başaramadığı değil, umursamadığı, görmezden geldiği değerlerdir.

AK Parti’nin yargısı, İstiklal Mahkemeleri’yle yarışıyor!

Adalet sınavını geçemeyen bir yönetimin İslamcılığından dem vurulabilir mi? AK Parti tabanı, milletvekilleri bile adalet karnesinin zayıf olduğunu kabul ediyor. Bugün yargıya güven cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesinde. AK Parti’nin yargı sistemi adaletsizlikte ortaçağ engizisyonu ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki İstiklal Mahkemeleri ile yarışmakta…

Mahkemelerde en temel haklar çiğnenmekte, usül hukuku bile delik deşik edilmekte. Bu tespitleri yapabilmek için mahkeme salonlarına kulak vermeniz ve ‘sağır şeytan’ olmamanız yeterli. Bugün AK Parti ve kitlesi sadece ‘dilsizleri’ değil ‘sağır şeytanları’ da bünyesinde barındırıyor. Adaletle değil hapishanelerin çokluğu ve büyüklüğü ile övünen iktidar var karşımızda.

Hangi dünya vatandaşı veya bir Müslüman siyasal İslamcı diye nitelenen AK Parti’nin gölgesindeki mahkemelerde yargılanmak ister?

AK Parti’nin ‘siyasal İslamcılık’ diye bir derdi yok!

Emin olun, Erdoğan’ın tek söz sahibi olduğu AK Parti iktidarının siyasal İslamcılık diye bir derdi yok. Kaba siyasetle gücü kontrol etmek ve elinden kaçırmamak. Bütün mesele bu. Gerisi bu yola giden taşlardan ibaret. Halk nezdinde dinsel görüntü ve mesajlar, Ankara’da MHP ve Vatan Partisi gibi milliyetçiliğin sağ ve sol unsurları ile ittifak… Buna eski rejimin Kemalist damarını da ekleyin. İktidarın röntgenini çekmiş olursunuz.

Doğu Perinçek’in ‘Bizim çizgimize geldi’ dediği Erdoğan’ın İslamcılığından söz edilebilir mi? Erdoğan’ın ‘dünya lideri, Türkiye’nin bölge gücü’ olduğu propaganda ve sloganları Gazze’de çöktü.

Erdoğan’a desteği siyasi nedenler ve sosyolojik boyutlarla izah etmek gerek. Anadolu insanının kutsallara sınırsız kredisi var. Adnan Menderes’in ezanı aslına çevirmesi bütün hatalarını, yanlışlarını örttüğü gibi Erdoğan’ın dini retorik ve sembolik icraatları seçmenin temelini oluşturan muhafazakâr kitlelere yetti. İktidarın maddi nimetlerinden yararlanmayı eklerseniz, sandıkların efendisi olan Erdoğan’ın sırrını çözersiniz.

Hokkabaz ve Musa’nın asası!

Tabii Erdoğan’ın bir ‘sandık sihirbazı’ olduğunu da unutmamak lazım. Hokkabazlar bu topraklarda her zaman iş yapar. Er ya da geç sihirbazların boyası dökülür. Peş peşe tavşanların çıktığı şapka elde kalıverir. Büyücülerin sihirli değnekleri Musa’nın asasına karşısında aciz kalır. O asa sahibi ortaya çıksın yeter ki… Seçmenin büyülenmiş gözü açılıverir. Dilsizler dillenir, sağırlar işitir. Metafizik boyutla izah tarzım değil aslında. Fizik iflas ettiyse ben ne yapayım.

Bir yerde güneş doğuyorsa orada umut var demektir. Pes etmek, umutsuzluğa teslim olmak ölümle eşdeğer. Türkiye’nin doğu tarafının demokrasiden uzak olduğu bir gerçek… Buna karşılık hak ve özgürlüklerin ışıldadığı batı yakası da var. Bu topraklarda sandık her zaman umuttur. Bakarsınız bir rüzgar eser, tahtı bir tarafa savurur, şahı diğer tarafa…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin