YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra dünyanın belli başlı devletleri, saldırgan ve saldırıya uğrayan ülkeye karşı bir pozisyon belirliyor. Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Çin’in bu krizle ilgili yüzlerce farklı senaryo üzerine üretilmiş politikalarının olduğunu anlıyoruz. Söz konusu ülkelerin çok farklı senaryolara göre strateji üreten devlet görevlileri var.
Hem kendi ülkelerinin çıkarları, hem de içinde bulundukları blokların çıkarlarına göre duruş belirliyorlar. Almanya’nın da krizin ilerleyen safhalarına göre değişen politikaları oldu.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Türkiye ise Recep Erdoğan, iletişim başkanı ve özel kalem müdürü ile oturup politikayı anlık belirliyor. Kriz ortaya çıktıktan sonra Recep Bey “Güvenlik Zirvesi” diye bir toplantı organize ediyor. Bu zirvenin hukuki bir zemini yok yani bu toplantı ve toplantı üyelerinin belirlenmesi bir yasal düzenlemeyle olmuyor. Böyle durumlarda normalde Milli Güvenlik Kurulu’nun ilgili alanında olması gereken bir durum ama Recep Bey bunun yerine bir güvenlik zirvesi organize etmeyi ve istediklerini çağırmayı daha uygun bulmuş.
Güvenlik zirvesinin yasal dayanağının olmasına gerekte yok zaten ülkede anayasa uzun süre önce askıya alınmış, herkes de sessizce bu durumu kabullenmiş değil mi?
Bu güvenlik zirvesine Fuat Oktay, Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, AKP sözcüsü Ömer Çelik, AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, AKP Grup Başkanı İsmet Yılmaz, İçişleri Bakanı Soylu, Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın da katılıyor. Bunlara ek olarak Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve MİT müsteşarı da dahil ediliyor.
Toplantıya katılanların listesi bile ülkenin artık Türkiye Cumhuriyeti değil ‘şahsımistan’ olduğunun tek başına ispatı. Şahsımın çavuşları oturup ülkenin güvenliğini konuşmuşlar, toplantının ilerleyen saatlerinde Recep Bey’in aşçısı, şoförü, kuaförü de toplantıya dahil olmuştur muhtemelen.
Çünkü toplantıda konuşulan konular ülkenin çıkarları değil Recep T. Erdoğan’ın şahsi çıkarları.
Bütün dünya Rusya’ya karşı ittifakta birleşirken Recep Bey, Putin ile arayı bozmak istemiyor çünkü onların elinde başta 15 Temmuz gerçekleri olmak üzere, AKP hükümetinin terör örgütlerine nasıl silah temini ettikleri, aile fertlerinin organize ettiği petrol kaçakçılığı gibi pek çok dosya var.
Ukrayna ile de arayı bozmak istemiyor çünkü damadı bu ülkeye SİHA satıyor. Hem de Ukrayna’yı destekleyen Batı blokunun elinde de Recep T. Erdoğan hakkında hatırı sayılır kriminal dosyalar var.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, Recep T. Erdoğan’ın kişisel hesaplarının oyuncağı olmuş durumda.
Her konuşmasında 2000 yıllık Türk Devleti diye başlayanların ülkeyi getirdikleri noktayı görüyor musunuz? Yani ortada bir kabile devleti bile kalmadı, devlet diye ortada kalan şey tam bir ahbap çavuş yapılanması.
Türkiye’yi böylesine ilgilendiren, bu denli önemli bir meselenin konuşulduğu toplantıyı medyaya anlatmak da AKP sözcüsü Ömer Çelik’e düşüyor. Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Trollerin başkanı Fahrettin Altun onların yanında da süs biberi gibi Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genel Kurmay Başkanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı Hakan Fidan.
CHP Genel Başkanı bu durumu haklı olarak eleştiriyor. Ama sayın Kılıçdaroğlu’nun Nasreddin Hoca’nın kazan hikayesini bir daha dinlemesinde fayda var. Bir kazanın doğurduğuna inanıyorsanız öldüğüne de inanacaksınız.
Recep T. Erdoğan size gelip kazan doğurdu dediğinde mutluluktan bütün dişlerinizi göstermiştiniz. Önceden fişlediğiniz bütün memurları tek tek attı, sizler de kolunuz yorulmadı diye çok mutlu oldunuz.
Kanunun emrettiklerinden başka hiçbir şey yapmamış bu memurları, devletten ve ülkeden kazımak için hep beraber hukuku ve devleti ortadan kaldırdığınızda bugünlerin geleceğini biliyor olmanız gerekirdi.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu şimdi işlemeyen devletten bahsediyor ama o devletin işleyen çarklarının darmadağın edilmesinde partinizin de az emeği yok, kabul edin.