YORUM | M. NEDİM HAZAR
Erdoğan yine esip gürlüyor. Yandaşlarına göre Avrupa’yı fethedip döndü. Havuz şeysilerinin manşetleri “Fatih” Erdoğan güzellemeleriyle dolu.
Ancak durum gerçekten öyle mi?
Batı medyası olaya biraz farklı bakıyor. Onlara göre “Şeytan ayrıntıda gizli” ve burada ise şeytan uygulamada gizli. “Türkiye’nin iade taleplerini ‘hızlı ve titizlikle’ değerlendirmek ayrı bir konu, bir sığınmacıyı Ankara’ya göndermek ayrı bir konu” diyorlar.
Aslında artık tüm dünya tanıyor Erdoğan’ı…
Tabiri, meşhur Kolpaçino filminin karakteri Sabri Abi kullanıyordu: “Safi rüzgar!”
Hiçbir numarası olmayan, sadece atıp tutan karakterler için kullanıyordu ihtiyar bitirim.
Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere siyasal İslamcıların istisnasız tamamının bir özelliği bu.
Gerçeklerden ziyade algılarla uğraşmak en temel özellikleri.
Enflasyonla filan uğraşmayı bilmedikleri için, rakamlarla oynayarak ekonomicilik yapıyorlar!
Pandemi süreci boyunca hastalıkla uğraşmak yerine istatistiklerle oynayarak yaptıkları gibi.
Sonra de işte gelsin petrol rezervleri, gitsin jelibon hazineleri.
Safi rüzgar yani.
Yalnız bir hakkı teslim etmek lazım.
Belki de tarihin gelmiş geçmiş en iyi şantaj yapan siyasetçisidir Erdoğan.
Oğluyla konuştuğu “Kucağımıza gelecekler” içerikli telefon görüşmesinden beri hemen her olayı şantaj ile fırsata çevirmeyi becerdiğini biliyoruz.
Katledilmiş bir gazeteci üzerinden bile yaptı bunu.
Mülteciler mevzuunda o kadar çok yaptı ki artık Avrupa’yı bıktırdı!
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinde de aynı yöntemi yaptı.
Şimdi yandaş basında bir bayram havası: Reis batıyı dize getirdi, güzellemeleri.
Ancak batı basınına bakınca durum biraz değil epey farklı görünüyor.
Madrid’deki NATO zirvesinde İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusunda Türkiye ile varılan uzlaşma havuz medyasında büyük destan olarak sunulurken, özellikle Alman ve Avrupa basınında da geniş yankı buldu.
Sözgelimi Hollanda’nın en etkili yayın organlarından olan de Volkskrant gazetesine göre, Türkiye’de hükümete yakın medyada lanse edildiği gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm taleplerinin karşılandığı değerlendirmesi gerçeği yansıtmıyor!
Gazetede yayınlanan Arnout Brauwers imzalı haberde şöyle deniliyor: “İsveç ve Finlandiya ile varılan mutabakat Türkiye için bir başarı mı? Türk hükümetine göre kesinlikle öyle. Türk medyasının geneli de bu görüşe katılıyor. Bu da sözde başarının Erdoğan’ın işine yaradığını gösteriyor. Buna ihtiyacı da var. Erdoğan gelecek yıl Haziran ayında yeniden seçilmeyi ümit ediyor, ancak partisi AKP’nin durumu anketlerde iyi görünmüyor. Ekonomideki kötü durum Türk seçmende hoşnutsuzluk oluşturmuş durumda. Erdoğan Madrid’de başrol oynayarak kendini Türkiye’nin çıkarlarını savunan ve uluslararası sahnede ilgi gören bir devlet adamı olarak lanse edebilir.”
Ancak elin oğlu “safi rüzgar” meselesinin farkında ve devam ediyor muhabir:
“Ama gerçekten de Türkiye’nin tüm talepleri yerine getirildi mi? Kesinlikle hayır! Anlaşma metni o kadar titiz ve akıllıca formüle edildi ki, taraflara yorum için geniş bir hareket alanı tanındı. Türkler başarılarının tadını çıkarabilir ama somut olarak bakıldığında sonuç asıl İsveç ve Finlandiya’nın yararına oldu.”
Gayet açık değil mi?
Devam edelim.
İsveç’in iki önemli gazetesi Dagens Nyheter ve Neue Zürcher Zeitung de çok farklı düşüncede değil. Bakalım:
“Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki kavgada ilk etapta şüphesiz dediğini yaptırmış oldu. İsveç ve Finlandiya, PKK ve taraftarlarına karşı tüm kararlılıkla harekete geçme sözü vermekle kalmadı, aynı zamanda Suriye’deki YPG ile Ankara’nın 2016’daki darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen hareketini desteklememe taahhüdünde de bulundu. Ancak asıl konu, resmi makamların bu anlaşmayı nasıl uygulayacağına bağlı olacak. Tüm Kürt yayınevlerinin, gazete ve derneklerin kapatılması, PKK sempatizanlarının kitleler halinde Türkiye’ye iade edilmesi hiç olası değil. Kaldı ki hukuk bu noktada katı sınırlar koyacaktır. İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’ye silah sevkiyatı yapması konusu da kendi ölçüleri çerçevesinde verecekleri bir karar. Erdoğan vetoyla uluslararası sahnede dikkatleri üzerine toplamayı başardı. Ama bu hamlenin sonuçta işe yarayıp yaramadığını bekleyip görmek gerekecek.”
“İsveç ve Finlandiya’nın verdiği tek ve en net taviz, Suriyeli Kürt milislerden oluşan YPG’yi desteklememe vaadi. Buna karşılık metinde en fazla göze çarpan, pek çok maddede farklı yorumlara kapının açık bırakılması. Şeytan ayrıntıda gizlidir, denir. Burada ise şeytan uygulamada. Türkiye’nin iade taleplerini ‘hızlı ve titizlikle’ değerlendirmek ayrı bir konu, bir sığınmacıyı Ankara’ya göndermek ayrı bir konu. Anlaşma, Türk meclisinin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurularını onaylayacağına dair bir taahhüt de içermiyor. Azami iç siyasi etkinin yaratılması için yeni taleplerin ortaya çıkması ve onay sürecinin zaman alması olasılığı göz ardı edilemez. İsveç NATO’ya alınacak, çünkü diğer üye ülkelerin çıkarları bu yönde. Biz bekleme sürecindeyken Erdoğan’ın yine anlaşmaya uyulmadığı yönünde şikayetlerde bulunması olasılığına karşı metanetimizi korumalıyız.”
Alman medyası ise NATO toplantısında Erdoğan’ın rol çalma girişiminin batılı siyasetçilerin kurnazlığıyla aşıldığını, Erdoğan’ın kendi halkını kandırmasına yol verdiklerini söyleyerek ekliyor: “Avrupa’nın güneyinde ise Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusundaki entrika dolu bir poker sonrasında net bir şekilde NATO’dan yana tavrını ortaya koydu. İttifak, kısa süre öncesine kadar akla gelmeyecek bir yeniden doğuş yaşıyor. Coşkuya kapılmanın anlamı yok.”
Olsun, bize her gün bayram!