MAHMUT AKPINAR | YORUM
Rusya’nın Putin‘le birlikte yeniden yayılmacı politikalara yönelmesini, bağımsız bir ülke olan Ukrayna’nın bazı topraklarını işgal etmesini elbette onaylamıyorum. Hatta Rusya’nın çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer Putin’in yayılmacı politikaları cezalandırılmazsa bu durum pek çok ülkeyi tedirgin etmeye devam edecek, Dünya ve Avrupa barışını olumsuz etkileyecektir.
Rusya Ukrayna Savaşı üzerinden 1000 günden fazla zaman geçti. Başlarda Ukrayna’ya çok şans verilmiyordu. Ama aradaki güç dengesizliğine rağmen Ukrayna iyi direndi. Rusya’nın zaaflarını, sanıldığı kadar güçlü olmadığını dünyaya gösterdi. Elbette askeri, ekonomik, beşerî vs. açılardan iki ülke arasında uçurum vardı. Ama Ukrayna’nın sergilediği performans global anlamda Rusya’ya yüklenen anlamın revize edilmesine neden oldu. Zira Rusya, Ukrayna güçlerini kendi toprağı Kursk’tan bile çıkaramadı, bunun için Kuzey Kore’den 10 bin askeri yardıma çağırmak zorunda kaldı.
Avrupa, ABD ve NATO Ukrayna’ya tüm gücüyle ve tam destek vermedi. Rusya’nın Ukrayna’da batağa saplanmasını, enerjisini yitirmesini bekledi. Belki de Rusya’nın çok da güçlü olmadığının dünya ve Ruslar nezdinde görülmesini istedi. Ukrayna’ya verdiği destek şartlı ve sınırlıydı. Etkili ve vurucu silahları Ukrayna’ya ya vermediler veya Rusya içinde kullanmamak şartıyla verdiler.
Trump‘ın seçilmesi sonrası Putin, Ukrayna içlerine ilerleme ve mutlak zafer elde etme hayali kurarken beklenmedik şeyler oldu. Joe Biden görevi devretmeden önce Ukrayna’ya, oldukça etkili ATACMS füzelerini Rusya içlerinde kullanma izni verdi. Ukrayna gecikmeksizin pek çok hedefi vurdu. Arkasından Fransız-İngiliz ortak yapımı Storm Shadow füzelerinin Rusya’ya yönelik kullanılmasına izin verildi ve kullanıldı.
Zelensky Rusya ile savaşta Ukrayna’nın dezavantajlı olduğunu baştan itibaren biliyor, kendilerine verilen silahların Rusya topraklarında kullanılmasına müsaade istiyordu. Bu doğrultuda pek çok planlar yapmış ve önerilerde bulunmuştu. Bazı silahların Rusya içinde kullanımına müsaade edilirse Rusya’yı yenebileceğini bile iddia ediyordu.
Bu konuda batılı siyasetçiler ve uzmanlar arasında iki ayrı görüş öne çıkıyordu: Bir kısmı Rusya’nın kendi topraklarında vurulması gerektiğini, böylece Rus halkının savaşın yıkımını bizzat göreceğini, Putin’e toplumsal baskının artacağını, Putin’in sıkışacağını ileriye sürüyordu. Diğer yaklaşım ise Rusya içlerinde bu silahların kullanılmasının lokal bir savaşı global ve nükleer hale getireceğinden endişe ediyordu. Putin’i tahrik etmekten kaçınıyorlardı. Bugüne kadar ikinci şık hep tercih edildi ve Ukrayna’ya verilen silahların Rusya topraklarını vurmasına engel olundu.
Peki ne oldu da Batı, füzelerin ve silahların Rusya içlerinde kullanılmasına müsaade etti?
Trump‘ın iktidara gelmesiyle birlikte Ukrayna’ya ABD desteğinin biteceği bekleniyor. Böyle bir durumda Ukrayna Rusya karşısında çok dezavantajlı hale gelecek. Putin Ukrayna’nın daha fazla bir kısmını belki tamamını işgal etme imkânı bulacak. Böyle bir durum ABD güvenliğini tehdit etmese de Avrupa için endişe sebebi.
Bu nedenle, muhtemelen, Trump gelmeden Putin’e ve Rus halkına mesaj verilmek istendi. Bu mesaj batının bir Dünya Savaşı ve nükleer savaş istemediği için Ukrayna‘yı dizginlediğini, ama gerekirse Rusya’nın da vurulabileceği uyarısını ihtiva ediyordu. Ayrıca Rus halkına, “Putin’in peşine takılmayın! Sizi vurabiliriz, çok zarar verebiliriz. Putin’i siz dizginleyin ve engelleyin!” mesajıydı.
Ayrıca, Biden ve Avrupalı ülkelerin Trump döneminde yapılması muhtemel barış görüşmeleri öncesi Putin’in elini zayıflatıp, Ukrayna’nın pazarlık marjını artırmayı hedefledikleri yönünde yorumlar yapılıyor.
Başta ABD olmak üzere NATO ve Batı dünyası gelecekte Rusya’dan öte global anlamda Çin’i tehdit ve tehlike görüyor. Dolayısıyla buna karşı tedbirler almaya çalışıyorlar. Ancak Rusya’nın Ukrayna‘yı işgali Çin‘le batı arasında ortada bir yerde durabileceği, belki Batı’ya daha yakın olacağı düşünülen Rusya’nın Çin’e yaklaşmasına sebep oldu. Ukrayna ile savaşta istediğini kısa sürede alamayan, aksine büyük direnç gören, mühimmat ve asker açısından yetersiz kalan Putin karizmasını çizdirmemek için İran’dan Kuzey Kore’ye, Çin’e kadar pek çok ülkeden yardım istedi. Onlardan mühimmat ve silah almakla yetinmedi, lejyoner askerler kiraladı. Aynı zamanda bir Avrupa ülkesi olan Rusya, Çin ile ilişkilerini güçlendirdi, bağımlılığını artırdı. Bir yönüyle Çin’e mecbur hale geldi.
Ukrayna’yı işgal ettiği Rusya toprağından atmakta yetersiz kaldı ve bir Çin uydusu olan Kuzey Kore’den 10.000 civarında asker getirdi topraklarına. Bu sayının 100.000’e kadar çıkabileceği belirtiliyor. Putin, Rus çocuklarının cenazelerinin Rusya içine dağılıp tepkiler gelmesinden korktuğu için, iç politikada sıkışmamak için böyle bir yolu tercih etti. Zira her bir Rus cenazesinin kendisine politik baskı olarak döneceğini biliyor. Bu nedenle lejyoner askerler kiralayıp onları savaştırıyor. Kuzey Kore sadece asker temin etmiyor, Rusya için en önemli mühimmat ve füze tedarikçisi haline geldi. Kuzey Kore ile girilen bu ilişki, Çin‘e bağımlılığın başka bir yönü.
ABD’nin ve Avrupa’nın Ukrayna’ya bazı silahları Rusya içlerinde kullanma izni vermesi nükleer bir savaşa, Üçüncü Dünya savaşına sebep olur mu emin değilim. Putin bu saldırılar sonrası el yükseltti ve destekçi ülkeleri vurabileceğini söyledi. Rusya’nın bir NATO ülkesini vurmayı düşüneceğini, buna cüret edeceğini sanmıyorum. Cevabı asimetrik yöntemlerle verecektir. Ancak bu sıkışmışlık ve aşağılanma durumu, koltuğunu koruma kaygısı da güden Putin’i Çin’e daha fazla mahkûm ve mecbur edebilir. Dolayısıyla Çin‘le Batı arasında bir dengede durması arzu edilen, coğrafi konumu ve yeraltı kaynakları itibari ile hayati öneme sahip Rusya’nın Çin’le angajmanlarının artmasına sebep olur. Eğer süreç böyle devam ederse uzun erimde Çin bir peyk haline getiremese bile Rusya’nın kendisine mecburiyetini artırır.
Yaşı 50 ve üstü olanların hafızasında SSCB’nin global etkinliğinden kalma çok güçlü bir Rusya algısı var. Putin, Rusya’yı epeyce toparlasa da SSCB’nin ifade ettiği anlamı ifade etmiyor. Evet, Rusya büyük ve nükleer bir güç, ancak yükselen yeni güçler karşısından nispi olarak zayıflıyor. Artık Sovyetler Birliği dönemindeki gibi başat güç değil. Çin ise ekonomik, teknolojik, askeri, siyasi açıdan çok hızlı yükselen bir güç ve Rusya ile çok geniş sınırlara sahip. Jeopolitik konum açısından baktığımızda ilerleyen dönemde Çin’in Rusya için bir tehdit olması kaçınılmaz. Ukrayna savaşındaki testle “korkulacak bir güç olmadığı” anlaşılan, Çin’e komşu geniş ve boş topraklara, devasa yeraltı zenginliklerine sahip Rusya er veya geç yayılmacı Çin’in iştahını kabartacaktır.
Akıllı bir Batı ve NATO yönetimi Rusya’yı Çin inisiyatifine terk etmez, yanında veya ortada tutmayı tercih eder. Zira Çin’le birlikte hareket eden bir Rusya Çin‘le mücadeleyi ana amaç edinen Batı’nın işini çok fazla zorlaştırır. Batılı stratejistler Rusya’yla ilişkilerde bu noktayı mutlaka dikkate almalıdırlar. Putin’i terbiye etmek isterken Rusya’yı Çin’in kucağına itmemek, mahkûm hale getirmemek gerekir. Rus halkının, Çin’e mahkum olmaktansa arada bir yerlerde durmayı veya batıya yakın durmayı tercih edeceğinden eminim.
Batı-Çin rekabetinde Rusya’nın 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya ve Doğu Avrupa gibi olmaması için dikkatli olmak lazım. Malum, o dönem demokratik batı bütün dikkatini, stratejisini Hitler’in yenilmesine teksif etmişti. Paris’ten Moskova’ya kadar geniş bir alanı işgal eden Hitler hem SSCB’nin hem de Batının düşmanıydı. Hitler sonrası durum çok da dikkate alınmadığı için Hitler’in düşmesiyle birlikte Almanya’nın bir kısmı ve bütün Doğu Avrupa SSCB elinde kaldı. Sonra yıllarca Batı buraları bu defa SSCB etkisinden kurtarmak için mücadele etti. Ukrayna’ya yardımcı olurken Rusya’yı Çin’in kucağına itip ona mahkûm etmemek lazım.
Umarım Batılı stratejistler, siyasetçiler Çin’e terk edilen veya mahkum edilen bir Rusya’nın uzun erimde batı dünyası adına ne büyük kayıp olacağının farkındadırlar.
Hacı hacıyı bulur Mekke’de, derviş dervişi bulur tekkede diye bir söz vardır. Erdoğan, Putin gibi tiplerin Çin ile beraber olması kadar normal bir durum yok. Türkiye halkına Çin mi Avrupa mı desen, Avrupa der, Rus halkına da sorsan aynı şeyi söyler ama başta megaloman, narsist tipler olduğu sürece, aklı selim politikaları kimden bekleyeceksiniz?