Haber-İnceleme| Naci Karadağ
Camus’nun meşhur cümlesidir; “Bir ülkenin ne mal olduğunu anlamak istiyorsan, o ülkedeki insanların ölüm şekillerine bakman yeterlidir!”
Soma’da maden faciası yaşandı… 301 madenci öldü. 301 insan, 301 hayat…
Hani normal bir ülkede yer yerinden oynar, bakanlar filan istifa eder değil mi?
Uzun süre gündemden düşmez, sorumlular bulunur, yargılanır…
Bizde –her zamanki gibi- tam tersi oldu…
İktidar medyası dört koldan çengi devlet-bakan güzellemesi yaparken, müsteşarlar madenci tekmeledi, yandaş yazarlar “ayağına sağlık” yazıları kaleme aldı.
Enerji Bakanı Taner Yıldız değil istifa etmek tam tersi yeterince takdir görmediğini düşünüp gönül bile koymuştu Türk halkına! Yandaş yazarlar ise tepeden gelen “Yıldız’a sahip çıkın” talimatını abarttı iyice, bakanı göklere çıkardılar, havuz ise “Metanetli Bakan” diye üstün başarı ödülü alması gerektiğini manşet yaptı.
İki gün gömlek değiştirmeyip Soma’da bulunması erdem gibi sunuldu. “Simit yemiş yahu bakan, daha ne istiyorsunuz, nankörler?” içerikli yazı yazan başı örtülü yandaş yazarlar çıktı.
Tayyip Erdoğan yaşanan maden faciası sonucu basın toplantısı yaparken – o da hazır Soma’ya gitmişken bir iki kişi tokatlamıştı- enteresan bir ayrıntı vardı: Erdoğan geçmişteki maden facialarından örnekler vererek “bu işin fıtratında çökük var, ölüm var” dedi. Ne enteresandır aynı anda havuz benzer içerikli haberler yapmaya başladı. Nasıl bir kaynak ise yolladığı metni hem cumhurbaşkanına okutuyor hem de medyaya haber yaptırabiliyordu!
Erdoğan’ın ve havuzun verdiği örneklerdeki facia tarihleri ise enteresandı.
Örneğin İngiltere’de 1913 yılındaki facia örnek olarak veriliyordu ya da Çin’de 1942 yılında yaşanan maden çöküğü “Buyurun her ülkede var” şeklinde savunuldu.
Aradan zaman geçti, kimse istifa etmediği gibi, madenciler suçlu çıktı…
Vatandaşa tekme atan bürokrat milletvekili adayı oldu.
Soma ise 24 Haziran’da Erdoğan ve partisine yüzde 60’lık destek vererek teşekkürünü sundu.
Vaktiyle Murathan Mungan “Yalpa” başlıklı bir konuşmasında şöyle demişti: “Türkiye’de her şey olursunuz bir tek rezil olamazsınız. Çünkü çok kolay unutuyoruz. Örneğin politikada batarsınız, daha sonra müsteşar olursunuz. İş dünyasında batarsınız kimse hatırlamaz yeni bir şirket kurarsınız.”
Türkiye’nin geçmişini, bugününü ve korkarım ki geleceğini tek cümlede özetlemek bu olsa gerek: Bu ülkede her şey olmak mümkün, rezil olmanın dışında!
Önceki gün büyük bir facia yaşandı…
Bir tren raydan çıktı; 24 ölü 73 yaralı vardı.
Devlet ne yaptı biliyor musunuz?
Önce bu kaza haberinin yayınlanmasını önleyen karar aldı. Bu konuyla ilgili haber yayın yasağı getirildi.
Yardım için sefer olması gerekenler haberin yayılmasını engellemek için seferber oldular. Bu konuyla ilgili tek cümle yazana “vatan haini” damgası vurulmaya başlandı.
Ardından tıpkı Soma’daki gibi eski tren kazaları havuz medyasında yayınlanmaya başladı.
Soma’nın üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen aynı taktiği uygulamakta sakınca görmemişti ülkeyi idare edenler, zira çok iyi biliyorlardı ki insanlar unutur ve bu ülkede rezil olmak mümkün değildir!
Havuzun en gözü pek yalakası Sabah, üstelik İngilizce edisyonunda yayınladığı haberde büyük tren kazalarını haberleştirerek “bu işin fıtratına” gönderme yapmaya kalkıştı, haberin altına gelen İngilizce yorumlar o kadar ağır oldu ki Sabah haberi yayından kaldırmak zorunda kaldı.
Bizde kimse rezil olmuyordu aksine övülüyor, kahramanlaştırılıyordu. Bakınız Yusuf Yerkel, bakınız Taner Yıldız örnekleri. Vekillikle ödüllendiriliyordu kimileri. Asrın dolandırıcı, kara para tüccarına yılın iş adamı ödülü veren ülkeden farklı bir uygulama beklemek elbette mümkün değil ama insanın zoruna da gitmiyor değil.
Uzak Doğu’da daha fena örnekler var.
Bürokrasinin en alt tabakasından en tepeye kadar pek çok sorumlu yaşanan irili ufaklı sıkıntılardan dolayı istifa ediyor, özür diliyor, hatta bazen canına kıyıyor…
Elbette kimsenin intihar etmesi gibi bir beklentimiz olmaz ama en azından kahraman ilan edilmese iyi olabilir.
Aslında hakkını yemeyelim, ülkemiz de istifalar olabiliyor.
Sözgelimi belediye başkanları hatta başbakanlar bile istifa edebiliyor ama bunlarda da dünya genelinden ayrılıyoruz.
Örneğin belediye başkanı bizzat reis tarafından istifaya zorlanıyor, etmezse ailesi kaçırılıyor ve gözyaşlarıyla istifa ettikten sonra ailesi serbest bırakılıyor.
Ya da başbakan.
Seçimle yüzde 50’ye yakın oy almışken, aradan birkaç ay bile geçmeden, üstelik kaza, facia bilmem ne bile olmadan Pelikan türü çetelere yem edilerek, tehdit, şantaj ile istifaya zorlanıyor. Etmezse hain ilan edileceğini bildiği için mecburen “Aslında başarılıydım ama” türünden tarihin en tuhaf basın toplantılarıyla veda ediyor.
Büyükşehir belediyelerinden de ciddi örnekler var.
Her türlü felakete karşı arasında durdukları İstanbul, Ankara gibi şehirlerin belediye başkanlarını, “istifa etmezseniz siz ve ailenizi de bitiririz” türünden tehdit ve şantajla görevden el çektiriliyor. Ya da Doğu, Güneydoğu’da olduğu gibi doğrudan hapse atılıp, yerine kayyım atanıyor.
Her felaket sonrasında “Bu işin fıtratında var” denilerek ölümü sıradanlaştıranlar, yaşanan facia sonrasındaki istifa müessesini ise fıtrattan saymıyorlar ama bakalım dünyada böyle mi. Evet işte size büyük facialar ve sonrasındaki etkileri.
Çin / 1988
Benzin taşıyan bir tren ile bir yük treni çarpıştı. Kavşak noktasındaki sinyal çalışmadığı için iki tren birbirine girmişti. Yalnızca 1 kişi öldü. Ancak bu kaza aynı zamanda ülkede 1 ay içinde meydana gelen 3’üncü kazaydı. Olayın ardından Demiryolları Bakanı Ding Guangen görevinden istifa etti.
Mısır / 1988
2002 yılında bir trenin üçüncü sınıf vagonunda meydana gelen patlamada 361 kişi öldü. Şubat ayında gerçekleşen kazadan sonra Başbakan Atef Ebeid olay yerinde kazaya bir piknik tüpünün yol açtığını iddia etti. 20 demiryolu çalışanı mahkemeye sevk edildi. Ancak yargıç “Bana günah keçileri yollamayın” dedi ve 20 işçi ve makinisti serbest bıraktı. Hemen sonra Ulaştırma Bakanı İbrahim el Demeiry ve Demiryolları Genel Müdürü Ahmed el Şerif istifa etti.
Fransa / 1988
27 Haziran günü Paris’te 56 kişinin öldüğü bir tren kazası meydana geldi. 6 hafta sonra yine Paris’te bir istasyona yaklaşan trenin frenleri tutmadı ve kaza 1 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Bunun üzerine Devlet Demiryolları Müdürü Philippe Rouvillois istifa etti. Ulaştırma Bakanı ise Rouvillois’nın ilk kazadan sonraki önlemleri almakta başarısız olduğunu söyleyerek istifayı kabul etti.
Hindistan / 1999
Tren kazalarının sık sık meydana geldiği Hindistan’ın Batı Bengal eyaletinde 2 Ağustos 1999 günü 2 tren çarpıştı. Tren yolundaki ışıkların çalışmaması nedeniyle meydana gelen kazada 285 kişi öldü. Demiryolları Bakanı Nitish Kumar ise henüz soruşturma bile açılmadan olay yerinde istifa etti.
İngiltere / 2000
Hatfield kentinde 17 Ekim 2000 günü saatte 160 kilometre hızla giden ekspres tren kaza yaptı. Vagonların ters döndüğü kazada 4 kişi öldü, 35 kişi yaralandı. Kazaya demiryolu raylarındaki bir kırığın neden olduğu ortaya çıktı. İngiltere’de demiryolu işletmeciliğini üstlenen Railtrack şirketinin patronu Gerald Corbett görevinden ayrıldı.
Hindistan / 2000
Hindistan’da 2 Aralık 2000 günü 2 tren çarpıştı. Kaza demiryolları görevlilerinin tren saatlerini doğru koordine edememesi nedeniyle oldu. 40 kişinin öldüğü olayın ardından Demiryolları Bakanı Mamata Banerjee, Başbakan’a bir mektup yazarak istifasını sundu.
Endonezya / 2001
2 Eylül 2002 günü meydana gelen bir kaza ülkenin demiryollarını kontrol eden şirkette bir dizi istifayı tetikledi. Treni üreten firma olan PT KAI’nın yönetim kurulu kazanın hemen ardından istifalarını Ulaştırma Bakanlığı’na topluca sundu. Şirketin müdürü Badar Zaini görevinden ayrıldı, kazada ölenlerin ailelerine de 1500’er dolar tazminat ödendi.
İngiltere / 2002
İngiltere’de 10 Mayıs 2002 günü Potters Bar kasabasında bir trenin 4 vagonu raydan çıktı. Kazada 7 kişi hayatını kaybetti. Olayın ardından açılan soruşturmada trenin üzerinden geçtiği köprünün hatalı inşa edildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine Ulaştırma Bakanı Stepnen Byers istifa etti.
Türkiye’de kimsenin istifa etmeyeceği gibi, muhtemelen sorumluların da ortaya çıkmayacağı çok yüksek bir ihtimal olan bir facia daha yaşandı. Ama olsun Başkanımız yemine mehter marşı eşliğinde geldi ya bu bize yeter!
Cunku cocukken gudumleniyoruz: Aman rezil oluruz yavrum, sakin soyle yapma vb… kimse rezil olmamali diye zihnimize isleniyor. Bu insanoglunun basina gelebilecek en kotu seylerden biri olarak biliniyor. Elestirirken insafsiz ve asiri olunmasinin da bunda etkisi vardir belki.