TARIK TOROS | YORUM
İktidar, 2 Nisan’da Van’daki zamansız ve başarısız denemenin ardından geçen hafta Hakkari Belediyesi’ne kayyım atayarak şaşırtmadı. Sırada 26 belediye daha var.
Nereden biliyoruz? 6 Mayıs’ta kayyım atanacak DEM Partili belediyelerin tam listesi Hürriyet’te yayımlandı da oradan. (PKK/DEM’li 27 belediye başkanına kayyum yolda – Nedim Şener)
Şaşırtıcı olan Mardin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ahmet Türk’ün, “Üçüncü kez böyle bir yanlışlığa başvuracaklarını düşünmüyorduk.” sözleriydi esasen. (5 Haziran, BBC Türkçe)
Oysa bu yönde hiçbir emare yoktu.
***
Ahmet Türk, 2014, 2019 ve 2024’te üç kez üst üste Mardin’de belediye başkanı seçildi.
2016’da görevinden alınarak tutuklanıp cezaevine gönderildi. Sağlık sorunları nedeniyle adli kontrol şartıyla tahliye edildi fakat görevine iade edilmedi.
2019’da seçildikten hemen sonra ikinci defa görevden alındı, bu defa tutuklanmadı.
Şimdi üçüncü kez seçildi ve listede yine adı var.
16 Mayıs’ta açıklanan Kobani Davası kararlarında 10 yıl hapis cezası aldı.
Ahmet Türk örneğini özellikle verdim. Zira rejimin bir absürtlüğü de şu: Her üç adaylığını da Yüksek Seçim Kurulu “Aday olmasında yasal engel yok!” diye onayladı.
O arada, “Yargıda davası olan aday gösterilmeseydi!” gibi sığ ve sahadaki gerçeklerden uzak yorumları kaale almıyorum.
Kürt siyasetinde hakkında soruşturma olmayan kaç kişi var ki?
Ayrıca “sicili temiz” olmak çare mi?
2019’da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Selçuk Mızraklı’nın hakkında hiçbir soruşturma yoktu, alel acele hazırlanan düzmece bir dosya ile görevden alındı, o gün bugündür hapiste.
***
Dün (9 Haziran, Pazar) Yeni Şafak’ta ilk sayfadan, “Kandil Diyarbakır’a kayyum atamış” masa başı haberi çıktı. PKK’nın Diyarbakır’da paralel yönetim oluşturduğuna, tüm daire başkanlıklarının PKK gölgesi altında olduğuna, örgütün belediyenin tüm kaynaklarında söz sahibi olduğuna dair isim isim bir dizi iddia sıralanıyordu.
Ben bu satırları kaleme alırken Diyarbakır halkı ayaktaydı. Binlerce insan barikatları aşarak Büyükşehir Belediyesi önünde toplandı. “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Gaspçılar defolun, Kürt halkı burada” ve benzeri, Kürtçe ve Türkçe sloganlar atıldı.
Tablo budur ve DEM Partili tüm belediyelerde doğal olarak endişeli bir hava hakimdir.
***
CHP, Van’daki ilk kayyım girişimine (önceki döneme göre) güçlü bir tepki verdi. İki ay sonra Hakkari’de ise durum daha farklıydı. CHP heyeti kayyım kararından 1 gün sonra kente geldi. Yarım saatlik valilik ziyaretinin ardından 10 dakika DEM Parti il örgütüne uğrayıp kentten ayrıldı. Herhangi bir protesto ya da yürüyüşe katılmadılar.
***
Erdoğan’ın Hakkari kararı için, “Yargı, kanunu değil hukuku konuşturmuştur.” (5 Haziran) sözü dikkatli analiz edilirse çok anlamlıdır. Bu, Goebbels felsefesidir. Çünkü Hitler’in propaganda bakanına göre “Hukuk, siyasal liderliğe hizmet etmelidir.”
Bitmedi: “Führer (yani Reis) en üstün yargıçtır ve her yargıç Führer’e sadakatle karar vermelidir.”
Nazi Almanyası’nda bunu yaptılar, hukuken “düşman” kategorisine sokulan gruplar, devlet ve toplum düzeninden atıldı.
Erdoğan’ın önüne o metin boşuna konulmadı. Dolayısıyla, ne iddianamenin ne de yargılamanın peşine düşmenin manası yok. Çünkü yargıçların, sanığın suçlu olduğunu ispat yükümlülüğü yok, hukuk Reis’in uhdesinde. Nazi uygulaması budur.
***
Erdoğan aynı konuşmada “Hiçbir ülke dağdaki eli kanlı teröristlerin tünel kazarak belediyelere sızmasına göz yummaz.” dedi ve 4 gün sonra Yeni Şafak, “Kandil Diyarbakır’a kayyum atamış” başlığı ile çıktı. Her şey sıralı yürüyor.
Erdoğan’ın devamla, “Hakkari bunun ilk adımı olmuştur. Hukuk da gereğini yapmıştır. Yapmaya da devam edecektir.” sözleri olacakların habercisidir.
***
AKP’nin oyları bölgede her seçimde eridi; asker ve polisleri bölgeye taşıyıp şişirme seçmen kayıtlarıyla durumu bu defa “kayyımsız” lehine çevirebileceğini düşündü. Şırnak örneği gibi kısmen sonuç alsa da büyük ölçüde ters tepti bu, yetmedi. Tekrar kayyım politikalarına dönüldü.
Bölgede insanlar çok öfkeli. Taşımalı oylara, kolluk gücü marifetiyle manipüle edilen sandıklara rağmen dişinizi tırnağınıza takıp kazanıyorsunuz ve üçüncü dönem de kayyım atanıyor.
Bu, demokrasiye inancı bitirir, öyle de oluyor.
Kürt seçmenin, “Batı illerinde kayyımın kanıksandığını” düşünmesi ise bambaşka hayal kırıklığıdır. Yasak savma kabilinden ‘tweet’ atarak ya da iki satır ‘idare-i kelam’ demeç vererek olmuyor artık.
Diyarbakır halkı bunun için geç vakte kadar sokaklardaydı.
Halk, iradesine ancak kendinin sahip çıkacağını bunu başkasından beklemenin ham hayal olduğunu gördü. İktidar da CHP’nin ne tepki vereceğinden ziyade bunu tartıyor şimdi. Çünkü belli ki bu defa öncekinden daha büyük bir reaksiyonla karşılaşacak.
Gazze, İsrail’in, AKP’ de, Türkiye’deki Siyonist rejimin ibretli akıbeti olacaktır. Biiznillah