HABER ANALİZ | İLKER DOĞAN
Yargı Reformu ile ilgili son açıklamayı dün Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay yaptı. Oktay, “Önümüzdeki aylarda hukuk devleti ilkesini güçlendirme, öngörülebilir kolay erişilebilen hızlı ve etkin işleyen yargı sistemi yönünde yeni adımlar atacağız.” dedi.
Peki Türkiye’nin gerçekten bir hukuk reformuna mı ihtiyacı var?
Partili birer militan gibi davranan savcı ve hakimlerle ‘adalet’ tesis edilebilir mi?
Sorun gerçekten yasalarda mı yoksa onları uygulamayan savcı ve hakimlerde mi?
HUKUKU DOĞRU UYGULAYACAK HAKİMLERE İHTİYAÇ VAR
Ceza Hukuku’nun önemli isimlerinden Prof. Dr. İzzet Özgenç, Yargıtay’ın bir kararını şöyle değerlendiriyor:
“Bugünkü durumumuz itibarıyla Türkiye’nin hukuk reformuna değil, hukuku doğru uygulayabilecek hakimlere ihtiyacı bulunmaktadır.”
Hukukçuların yüzde 99’u tıpkı Özgenç gibi düşünüyor; sorun yasalarda, kanun maddelerinde değil onları uygulamayan yargı mensuplarında.
GAZETECİYE ‘TERÖR’ CEZASI
Terörle Mücadele Kanunu’na göre “haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.”
Ancak uygulamada öyle olmuyor.
Daha iki gün önce gazeteci Ayşegül Doğan, ‘örgüt kurma ve yönetme’ iddiasıyla yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme Demokratik Toplum Kongresi toplantılarına katılmasını delil kabul etti.
YASAYA RAĞMEN LOHUSA KADINLAR TUTUKLANIYOR
Yine yasaya göre hamile, yeni doğum yapmış ve 6 aydan küçük bebekleri olan anneler tutuklanamaz. Ancak kimin umurunda! Cezaevleri bebeklerle dolu. En son açıklanan rakamlara göre 780 bebek annesiyle birlikte cezaevinde.
Daha dün Manisa’da yeni doğum yapmış kadın, hastanede sorguya alındı. Neyse ki kamuoyu tepkisi nedeniyle ‘tutuklanmadı’. Yasalarda ve yönetmeliklerde kelepçe kullanımının da hangi şartlarda yapılacağı belli. Ancak Hizmet Hareketi’ne yönelik soruşturmalarda kadınlara bile ‘ters kelepçe’ takılıyor.
ANAYASAL HAKLARI KULLANMAK TERÖR SUÇU
Bugün, Hizmet Hareketi’ne yönelik soruşturmalarda sanıkların dosyalarına delil olarak konulan “sendika üyeliği” anayasal bir hak. Tıpkı “Çalışma Hürriyeti” gibi. Ancak buna rağmen mahkemeler, bir sendikaya üye olmayı veya legal bir kurumda çalışmayı ya da devletin faaliyet izni verdiği bir bankaya para yatırmayı ‘terör suçu’ sayabiliyor.
Hem evrensel hukuka hem de yürürlükteki yasalara göre bunların hiçbiri suç değil. Ancak savcılar da hakimler yasaları uygulamıyor.
BİZ YASAYI UYGULAYINCA ‘KÖTÜ’ OLDUK
İhraç hakim Ramazan Faruk Güzel, temel sorunun yargıyı sopa gibi kullanan iktidar olduğunu anlatıyor.
“Mevcut yasaları objektif kriterlere göre uygulasınlar, yargıyı araçsallaştırıp muhalifleri dövme sopasına dönüştürmesinler, o bile -şimdilik- kafi.” diyen Güzel, “Benim ihracımı getiren dosya mesela: Kanun, ‘şiddete çağırmayan ifadeler terör propagandası kapsamında değerlendirilmez’ diyor. 2012 sonrası AB’ye uyum reformları sonrası… Bir hakim olarak ben de bu reformlara dayanarak yabancı bir gazeteciye beraat vermiştim. Ama asıl mevzu başka imiş! İktidarın asıl kızgınlığı, o gazetecinin Erdoğan’ın eşinin mal varlığı hakkında sosyal medyadan paylaşımlar yapmasıymış. O gerekçe ile dava açamayınca talimatla bir şekilde cezalandırılmasını istemişler. ‘Terör, propaganda, örgüt, casusluk vs. Biz de yasayı düz olarak yorumlamaya kalkınca da olanlar oldu.” diyor.
‘YARGIDA ŞEYİNİ YAPARLARSA’ REFORM DİKİŞ TUTMAZ!
Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Yargıda şeyini yaparız.” sözlerine atıfta bulunan ihraç hakim Güzel, “Ülkede gücü elinde bulunduranlar yasaları kendi keyiflerine göre kullanmaya devam eder ve canı istediğinde ‘yargıda şeyini yaptırmaya’ kalkarsa istediğiniz reformu getirin, dikiş tutmaz! Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığın ortadan kalktığı, 5 bin kadar yargı mensubunun delilsiz olarak ihraç edildiği ve buna hiç kimsenin tepki göstermediği bir yerde mahkemelerden ‘bağımsız’ kararlar vermesini beklemeyin.” diyor.
GERÇEK BİR REFORM, BU İKTİDARIN KIYAMETİ OLUR
İhraç Cumhuriyet Savcısı Dr. Hasan Dursun’a göre, iktidar temsilcilerinin yargıda reform açıklamaları samimiyetten uzak.
“Aslında yapılacak olan basit: yargı üzerindeki baskı ve yönlendirme terkedilerek, yargının kendi kuralları doğrultusunda işlemesine izin vermek. Belki iktidar açısından en büyük ‘reform’ bu olabilir.”
“Ancak böylesi bir reformun iktidarın ve onu açıktan veya gizliden destekleyen her kişi ve kurumun kıyameti olacağı gözden uzak tutulmamalı. Gerçekçi bir bakış açısıyla şu tespiti yapmak gerekiyor; dürüst ve hukuka saygılı insanların beklediği anlamda bir hukuk reformunun mevcut iktidar tarafından getirilmesi kısa vadede mümkün gözükmüyor.”
“Örneğin Anayasa’nın 138 ve 139.maddeleri hâkimlere emir ve talimat verilemeyeceğini, azledilemeyeceklerini emrediyor. Ancak şu anda hakimler basit bir memura tanınan güvencelere dahi sahip değil. Reform olarak Bakanlık ve HSK’nın mevcut baskı ve yönlendirmesi ortadan kaldırılarak işe başlanabilir.” diyor ihraç savcı Hasan Dursun.
YASAL DÜZENLEMEYE İHTİYAÇ YOK
Geçtiğimiz günlerde bir sempozyumda konuşan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül “Mağduriyete neden olmamak için aslolan tutuksuz yargılamadır” diyor demesine de onun başında bulunduğu bakanlık tarafından atanan hakimler “Seni tutuklamazsam beni tutuklarlar.” diyebiliyor.
Halbuki hangi hallerde tutuklama tedbirine başvurulacağı CMK’nın 100.maddesinde açıkça belirtilmiş. Yine yaşlılar ve hastalar ile, hamile ve çocuk sahibi kadınların tutuklamaları ve cezalarının infazına dair İnfaz Kanununda açık hükümler var. Düşman ceza hukuku uygulamasından vazgeçilerek, söz konusu maddelerin herkese eşit şekilde uygulaması sağlanarak hukuk reformuna devam edilebilir.
GERÇEK BİR REFORM, İKTİDARIN KIYAMETİ OLUR!
Kanaatimce “hukuk reformu” adı altında yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç yok. Mevcut düzenlemeler, temel hak ve özgürlükleri koruma anlamında, bir hukuk devletinin sahip olması gerekenlerin üzerinde bir standarda sahip. Sadece yasaları uygulayacak vicdanlı ve namuslu hakimler gerekiyor.