YORUM | TARIK TOROS
İstihbarat ve algı oyunlarında bilinmeyen pek bir şey kalmadı.
Yeni icat da yok.
Eski film, tozu alınıp her defasında seyrettiriliyor.
Tuhaf olan, senaristler hep başarıya kavuşuyor.
**
Cemal Kaşıkçı cinayeti ışık hızıyla gündemden düşüyor.
Neden?
ABD’de eski başkanlar Obama ve Clinton’ın evlerine bomba görünümlü paket yollanmış, ondan.
Kimse düşünmüyor ki…
Hayat boyu gizli servis korumasında olacak bu isimler, gelen hiçbir paketi bizzat açmıyor, açmayacak ki zaten.
Gelgelelim…
Dünya bununla meşgul.
Kongre seçimleri yaklaşıyor ve bu Trump için hayli kritik bir eşik.
Ne olacaksa olacak, hakikatı yıllar sonra “geçmiş okuması” yaparken anlayacağız.
**
Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğü resmen kabul edildi.
Bir hafta geçti, ceset yok.
Örtbas çabası, aynen devam.
Ben İngiltere’de yaşıyorum.
Düşünebilir misiniz:
Bir İngiliz konsolosluğuna biri girip çıkmayacak. Öldürülecek orada. Sonra İngiltere 20 gün boyunca bunu reddedecek. İngiliz konsolos, binayı İngiliz Reuters’a dolaştırıp “Bakın burada yok” diyecek. Kraliçe’nin gizli servisi MI6’dan deneyimli ekiplerin bu işi yaptığı ortaya çıkacak. Ardından, İngiliz hükümeti, “Tamam bir şeyler oldu orada” diyecek. Sorumlular işten atılacak. Kamuoyu da tatmin olacak.
Mümkün mü bu?
Böyle bir şeyin hayalini dahi kurmaz insanlar.
Muhal ender muhaldir, eski tabirle.
**
Batı kamuoyu bu konularda hassastır.
Danimarka’daki gazeteci dostumuz Hasan Cücük’ten öğreniyoruz: “Danimarka Genelkurmay Başkanı Hans Christian Marhiesen, subay eşine ‘akraba kayırmacılığı’ (nepotizm) yaptığı için açığı alındı. Soruşturma sonunda görevini kötüye kullandığı tespit edilirse, görevden alınacak!”
Ama aynı Batı, Suud’a satılan silahın kimi vurduğunu sormaz.
Yıllar geçer, belgeseli çekilir, öğreniriz.
**
Türkiye’de durum biraz daha farklıdır.
Misal:
Varlık Fonu, 1 Şubat 2017’de Amerikan McKinsey şirketinden danışmanlık almaya başlamıştır. Belgesi çıkar.
Bu, “yeniymiş” gibi tartışılır. Sonra, “ne gerek var” denilip iptal edilir.
Yine…
Danıştay’ın okullarda okutulan “milli and” ile ilgili kararı 6 ay önceki bir karardır.
Yeni çıkmış gibi gündem olur.
Bizim ülkemiz, belgeselini yaşarken çeken bir ülkedir.
Soran, sorgulayan, araştıran olmayınca hiçbir konunun son kullanma tarihi yoktur.
Ondandır ki, CHP halen İkinci Dünya Savaşı’nda karneyle satılan ekmekle dövülmektedir.
**
Türkiye buradan çıkabilse…
“İş olsun diye görevden alınmadı” diyen Hayati Yazıcı’ya…
Melih Gökçek’in, “Senin tozunu atarım” tehdidi üzerinde durabilirdi.
İşler yürürken canlı canlı çekilen bu belgesel bir sanattır.
Raf ömrü ise sadece bir gündür.