YORUM | YÜKSEL DURGUT
Slavlar arasında Ukrayna’da başlayan savaşın birinci yıldönümü. Modern tarihte ne zaman işler ters gitse, savaş ekonomisi bazı ülkeleri kurtarırken, güçsüz olan ülkelere de savaşın sonuçlarına katlanmak kalıyor.
Doris Goodwin, The American Prospect’de, Rus birliklerinin 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya girmesinden yaklaşık üç ay önce kaleme aldığı yazıda, “Amerika’nın ikinci Dünya Savaşı’na tepkisi, dünya tarihindeki atıl bir ekonominin en olağanüstü seferberliğiydi” diye yazmıştı. Savaş ekonomisinin ülkeye katkısını da, “ABD’de 17 milyon yeni sivil istihdam sağlandı, endüstriyel üretkenlik yüzde 96 arttı ve vergiler sonrası şirket karları iki katına çıktı.” diye kaydetmişti.
Bu savaş, Büyük Buhran ve II. Dünya Savaşı‘nın da yaşandığı on iki yıllık dönemde Başkanlık yapan ve ‘Yeni Düzen’ adı verilen bir dizi siyasal ve ekonomik reformu yürürlüğe koyan Franklin Roosevelt’in, ‘Savaş ekonomisinin faydaları’ tezini bile geride bıraktı.
Zaman çok değişti ama eskinin savaş ekonomileri, sömürge geçmişine dayanan ekonomik bir atavizm olan yağmaya yol açtı. Şimdi ise sadece yöntemler değişti. Avrupa, ekonomik çalkantıyı Ukrayna savaşının arifesinde zaten yaşıyordu.
ABD’yi ekonomik alanda sevindiren en güzel haber Hindistan’dan gelmişti. Hindistan’ın 34 milyar dolar değerindeki 220 Boeing uçak siparişi Başkan Biden’ın, kamuoyunda yeniden sevilmesine neden olmuştu. Hindistanlı Tata Grup, Airbus’tan da benzer sayıda sipariş vermişti. Hindistan ile varılan anlaşmanın sonrasında Biden, bunun Amerikalılar için binlerce iş fırsatı yaratacağını söyledi.
Sadece Biden mı? Donald Trump da benzer bir gösteriyi Suudiler ile atılan 100 milyar dolarlık silah sözleşmesi ile gerçekleştirmişti. Hatta Trump, Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesinde parmağı olan Suudilere yönelik geniş çapta yaptırım talebine rağmen bu anlaşmayı gerçekleştirdi. Bu anlaşmalarla kazanılmaya çalışılan birkaç yüz milyar doları, terörizmi ortadan kaldırma hedefiyle 20 yılda Afganistan’da kaybedilen trilyonlarca dolarla karşılaştırmaya gerek bile yok sanırım.
The New York Times 1 Şubat’ta yayınladığı bir haberde, ABD’nin karşı karşıya olduğu krizin boyutunun çok büyük olduğunu dile getiriyor. Amerika, askeri maaşlar da dahil olmak üzere mali yükümlülüklerini ödemek için Hazine tahvillerine yöneliyor.
Ekonomi muhabiri Alan Rappeport, “Eninde sonunda ABD’nin ya faturalarını ödemek için daha fazla borç alması ya da muhtemelen borcunu ödeyememesi halinde mali yükümlülüklerini yerine getirmeyi bırakması gerekecek.” diye yazıyor New York Times’daki köşesinde.
Biden’ın, Çin’den ABD’ye geri getirmeyi amaçladığı ve “Made in America” adı verilen Amerikan endüstrisi planının yeniden inşası için bilinen birçok zorluk var.
Gazeteci Seymour Hersh’in Rusya’dan Almanya’ya gaz taşıyan Kuzey Akım boru hattının patlamasıyla ilgili haberleri göz ardı edilecek türden değil. ABD askerlerinin Vietnam’da 1968’de gerçekleştirdiği My Lai katliamını ifşa etmesiyle ünlenen gazeteci Hersh, bu yeni haberiyle de boru hattını Amerikan ajanslarının patlattığını iddia ediyor ama suçu Rusya’ya yüklüyor. Ancak şimdilerde Amerika’nın Avrupa’ya yakıt arzı katlanarak arttığını da unutmamalı.
NATO-Rusya savaşının gölgesinde, 19. Yüzyılda yaşanan sömürge çatışmalarında yaşanan olaylar var. Avrupalı ülkeler o dönemlerde yaşanan savaşlarda birbirlerinin sömürge mülklerine göz koyuyorlardı. Şimdilerde ise İngiltere, Avustralya ve ABD tarafından yeni bir Anglo-Sakson holdingi kuruldu. AUKUS’un Avustralya nükleer denizaltı anlaşmasını Fransa’nın elinde alabilmek için bir araya gelmesi en güzel örneklerden.
1990’da, Sovyetler Birliği dağılmanın eşiğindeyken, BBC radyosu ‘Rusya, İmparatorluğa Geçiş’ başlıklı altı bölümlük bir program yayınladı. Hala bir podcast olarak ulaşılabilir olan bu yayının son bölümünde ilginç bir ayrıntı var. Mihail Gorbaçov’un, Sovyetler Birliği’nin son dönemlerinde ekonomik sorunlara sona erdirmek amacıyla uyguladığı politikaları Glasnost ve Perestroyka’dan sağ çıkıp çıkamayacağına odaklandığı bu son bölümde Cambridge Üniversitesi Profesörlerinden Dominic Lieven önseziyle, Sovyetlerin bölünmesi halinde, Rusya Federasyonu’nun Rus nüfusunun çoğunlukta bulunduğu doğu Ukrayna’yı ve kuzey Kazakistan’ı geri almaya çalışacağından bahsediyor.
Boris Yeltsin ile Ukraynalı ve Belaruslu meslektaşları, Gorbaçov’un arkasından SSCB’yi dağıtmak için bir araya geldiklerinde (Slav olmayan 12 cumhuriyeti hariç tutarak) muhtemelen bu gündemde değildi. Yeltsin, Kırım’ın Rusya’ya geri verilmesinden ve belki de doğu Ukrayna’nın Rusça konuşulan bölgelerinin birleştirilmesinden söz etmiş olsaydı, Rusya yanlısı Ukrayna’nın eski Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma daha da fazla direniş gösterebilirdi.
Bunların hiçbiri, Putin’in geçen yıl başlattığı “özel askeri operasyonun (!)” haklı olduğunu göstermiyor. Görünüşe göre yanlış istihbarat sonucunda verilmiş aptalca bir karardı. Geçenlerde adı açıklanmayan Putin’in bir yardımcısının Financial Times’a aktardığı gibi, “Stalin bir haindi ama iyi bir yöneticiydi çünkü ona yalan söylenemezdi. Ama kimse Putin’e gerçeği söyleyemez.”
Cok dogru tesbitler. Efe Camanlar, Savas Gencler ve benzerleride anlasalar donen dolaplari ve Bati Derin yapilarini.