Dün yine çok uzun konuştu Erdoğan… Hemen her konuya değindi.
Benim dikkatimi şu bölüm çekti: “… diyorlar ki ‘Bak Trump, Müslümanların aleyhinde konuştu, İslam’ın aleyhinde konuştu.’ Biz siyasette bu tür şeylerin hepsine alışığız. Bugün böyle konuşulur, sonra bu yanlış düzeltilir.”
Bir siyasetçi işine geldiği zaman böyle, işine gelmediği zaman şöyle konuşabilir mi? Sırf kendisine oy kazandıracak diye aleni bir haksızlığı görmezden gelebilir mi?
İktidar koltuğuna oturmak ve o koltuktan hiç kalkmamak için bir politikacı, herhangi bir dini ya da ırkı veya mezhebi, o dinin ya da ırkın veya mezhebin müntesiplerini hedef gösterme hakkına mı sahiptir?
Yalan söylemek, iftira atmak, kumpas kurmak siyasi liderlere verilen bir imtiyaz mıdır? Bir politikacının temel amacı oy ütmek için kitleleri sürekli kandırmak mıdır? Bu nasıl bir mantıktır? Kaynağını hangi dinden ya da ideolojiden almaktadır, anlamak mümkün değil.
ÖNCE GÜRLE SONRA YELKENLERİ İNDİR
Erdoğan’ın birkaç günde yaptığı açıklamaları bu bakış açısıyla incelediğimizde korkunç bir ikiyüzlülük çıkıyor ortaya… Mesela Pakistan ve Özbekistan gezisi dönüşü yaptığı açıklama…
“Türkiye’nin Şanghay Beşlisi içinde yer alması, çok rahat hareket etmesini sağlar. AB, Türkiye için hiçbir zaman hayırlı rüya görmedi” demişti. Bu ne demekti? Türkiye AB ve NATO ile köprüleri atıyor, Rusya ile stratejik işbirliği imkanlarını araştırıyor.
Perde önünde oy veren kitleye verilen mesaj bu. Arka planda konuşulan ne peki? Onu da Hürriyet’teki haberden öğreniyoruz. Meğer ‘Şanghay Beşlisi’ne göz kırpan Erdoğan, kapalı kapılar ardında NATO’ya bağlılığını anlatmış.
Haberin kaynağı ise Erdoğan ile görüşen NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg… “Erdoğan açık bir şekilde NATO’ya güçlü bağlılığını ifade etti” diyor.
Bu mudur siyaset yapmak şimdi?
HALEP’İ BOMBALAYAN RUSYA’YI NİYE GÖRMÜYOR
Bir diğer örnek Halep’le ilgili… Yaklaşık bir haftadır Batı basını, Halep’te yaşanan insanlık dramından bahsediyor. En son şehrin doğusunda savaş uçakları bir hastaneyi vurdu. Doktorlar “Şu anda cehennemi yaşıyoruz” diyor. Yaralanmış çocuk fotoğrafları sivil halkın hedef alındığının bir delili…
Erdoğan, AKP hükümeti ve AKP tabanı için Halep, siyasi mesaj vermek ve buradan politik rant elde etmek için kullanılacak münbit bir alan şu anda.
Ama Halep konusunda gürlemiyor Erdoğan ve AKP… Hatta havuz medyası… Ey Rusya, ey Suriye, ey Esed hitabıyla başlayıp Halepli kardeşlerimiz diye bitirmesi lazım değil mi?
Yok böyle bir mesaj ne hafta başında katıldığı NATO parlamenterler toplantısında ne de dünkü İSEDAK buluşmasında…
NATO konuşmasında söyleyebildiği ancak şunlar:
“Şu anda Halep ne hâlde görüyorsunuz. Halep’i vuranlar belli. Fakat Halep’te yaşayanların Gaziantep ve Kilis’te yaşayanlarla akrabalık bağları olduğunu acaba Batı biliyor mu?”
Halep’i bombalayan uçakların Rusya ve Suriye’ye ait olduğunu belirtmiyor. Çünkü Suriye topraklarında askeri operasyon yapabilmesi için Moskova’dan izin almak zorunda.
Aksi takdirde değil savaş uçağı, minik drone bile uçuramayacağını çok iyi biliyor.
ÖLEN MÜSLÜMAN YÜREĞİ
Halep’te yaşananlar gazeteci Adem Özköse’nin vicdanını sızlatmış olmalı ki şöyle bir tweet attı geçen gün: “Bir hafta içinde Halep’te 400’e yakın kardeşimiz katledilirken adeta anlaşmışçasına susuyoruz. Nerede bizim Müslüman yüreğimiz?”
Evet, adeta anlaşmışçasına susuyor Erdoğan da AKP de AKP’nin propaganda aygıtı havuz medyası da… Peki nerede Müslüman yüreği? O yürek çoktan siyasi çıkara, makam koltuğuna, paraya pula, eve arabaya kurban edildi aslanım… Bak sana bir ölçü vereyim.
Şimdi Erdoğan, Trump’la ilgili bunları diyor ya… Bir hesabı var da ondan… Yarın Reza Zarrab davasında yeni Amerikan yönetiminden istediğini alamadığı zaman gör Erdoğan ve AKP korosunu… Trump hakkında neler neler söyleyecekler…
İşte o zaman da “Bugün böyle konuşulur, sonra bu yanlış düzeltilir.” diyebilecek mi bakalım Trump için…