Ceza hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, mevcut kanunlar uygulanmadan ilan edilecek bir genel affın boşa çaba olduğunu söyledi. Sözüer, olası bir affın nasıl hazırlanması ve kimleri kapsaması gerektiğini Gazete Duvar’dan Can Bursalı’ya anlattı. Türkiye’nin temel sorununun af değil, mevcut kanunların doğru uygulanmaması olduğunu hatırlatan ve tutuklamanın bir cezalandırma aracı haline geldiğini söyleyen Sözüer, “Aftan önce mevcut kanunların doğru uygulanmasını, adil yargılamalar yapılmasını ve yargı bağımsızlığını sağlamak gerekiyor. Cezaevlerini doldururken yapılan hatalardan dönülünce on binlerce kişi hapisten çıkacak. ‘Hukuk arkanızdan gelir’ diyenler (Süleyman Soylu), hukuk ve ceza adaleti sistemini çökerttiler. Kanunlarımızı doğru ve etkili olarak uygulamıyoruz. Adil yargılanma haklarını hayata geçirmiyoruz. Artık ceza adaleti sistemi siyasi iktidarların politik çıkarları doğrultusunda kullanılıyor. ” dedi.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sözüer, affın toplumsal barış projesi olması gerektiğini söylüyor. Prof. Sözüer’e göre, aftan terör suçluları da şartlara bağlı olarak yararlanabilir. Mensubu olduğu örgüt adına herhangi bir öldürme veya yaralama suçu işlemeyenlerin serbest bırakılabileceğini söyleyen Sözüer, AİHM kararlarının uygulanmadığına vurgu yapıyor ve tutuklamanın bir terbiye etme biçimi olduğunu ifade ediyor. Af çıkarılması için bir çalışma yapılması halinde, işlenen suçların mağdurlarının da masada olması gerektiğini belirten Sözüer’in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
GENEL AF ÇIKACAKSA EŞİTLİK İLKESİNE RİAYET EDİLMELİ
Türkiye’de affın gündemde olmadığı ve yapılmadığı zamanlar çok nadirdir. Ülkemizde çok sık af yapılıyor. Ama toplumun bundan her zaman tam haberi olmuyor. Çünkü ismine af denmiyor. Hükümlülerin cezaları tam infaz edilmeden serbest bırakılmasına biz af demiyoruz. Ama onlara infaz indirimi gibi başka ad verdiğimizde onlar af olmaktan çıkmıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararları oluyor. Eğer af kanunu çıkaracaksan eşitlik ilkesine uygun hareket etmelisin diyor. Veya af kanunu olacaksa anayasaya göre TBMM’nin beşte üç gibi nitelikli çoğunluk ile karar vermesi lazım. Yani af kanunu çıkarmak öyle kolay değil.
Peki, neden böyle nitelikli bir çoğunluk isteniyor? Çünkü Anayasa koyucu Türkiye’de ikide bir af çıkmasın diye böyle bir nitelikli çoğunluk öngörmüş. Hatta bazı konularda af yasağı var. Mesela orman suçları ile ilgili af yasağı vardır. Ama orman suçları da bir yolu bulunup esasında affedilir. İnfaz Kanunu ile ikide bir oynayarak bunu yaptığınız zaman mesele daha da karmaşıklaşıyor.
AFFIN SEBEBİ, KANUN KOYUCULARIN POPÜLİST TUTUMUDUR
Aslında Türkiye’deki af uygulamaları gerçek anlamda affın gerekli olup olmamasından kaynaklanmamaktadır. Türkiye’deki af uygulamalarının ana sebebi, kanun koyucunun ceza adaleti ilkeleri ile bağdaşmayan popülist tutumudur.
Kanun koyucu, bir yandan halka döner ve popülist söylemlerle belli suçların cezalarını arttırır. ‘İşte suçla mücadele ediyorum’ der. Ama sonra öbür taraftan da bugün olduğu gibi ‘Cezaevleri çok doldu, içinde yer kalmadı boşaltalım’ der. Çünkü böyle aşırı doluluk sürdürülemez bir durumdur. Bu sefer de cezaevlerinin boşaltılması için çareler aranır. Buna her zaman bir bahane bulunur. Şimdi de 100. yıl bahanesi var.
SİYASET AF KARARLARIYLA YARGIYA MÜDAHALE EDİYOR
(Affı), siyasetin yaptığı yanlışları giderme ihtiyacı diye de tarifleyebiliriz. Aslında siyaset, yargının verdiği kararlara af kanunları yoluyla bu kadar müdahale etmese bunun yerine cezaevlerini doldururken yapılan hataları giderse cezaevlerini boşaltma ihtiyacı ortaya çıkmayacak.
Önce cezaevlerini doldururken yapılan hatalardan vazgeçmek lazım. Aralık 2022 itibariyle 290 bin yatak kapasitesi olan tüm infaz kurumlarımızda 340 bin kişi var. Nüfusa oranla dünyada cezaevinde kalabalıklığı bakımından ilk sıralardayız. Almanya’nın nüfusu bizimkiyle nerdeyse aynı ama orada tutuklu ve hükümlü sayısı 55 bin civarında, bizde 340 bin.
TUTUKLAMA HER DÖNEM TERBİYE ETME BİÇİMİ OLMUŞTUR
Tutuklama, Türkiye’de her dönem bir anlamda terbiye etme biçimi olmuştur. Bu kadar reform yapıldı, tutuklama bir terbiye, bir asayiş sağlama tedbiri olmasın diye ama oluyor maalesef… Türkiye’nin sorunu budur. Önce gayet iyi reformları yapar. Ondan sonra rafa bunları koyar, hiç uygulamaz. Onları yani hukuku raftan indirip uyguladığımız zaman bu sorunlar çözülür.
SUÇU ÖNLEYEN ADİL CEZA VERİLMESİ VE ETKİLİ İNFAZ EDİLMESİDİR
Gelişi güzel aflarla adalet duygusu zedeleniyor. Cezasızlık algısı doğuyor. Yolsuzluklar, şiddet suçları yüksek ülkemizde. Ama ne oluyor? Afların da etkisiyle, toplumda ‘Suç işleyenin yanına kâr kalıyor’ düşüncesi hakim oluyor ve hukuka duyulan güven azalıyor.
Cezanın önleyici etkisi, bir kişiyi adil yargılayıp, kusuru ile orantılı olarak adil ceza verilmesi ve etkili bir şekilde infaz edilmesiyle olur. Ama bizim mevcut sistemde sadece suçlar değil her alanda af var. Trafik cezaları, vergi, sigorta primi asla ödenmiyor. Çünkü af çıkacağı biliniyor.
‘HUKUK ARKANIZDAN GELİR’ DİYENLER HUKUK VE CEZA SİSTEMİNİ ÇÖKERTTİ
‘Hukuk arkanızdan gelir’ diyenler (Süleyman Soylu), polise ‘Kırın bacaklarını’ diye emir verenler hukuk ve ceza adaleti sistemini çökerttiler Türkiye’de. Türkiye, dünyada en çok şiddet suçları işlenen ülkelerden biri haline geldi. Cezaevleri de kapasite olarak o kadar yetersiz hale geldi ki, sürekli olarak cezaevi inşa eder hale geldik. Kanunlarımızı doğru ve etkili olarak uygulamıyoruz. Adil yargılanma haklarını hayata geçirmiyoruz.
AİHM’YE GÖRE TÜRKİYE’DE ÇOK FAZLA KİŞİNİN TAHLİYE EDİLMESİ GEREKİYOR
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına göre Türkiye’de çok sayda kişinin serbest bırakılması lazım. Herkesin bildiği isim başta Osman Kavala. Biz AİHM’in kararlarına uyacağımıza, kamu televizyonunda Kavala’yı küçük düşürüp onu suçlu olarak damgalayacak diziler yapıyoruz.
Bu bakış açısı ile Türkiye’de cezaevleri boşalır mı? Türkiye’de bu bakış açısı ile ceza adaleti olabilir mi? Artık ceza adaleti sistemi siyasi iktidarların politik çıkarları doğrultusunda kullanılıyor. Örneğin bazı cezalar veriliyor, Ekrem İmamoğlu gibi bazı siyasetçilere siyasi yasaklar getirilmek isteniyor. Yargı, siyasi rakipleri tasfiye amacıyla kullanılıyor.
Böyle bir ortamda af çıkartmak hiçbir şeyi çözmeyecektir. Bu sadece belli siyasi çıkarlar için yapılmaktadır. Muhtemelen iktidarı siyaseten zor duruma düşürecek belli suçlar için yine istisnalar yapılacaktır. Adil ve eşit olmayan aflar da çok zarar verir.
ÖRGÜT ADINA ŞİDDET SUÇU İŞLEMEMİŞSE SERBEST BIRAKILMASI MAKULDÜR
Sadece örgüte üye olmuş ama üyelik dışında hiçbir silahlı saldırıya karışmamış başka suç işlememiş binlerce kişi var. Af, bir toplumsal barış, bir toplumsal uzlaşma projesi şeklinde olmalı, herkesi kapsamalıdır. Terör suçlarında da eğer bir kişi bomba koymuş, silahla saldırı yapmışsa kapsam dışı kalabilir. Ama örgüt adına öldürme, yaralama gibi bir şiddet suçu işlenmemişse serbest bırakılabilir. Bu makul olandır.
Aflarda mağdurları unutmamak lazım. Şiddete uğrayan, malı çalınan, dolandırılan veya cinsel saldırıya uğrayanların mağduriyeti var. Eğer af bir toplumsal barış şeklinde olacaksa bu mağdurların, bir şekilde rızalarının, gönlünün alınması lazım.
KUTUPLAŞMAYI SÜRDÜREREK TOPLUMSAL BARIŞ SAĞLANAMAZ
Evlenme yoluyla, tecavüzcülere af getirilmesin. Bu bir kaç kez denendi. Şimdi yine dikkatler başka tarafa çekilip, tecavüzcü ile evlendirme gibi insan onuruyla bağdaşmayan bir uygulama kanunlaşmasın.
Geçmişte de şartlı aflar olmuştur. Ama bütün bunların konuşulabilmesi için mağdurların da af masasında olması lazım. Onların da isteklerinin dinlenmesi lazım. Bir de bazıları ‘Biz adil yargılanmadık’ diyor. Bu kişiler bakımından yapılacak şey af değil, onların adil yargılanmalarını sağlamaktır.
Cezaevlerini doldururken yapılan hatalardan dönülünce on binlerce kişi hapisten çıkacak. Af konusunda iktidarla muhalefetin bir araya gelerek dürüst bir şekilde toplumun tüm kesimlerini buna dahil edilerek yol alınabilir. Bu şekilde bir toplumsal barış projesi geliştirilebilir. Ama şimdi bu kadar kutuplaşmış bir ülkede şubat ayındaki depremlerde bile bir araya gelinemediğini gördük. Bu kutuplaşmayı sürdürerek bir toplumsal barış projesi olamaz. Öncelikle bu ortamın düzeltilmesi, hukuka dönülmesi lazım.
AFTAN ÖNCE MEVCUT KANUNLAR DOĞRU UYGULANMALI
Mesele şu isim veya bu isim aftan yaralanmasın değil. Ama af olacaksa eşitlik ilkesine uygun olsun, toplumsal barışa ve adalete hizmet etsin. Ama maalesef aflarda topluma söylenenler ile arka plandaki durum başka oluyor.
Aftan önce mevcut kanunların doğru uygulanmasını, adil yargılamalar yapılmasını ve yargı bağımsızlığını sağlamak gerekiyor. Ama her şeyden önce AİHM’in kararlarını uygulayıp insanların serbest bırakılması lazım. Siz daha anayasanıza, kanunlarınıza göre yapmanız gereken şeyi yapmıyorsunuz sonra da af diyorsunuz. Böyle yaparsanız, bu gerçek anlamda bir af olmaz birilerini kurtarmak olur.
‘CEZAEVLERİNİ DOLDUR BOŞALT UYGULAMASI OLUR’
Daha önce benzer durumlarda Anayasa Mahkemesi ‘Bu insanlar serbest bırakılmalı’ demiş ve bu uygulanmış. Ama şimdi ne oluyor? TBMM Başkanı topu Yargıtay’a atıyor. Ne oldu da içtihat Can Atalay için uygulanmıyor? Asıl mesele bu. Bunları düzeltmeden çıkarılacak af, arka planda sadece birilerini kurtarmaya yöneliktir.
Af olacaksa iktidar muhalefet bir araya gelip önce yargı bağımsızlığını, adil yargılanmayı sağlayacak adımlar atılmalı. Yargı yoluyla siyasi yasaklar getiren uygulamaların önü kesilmeli. Bu yasaklara yola açan kanunlar değişmeli. Böyle adımlar atılmadan, iktidar muhalefet anlaşıp af yaparsa, bu anayasaya ve hukuka karşı hilelere onay verilmiş olur.