Biliyorsunuz 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları sonrası 4 bakan istifa etmişti. Devlet yöneticilerinin ve kabinenin bir suç örgütüne dönüştüğü ortaya çıkmıştı. O gün devleti yönetenler bu suç örgütünün üyeleri olduklarını ispat edercesine binlerce dürüst savcı ve polisi meslekten atmıştı. Yüzlerce uzman polis müdürü, emniyet amiri hala ‘hırsız yakaladıkları için’ hapiste.
Sonra ne oldu?
Dünya üstünde hiçbir ülkede olmayan bir şey oldu. “Polisler artık hırsız yakalamasın diye” polis okulları ve akademileri kapatıldı. Ortaya çıkan polis açığı için hiçbir kriter konmayarak önüne gelen polis yapıldı. KPSS şartı kaldırıldı. Herhangi bir liseye kayıt olan otomatik olarak mezun olduğundan tek şart ‘lise diploması’ oldu. Bilgisayar kullanıyorsa AKP ‘trol’ü olarak işe başladı değilse polis oldu.
2014 sonrası toplam 27 bin polis alındı. Ve hala alınıyor. Size son aylardaki bazı haber başlıkları:
“Polisin yetkilerini taşıyacak 50 bin koruma memuru alınacak.”
“2016 KPSS’siz lise mezunu 10 bin polis memuru alınıyor.”
“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Yıl sonuna kadar 20 bin polis alımı yapılacak.”
“Emniyet lise mezunu polis alacak!”
“10.000 kişilik Polis Özel Harekât alımı yapılıyor.”
“2 bin 500 polis memuru alınacak”
Polis olmak için tek gerekli evrak bir AKP’li referansı veya AKP il veya ilçe teşkilatlarından tavsiye mektubu almak.
DÜNYANIN EN YALANCI MEDYASI
Rusya Büyükelçisi’ni vuran suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş da 2014’te bu alımlarla teşkilata girmiş biri. Cemaat’e yamama yalanları tek tek döküldü.
“Katil Cemaat’in dershanesine gitti” dediler, ailesi yalanladı.
“Cemaat’in okulunda okudu” dediler, Cemaat’in Kuşadası’nda hiçbir zaman okulu olmadığı ortaya çıktı.
“Ev adresi Cemaat’ten bir gazeteciye ait” dediler. Gazeteci e-devlet kaydıyla bunu yalanladı.
Şifresini açamadıkları telefonda “Bylock var” dediler… Yalandan kim ölmüş!
Havuzun yalanları yazmakla bitmez. Velhasıl katilin radikal söylemleri ile tanınan Nurettin Yıldız’ın sohbetlerine gittiği ortaya çıktı.
ALARM ZİLİ
Büyükelçi cinayetinin Cemaat’le hiçbir alakası olmadığını en iyi Erdoğan bilir. Yakın koruması olarak 8 açılış veya mitinge katılabilecek bir adamın 50 defa “Cemaat’ten olup olmama testi”nden geçeceğini bilir. Ama taban ve medyası “yese” ona kâfi geliyor.
İşin aslı şu:
Artık polis alımlarında güvenlik kontrolü yok. “Cemaat’ten olmamak hatta Cemaat’e düşman olmak” yeterli. Rüşvet almak, yolsuzluk yapmak, adi suçlar işlemek polis olmaya engel değil. Böyle binlerce kişinin yanında şu an çeşitli radikal örgütlerle iltisaklı (IŞİD, El Nusra, El Kaide…) yüzlerce eleman polis olarak teşkilata alındı. Bunların hangisinin hangi örgütle, hangisinin hangi istihbarat teşkilatıyla ilintili olduğunu kimse bilmiyor.
RUSYA NİYE KIYAMETİ KOPARMADI?
Mesela Allah korusun Türkiye’nin Almanya’daki büyükelçisi bir Alman koruma tarafından öldürülseydi veya ABD’de ABD büyükelçimiz bir Amerikalı koruma tarafından öldürülseydi neler olurdu?
Rusya’nın sessizliği ya hesabını sonraya bırakmaktan veya Türkiye’yi Suriye politikasında ABD’den koparıp yanına çektiğinden olabilir. Cinayetin failinin kim olduğunu Rusya da iyi bilir.
ŞİMDİDEN SONRA…
Yurtiçinde polis üniforması artık güven telkin etmez. Her an içinden bir El Kaide, El Nusra veya bir IŞİD militanı çıkabilir diye korkulur. Şimdiden sonra hiçbir yabancı ülke diplomatı Türk polisine güvenmez. Hiçbir ülkenin büyükelçisi Türk polisine sırtını dönmez. Eğer bir Türk heyet yurtdışına gidiyorsa gidilen ülkelerde Türk polisine karşı da önlem alınır.
Düne kadar radikal örgütlerle “al takke ver külah ilişkisi” AKP’lileri kurtarabilirdi ama Suriye’deki paradigma değişimi ile yani Esat dostluğu ile aynı güvensizlik onların da kapısında.
Böylece 25 Aralık’ın yıldönümünde polis teşkilatı da tamamen sıfırlanmış oldu.