YORUM | ALPER ENDER FIRAT
CHP ve Kemalist mahalleden, Atilla Kart’ın yaptığı gibi başka itiraflar da gelir mi? Bütün hıncını öfkesini 17 yaşında bir çocuğa boca eden bu mahallenin 10 yıldır Recep T. Erdoğan’ın önündeki engellerin bir bir kaldırılmasındaki yardım ve yataklığını daha çok konuşmaya başlar mıyız? 24 Haziran 2018 ve 14 Mayıs seçimlerinde yenilgiyi hemen kabul edip evlerine uyumaya gitmelerinin sırrı ya da Recep T. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilebilmesi için gerekli olan dört yıllık üniversite diplomasını ispat edememesi ya da anayasaya aykırı olmasına rağmen üçüncü kere aday olabilmesinde muhalefetin takındığı tavrın gerçek nedenlerini ifşa edecek itiraflar gelir mi?
Atilla Kart’ın 16 Nisan Başkanlık referandumu ile ilgili ucundan azıcık yaptığı itiraf bile muhalefet cephesini bir hayli salladı. Aslında Kart’ın yaptığı bilinen ama her zaman olduğu gibi fazla dillendirilmeyen bir meseleyi yeniden hatırlatmaktan ibaretti. Hatırlayacaksınız 16 Nisan referandumunda seçimde oy verme işlemleri devam ederken YSK bir karar alıp mühürsüz oyların da geçerli sayılacağını ilan etmiş CHP yönetimi de dıgıl mıgıl edip fazla da şaapmadan kabullenmişti.
Atilla Kart’ın bu meseleyi hatırlatmasına, uluslararası hak aramada parti yönetiminin kendisini bilinçli olarak yarı yolda bıraktığını söylemesine ilk cevap Bülent Tezcan’dan geldi. Meğer CHP AİHM’e başvurmuş da oradan red yemişler.
Şimdi herkes unuttu ama o gün YSK’nın göstere göstere faul yapmasından dolayı ayağa kalkan toplumsal muhalefeti, apar topar susturan ve tartışmayı bambaşka bir yöne çeviren kişidir Bülent Tezcan. CHP’nin bu meseleden dolayı yeri yerinden oynatması beklenirken Tezcan çıkıp bundan sonra bize oy vermeyen yüzde 50’yi ikna etmek için gece gündüz çalışacağız deyip tartışmayı orada bitirmişti. Yani aynı Tezcan muhalefet adına ringe apar topar havluyu atıp sonucu Saray’dan bile önce kabul eden kişidir.
Bugün iyice anlıyoruz ki 2014 yılındaki HSYK seçimleriyle başlayan ittifak sadece HSYK seçimleriyle sınırlı kalmamış. Recep T. Erdoğan’ın tek adamlığı bir proje olduğu ve bütün süreçlerin bunun önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik bir oyundan başka bir şey olmadığı çok daha net anlaşılıyor. Erdoğan’ın önündeki engellerin kaldırılması kararı muhtemelen siyaset üstü bir yerde verilmişti ve bunu CHP ve diğer muhalefet partilerini ya gönüllü ya da zoraki olarak uygulamaktan başka bir seçenekleri yoktu.
Bu kez devirdik, devireceğiz bağırışlarıyla seçime girip tam o gece ortadan kaybolmalar, bütün Batı başkentlerini dolaşarak 15 temmuz işkencelerini ve hukuksuzluklarını savunmaları, her kritik evrede AKP’nin dümen suyuna girmeleri, daha sonra muhalefetçilik oyununa kaldıkları yerden devam etmeleri Sinan Oğan’ın da dediği gibi ‘plana sadık kalma’ hamlelerinden başka bir şey olmadığı artık ayan beyan ortaya çıktı.
Bu düzene ayak uydurmayan ya da kendilerince devşirilmeyen Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmasını da bu oyunun bir devamı olarak okuyabiliriz.
Recep T. Erdoğan’ın önündeki bütün engellerin kaldırılması ve denetimsiz bir iktidar kullanması planın temel amacı diye düşünüyorum. Recep Erdoğan’ın en büyük arzusunu yani denetimsiz iktidarı ona altın tepside sundular. Kendilerinin deneyip deneyip başarılı olamadıkları bir meseleyi, bu milletin yetişmiş, kalifiye ve vatanperver evlatlarını devletten uzaklaştırdılar. Özellikle ordu ve yargıdaki aklı başında insanlardan, Erdoğan vasıtasıyla kurtuldular. Hem de yıllarca istedikleri güvenlikçi, otoriter bir devleti Erdoğan aracılığıyla kurdular. Şimdi her şey bunların istediği gibi ilerliyor ama bütün fatura İslamcı mahallenin hanesine yazılıyor. Toplumdaki din karşıtlığı tarihin görmediği oranlarda arttı.
Kemalistler on yıllardır isteyip de gerçekleştiremediği bir rejimi Erdoğan eliyle kurdu, iktidar olup da bütün bunların faturasını neden ödesin.
Atilla Kart, bilerek ya da bilmeyerek uzun soluklu bir planı ucundan azcık deşifre etti. Ama 17 yaşında bir çocuğa karşı öfke nöbetleri geçirenlerde tık yok. Aksine vallahi billahi öyle bir şey yok tarzında açıklamalarla Kart’ı yalanlamanın peşindeler.
TÜRKİYE DEKİ BÜTÜN KESİMLERİN BİRLEŞTİĞİ NOKTA;
KÜRT LERİN BAĞIMSIZLIK İLERLEYİŞİNE TAKOZ OLMAK………
Bakın cemaat ile AKP arasındaki ilk krizlerden biri ve en büyüğü ve en önemlisi pkk ile Mit in Oslu görüşmeleridir.
ABD ile problem PYD meselesidir…
F35 ler….
Rusya ya yakınlaşma gene PYD yüzündendir…
Gizli kapılar arkasında Sinan Ogan dahil herkesin ikna edildiği konu Kuzey lrak , PYD ve PKK konularıdır…
Kimlik kartı dahi verilmeyen Süriye kürtleri ABD gibi bir gücün desteği ile devletleşiyorlar, TC bütün gücü ile buna engel oluyor…
Milyonda bir müsbet bir milli duygusu olan Kürt için bu asla kabul edilmez bir durumdur.
HANİ KARDEŞTİK???
İnsan kardeşlerinin Zalim dediği Esad rejimi altında kimliksiz yaşamasını nasıl kabul eder??
Sizdeki iman buna nasıl izin verir…
Milli menfaatleri İmanlarının önünde olanların planlarını Elbetde Kürtlerin de Rabbı olan Allah bozacakdır….Depremler, ekonomik krizler hep bu planları bozma hamleleridir…
Cemaat Kürt meselesine siyasi değil, İman eksenli yaklaşımından dolayı tasfiye edildi….