HABER-ANALİZ | M. AHMET KARABAY
Bildiğimiz tarihten bu yana toplumun pek çok kesiminde iktidara duyulan öfke kabardığında, halkın yaşadıklarına hep sanatçılar tercüman oldu. Tarih onların dillerinden yazılmaz ama gelecek nesiller onların anlattıklarıyla dönemi anlar. Tarkan’ın yeni şarkısı Geççek, yakın zamanın sembolü olacağa benziyor. Onu susturmak isteyenler, daha çok yayılmasına, daha çok kişiye ulaşmasından hizmet edecekler.
En başta şunu belirtmeliyim. Bugün Beştepe’nin etrafında kümelenenlerin sanatçılığını eleştirenler, tarihe bakmayı bilmiyor demektir. Sanat ve edebiyat tarihimize göz attığımızda sanatçı ve edebiyatçıların hep sarayın etrafında toplandığını görürüz.
Sanatçılar, hükümdarların ya da devrin zenginlerinin verdiği adına “câize” denilen para ve hediyelerle geçinirler. En iyi eserlerini hazırlayıp sultana/padişaha sunarlar.
Bu tür yaklaşımlara İslam öncesinde rastlandığı gibi, Peygamber döneminde de örnekleri karşımıza çıkıyor. “Kaside-i Bürde” böyle sonraki nesillere ulaştırıldı. Ka’b bin Züheyr’in kendisiyle ilgili yazdığı şiiri beğenen Hz. Muhammet, çıkarıp hırkasını Ka’b’a hediye ettiği için Müslümanlar şiiri ve şiirin hikayesini bilmeseler de “Kaside-i Bürde” kavramını bir şekilde duymuş olurlar.
İslam tarihi boyunca sanatçılar tarafından üretilen eserler, genelde dönemin güçlü isimlerine sunulurdu. Buna ilişkin fazla detay görmek isteyenler Halil İnalcık’ın “Şâir ve Patron” isimli eserinde pek çok ayrıntı bulabilirler.
Eserin sunularak dönemin güç sahibinden câize alınmasını bugünkü “telif hakkı” kavramı ile tanımlamak da mümkün. O gün matbaada basılıp satışa sunulma imkanı yoktu. Eser bir nüsha hazırlanır ve o da kendisine takdim edilen kişide kalırdı.
Bu “telif hakkı” yaklaşımından hareket edilirse, o sanatçı ve şairlere kızıp, aşağılamak insaflı bir yaklaşım sayılmayacağı kanaatindeyim. Nitekim, biz o isimlerinden bugün bilgi sahibiysek bunu o caizelere borçluyuz.
HALKIN GÖNLÜNE AKAN VE DİLDEN DİLE DOLAŞANLAR
Ancak ben bugün farklı bir taraftan bakacağım.
Bizim tarihimiz, hiciv ve yergiyi sevmez. Özellikle Sünni gelenekte başa gelene boyun eğme ve ona sabretme kültürü var. Yaşanana karşı yapacak fazla bir şey görülemeyince sığınılacak tek yer sabır limanı olur.
Eserlerin hemen hepsinde “sabır” yüceltilir. Başkaldırmayı bırakın eleştirme bile iyi sayılmaz. Onun için 17. Yüzyıl şairlerinden Sükûnî (ö: 1691), hicivle uğraşanların başlarına nelerin geldiğini bildiği için “Hicve mâ’il olanın âkıbeti hayr olmaz” der. (Eleştiriye eğilimli olanın sonucu iyi olmaz)
Tarih boyunca halkın gönlünde taht kuranlar ve efsaneleşerek nesilden nesile aktarılanlar, dönemin güç sahibine karşı duranlar oldu.
Nesîmî’den Hallac-ı Mansur’a, Pîr Sultan Abdal’dan, Köroğlu’na Dadaloğlu’na kadar hemen hepsinde zulme başkaldıranlara gönülden verilen bir destek var.
Bu isimlerin hikayeleri ayrı ayrı olsa da hepsinin hayatındaki ortak yöne baktığınızda, güç sahiplerinin dikte ettirdiklerine karşı koyuş olduğunu görürüz.
Başlarına ne geldiyse de bu tavırlarından dolayı geldi. Bugüne kadar gönüllerde taht kurmaları da bu sayede oldu.
Hiçbiri de duruşlarından dolayı ölüme yollanmak istendiklerinde, muktedirlerden af dilemedi. Kimi derisi yüzülerek öldürüldü, kimi idam edildi, kimi sır olup kırklara karıştı.
Hepsi de yüzlerce yıldır yaşıyor. Sanatçının yaşaması, doğumla ölümü arasındaki ömürden ibaret olmadığına insanlık şahittir.
MAHSUN KIRMIZIGÜL’DEN SEZEN AKSU’YA
AK Parti iktidarına, ilk yıllarda her sanatçı kendi getirdiği siyasi geçmişi doğrultusunda tavır sergiledi. Muhalif sesler yükseltildi. Özellikle Kürt sanatçıların duruşunun altını çizmek gerekiyor. Bugüne geldiğimizdeyse muhalefet sesi, dün doğru işlerinde AK Parti’ye destek veren sanatçılardan yükselmeye başladı.
Mahsun Kırmızıgül, geçmişte AK Parti için müzik yaptı. AK Parti, “Birleşsin tüm canlar, meydana gelsin” şarkısını 2014 seçimlerinde mitinglerde kullandı. Dönemin AK Partili Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise, bu şarkıya kendini odağa alıp hazırlattığı kliple konuşulmuştu.
Aynı Mahsun Kırmızıgül, Kürtlerle yürütülen ve adına Çözüm Süreci denilen köprülerin atılmasından sonra kenara çekildi. Geçmişi mumla aratacak zulümler yaşandıktan sonra Mahsun Kırmızıgül, geçtiğimiz yıl isyanını dile getiren bir şarkı yaptı.
Sanatçının ezgisinde bu kez coşku yok hüzünlü bir yaklaşım vardı. Elbette en önemlisi, derinden hissettirdiği acı dolu isyandı.
“Kula kulluk edenler var zalimlere baş eğen var
Yakın ışıkları dostlar gerçekleri görmeyen var.”
Mahsun Kırmızıgül, niçin bu kadar hüzünlü olduğunu da şarkının son dizesinde ortaya koydu. “Beni zalimler değil bu suskunluk öldürür” diyerek toplumun sessizliğine olan sitemini dillendirdi.
SEZEN AKSU’YA ‘AVCI’YI YAZDIRAN GÜNLER
Sezen Aksu da geçmişte yolu AK Parti ile kesişenlerden oldu. 2012 yılında başlatılan Çözüm Sürecini yürekten destekledi. Belli kesimlerden yükselen tepkilere aldırmadan bölgede insanların karşısına çıktı mesajını sahneden verdi.
Aynı Sezen Aksu, iktidarın topluma son yıllarda yaptıklarını içine sindiremedi. Mesajlarını doğrudan vermek yerine söyleyeceklerini sanatın diline aktardı. Bu dönemin muktedirleri, onu Saray’ın etrafına çekemeyince bu kez linç etmek için başka yollara başvurdu.
“Şahane bir şey yaşamak” şarkısında ortamı “Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete” diye nitelendirdiği ve “dimdik durmak”tan söz ettiği için dile dolandı. Adem ile Havva gerekçe gösterilerek piranaların önüne atıldı.
e
Son yüz yılın en güçlü sanatçısı olmayı yıllar önce hak eden Sezen Aksu, saldırılara bir süre sustu, sonra “Avcı” şiiriyle ortaya çıktı.
Dik bir duruş sergileyen Sezen Aksu, dizeleriyle zalimin kendini en güçlü gördüğü silahını da elinden aldı.
“Beni öldüremezsin
Sesim, sazım, sözüm var benim
Ben derken ben herkesim.”
Bütün şiir aslında bu üç satır için yazılmış gibiydi. “Bana en fazla yapabileceğin beni öldürmek olabilir” diyen Sezen Aksu, “Sesim, sazım, sözüm var benim” derken yapacağın her şey beni insanlığın yüreklerine emanet etmek olur demeye çalışıyordu aslında.
BAYRAK SIRASI TARKAN’DA
Tarkan, son yıllarda pek göz önünde görünmeyen, ön planda olmayan bir sanatçı. Zaman zaman toplumsal olaylarda yaptığı paylaşımlarla duruşunu ortaya koydu. Bu tavrı bile muktedirleri zıplattırmaya yetiyordu.
Şimdi Tarkan yeni şarkısı “Geççek” ile beklenin ötesinde bir çıkış yaptı. Geççek’te hayatın umutsuzlukları var, yaşananlar var, öfke var, tavır koyma var. Bütün bunların ötesinde ise umut var, moral var, motivasyon var. Ezilen toplumun sesine tercüman olma var.
Müzik kalitesi hakkında yorum yapabilecek bir altyapım yok. Milyonların dilinde dolaşacak şarkılar, müzik altyapısından çok akılda kalıcılığıyla değerlendirilir. Bu yönüyle baktığınızda “Geççek”i ister dinleyin ister klibi izleyin dilinizde hep tekrarlanıp duracak.
Her anı insanı kıpır kıpır ettiriyor. Zilleri takıp oynamak isteyene de hitap ediyor, köşesine çekilip moral bulmak isteyene de mesaj veriyor.
Dediğim gibi müzikle ilgili diyebileceğim çok bir şey yok. Ama klip harika olmuş. Hemen her karesi ince düşünülerek hazırlanmış. Çeşitliliğin yanında bir süreklilik de oluşturulmuş. Ortamın verdiği sıkıntılardan bulanan insanların ortaya konmasından aynı insanların meydanlara çıkıp kendi halinde neşelenmesine kadar her şey var.
Aylarca dillerden düşmeyecek bir kıvamda. Dahası miting meydanlarında insanları coşturacak türden. Tarkan insanları coşturmayı iyi bilen bir sanatçı. Milli Takım için hazırladığı şarkısı hâlâ duyulduğunda insanları harekete geçirmeye devam ediyor.
BİRİLERİ DAMARINA FAZLA BASILMIŞ HİSSEDECEK
İşin bir de öbür tarafı var. Bir sanatçı, insanları coşturabiliyorsa, harekete geçirebiliyorsa, aynı zamanda birileri için tehlike arzediyor demektir.
Tarkan, dün klibin yayınlandığı andan itibaren muktedirler için tahmin edilenden çok tehlikeli bir konuma geldi.
Belli yerlerde yasaklanabilmenin hesapları yapılıyor. “Nasıl yasaklarız?” sorusuna cevap arandığı gibi böyle bir yola başvurulduğunda acaba bütün dünyaya yayılmasının önünü mü açarız diye düşünüyorlar.
Şimdi bu adım atılıncaya kadar şarkıyı dinleyin/izleyin ve keyfine varın.
Emin olun ki “Halka bu kadar umut verilmez” denilerek kamu davası açılırsa şaşmayın.
Yok devenin pedikür malzemeleri!