Ana Sayfa HABER Perinçek ve Çin

Perinçek ve Çin

YORUM | UĞUR TEZCAN

Perinçek, Türk siyasi tarihinin şüphesiz en şaibeli ve en karanlık figürlerinden birisi. İsmi Türkiye’deki gladyo yapılanması denilen Ergenekon ile birlikte anılıyor. Zaten Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde yargılanmış ve deliller ışığında hapse atılmıştı. Ancak, Erdoğan’ın siyasi hırsları devreye girip Ergenekon ile anlaştığı süreç başlayınca bu iki isim bir pazarlık tezgahında buluştular. Perinçek ve Ergenekon-Balyoz ekibi, Erdoğan hükümette iken yargılanıp içeri atıldıkları halde Erdoğan’ın adalet sistemine verdiği ‘talimat’ üzerine ivedilikle salıverildiler. Hukuki bir süreçle tutuklanan bir insan, Erdoğan’ın hukuksuz bir müdahalesi ile anında serbest bırakıldı! Nitekim aynı Perinçek kısa bir süre sonra yaptığı bir konuşmada ‘’yargı siyasetin köpeğidir’’ diyerek farkında olmadan aslında bu sürece bir ışık tutmuş oldu.

Ergenekon davaları sürecinde Perinçek ve çevresi haklarındaki somut delillere rağmen sürekli olarak kendilerine karşı bir ‘tertip’ olduğunu iddia ettiler. Ama bir süre sonra Erdoğan’ın talimatıyla serbest bırakılınca da nedense o iddia ettikleri ‘tertipler’ için bizzat Erdoğan ve hükümetinden ‘yargı’ önünde hesap sormadılar. Aksine iki kesim de el ele verdiler ve tüm o süreçten her zaman yaptıkları gibi günah keçisi olarak Cemaat’i sorumlu tuttular! Erdoğan, ‘’kandırıldım’ diyerek geçiştirdi, Perinçek de Erdoğan’ı hiç ağzına almadan Cemaati suçlayıp durdu ve ardından birlikte bir ‘FETÖ’ korosu kurdular.

Hapisten çıkar çıkmaz, ‘’tüm tarikat ve cemaatleri bitireceğiz’’ diyen Perinçek Erdoğan ile el birliği ederek o yönde önemli adımlar attı. Aşağıdaki ifadeler takip eden dönemde kendisinin ağzından çıkmış bazı sözler (ifşaatlar, UT). 

‘’Erdoğan bizim planımızı uyguluyor.’’

‘’Erdoğan bize destek veriyor. AKP bizden korkuyor, üzerimize gelen altında kalır.’’ 

‘’Cemaat operasyonlarını başlatan biziz. Erdoğan bize destek veriyor.’’ 

‘’Cemaat opeasyonları bizim kitaplarımıza göre yapılıyor.’’ (Dikkat edin herhangi bir hukuki dayanağa göre yapılıyor demiyor!) 

‘’Sadece MİT’te değil; her yerde güçlüyüz.’’

‘’Bizim komutan arkadaşlarımızla toplantılar yaptık. Listeleri biz verdik. Şüphelendiklerimiz hepsi tasfiye edildi.’’ (Dikkat edin haklarında terör delili vardı demek gereği bile hissetmiyor; biz şüphelendik ve tasviye edildiler diyor).

‘’Türkiye’de yargı istediğimiz yere gidiyor.’’ Zaten bir süre sonra da ‘’Türkiye’de yargı altın devrini yaşıyor’’ diyecekti ki bu da çok kısa bir sürede yargıda tekrar kadrolaştığının bir göstergesi. 

Aynı Perinçek, Erdoğan’ın ‘’Allah’ın bir lütfu!’’ diye nitelendirdiği çakma darbe tiyatrosunda da aktif rol oynadı. Darbeyi Rusların kendisine bildirdiğini onun da gidip Yenişafak’a söylediğini belirtti. 

Perinçek ile alakalı daha önce yazdığım bir yazıyı buradan okuyabilirsiniz. Tüm buraya kadar anlattıklarım yazının geri kalanına bir bağlam sunmak adına oldukça önemli.

Bir ülke düşünün ve o ülkenin yüzde bir oy bile alamayan bir partisinin başkanı olan bir adam her fırsatta çıkarak ülkenin seçilmiş başkanını ve hükümeti tehdit etsin; bizim (hukuksuz olan, UT) planımızı uyguluyor desin, bizim fişleme listelerimiz ile askeriyeden adam atıyorlar desin; yargıda, istihbaratta çok güçlüyüz desin; emekli askerler o adamın parti ve medyasında aktif rol almak için can atsın; askeriyeyi ve tüm devlet sistemini bir kadrolaşma neticesi olduğu aşikar olan ve ‘altın devir’ diyerek tasvir ettiği bir konuma soksun; Rusya, İran ve Çin gibi ülkeler başka bir partiyi hatta hükümeti değilde hep bu adamı muhatap alsın; adamın tehditlerine karşı ülkenin seçilmiş ama şimdilerde diktatör olan başkanı ve ateşli savunucuları tek bir cevap dahi veremesin… Yaptığı ifşaatlar karşısında diğer muhalefet partileri bile sussun ve ülkenin tek bir savcısı dahi kapısını çalamasın… Hatta geçenlerde eski bir Ergenekon sanığı bir video yayınladı ve ‘’Kozinoğlu’nun ölüm emrini Perinçek verdi’’ iddiasında bulundu. Aradan günler geçti ve o savcılar hala gençlere burs veren ‘Cemaatçi’ kadın avındalar! 

İşte aynı Perinçek çok uzun bir süredir Çin Halk Cumhuriyeti’nin de Türkiye’de muhatap aldığı en etkili isim. Sanki Çin’in algı operatorü gibi faaliyet gösteriyor. Çin ile dostluk yemeklerine davet edilip Türkiye’nin stratejik ortaklığının Asya’dan geçtiğinden, ticareti kurtarmanın tek yolunun Çin ile ticari ilişkilere bağlı olduğundan dem vuruyor. Oysa halihazırda Çin-Türkiye ithalat-ihracat dengesinde Çin’den yapılan ithalat oraya yapılan ihracatın en az 10 katı nisbetinde. Çin’in Türkiye içinde yaptığı büyük hacimli yatırımlar ve aldığı ihaleler de cabası. Yani anlayacağınız Çin-Türkiye ilişkilerinde hep Çin’e doğru evrilen bir kazanım süreci mevcut ve yapılan propaganda Çin’i Türkiye’den daha çok ihracat yapmaya ve karşılıklı ihaleler vermeye teşvik etmektense hala Çin ile mevcut ilişki dengesini artırma yönünde. 

Perinçek, diğer en önemli algı operatörlüğü rolünü de maalesef Çin-Sincan ilişkileri üzerinden yapıyor. Kendi kızı Çin Ulusal Radyosu’nun Türkçe bölümünde önemli bir isim ve Boğaziçi Üniversitesi’nde Asya Çalışmaları Bölümünün de bildiğim kadarı ile başında. Yani bu Çin ile olan ilişkilerin temelleri yıllar öncesinden atılmış anlaşılan. Bu cümleyi yazarken aklıma Fehmi Koru’nun yıllar önce yazdığı bir iddia geldi. O yazısında kendisini şaşırtan bir şekilde, Çin’in Türkiye’deki siyasi çevrelerde çok büyük bir etkisinin olduğunu farkettiğini anlatıyordu Koru. 

Bir süre önce AKP’li bir program sunucusu da şöyle diyordu: “Türkiye’de Çin’e etki ajanlığı yapanlar var. Çin, Türkiye’de bir sürü gazeteciye para dağıtıyor. Doğu Türkistan’daki zulmü örtbas etmeye çalışan gazeteci, analist, sosyal medya fenomeni hepsi Çin’in etki ajanıdır. Yıllar sonra, onlar da Çine ajanlık yapmaktan, Rusya’ya ajanlık yapmaktan yargılanacaktır.” Çin ile kendi parti hükümeti de son derece ciddi ticari ilişkiler içine girdiği ve onlara ses etmedikleri için AKP cenahından yükselen bu tarz söylemleri çok samimi bulumuyorum; ama bu, söylenenlerin içinde doğruluk payı da yok anlamına gelmiyor. Zira, daha sonra sırf ‘Çin Halk Cumhuriyeti’ başlığı altında yazacağım bir yazıda kısmetse konunun bu ve daha genel yönlerine dair görüşlerimi paylaşacağım.

Erdoğan gibi sürekli olarak dünyadaki Müslümanların çektikleri acılar üzerinden oy devşirmeyi çok seven, o konular üzerinden sahte hamasetler üreten bir lider bile Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı soykırıma karşı tek bir laf etmiyor. Zaten en son yanılmıyorsam 2019 yılında yaptığı bir ziyarette ‘Çin’in bütünlüğüne saygılıyız’ tarzında genel ifadeler haricinde hiç bir şey söyleyememiş ve Uygur Türklerini hayal kırıklığına uğratmıştı. 

Bu yazının ana öznesi Perinçek her fırsatta Çin’in bu zulmünü normal göstermeye çalışan açıklamalar yapıyor.  

En son Habertürk’te katıldığı bir programda şunları söyledi Perinçek: ’’Çin kendi FETÖ’sünü hapse atıyor. Doğu Türkistan, Çin’in FETÖ’sü. Kamp, işkence falan yalan! Orası köy enstitüleri gibi. Çince öğretiliyor.’’

Bu ifadelere ‘’Müslüman pazarında salyangoz satmak’’ denir; ancak her nedense iyi de satıyor. Çünkü Perinçek bir gerçeği çok iyi biliyor. Bu cahil millet güç kime aitse susan bir toplum olduğu için İnternette öldürülen bir Uygur hakkında bir resim veya haber gördüğünde hemen hamaset üretip halifelik taslar ancak işin realite kısmında gücü temsil eden kişi ne diyorsa onu yapar veya o odak sessiz kalıyorsa kendisinin de sessiz kalması gerektiğini iyi bilir.  

Kendisi hakkında bir kaç gün evvel katıldığı bir programda ‘’ateist değil, Müslümanım’’ diyen bir siyasi parti lideri olduğu halde açıkça soykırıma tabi tutulan Müslüman bir milleti sırf Çin’e destek vermek adına yine kendilerinin hukuksuz süreçlerle uydurdukları ‘’FETÖ’’ tabir edilen bir ‘’terör grubu’’ kavramı üzerinden terörist gibi göstermeye çalışması ve Uygurların zorla hapsedildikleri beyin yıkama ve işkence kamplarını ‘’köy enstitüleri’’ gibi süslemeye çalışması çok açık bir yanıltma amacı güdüyor. Bu söylenen ifadeler öyle cahillikle, dünya siyasetini ve gelişmeleri iyi okuyamamakla vs. izah edilebilecek hafif sözler değil. Maalesef, çok ciddi bir algı operasyonunun aracı konumunda olabilecek sözler. Çünkü ancak öyle bir maksatla sarf edilebilirler. Önemli bir siyasi kişilik tarafından kullanılan bir ifade hakikatten yüzde yüz kopuksa ve mazlumu zalime karşı suçlu gösteriyorsa orada bir fitnenin ateşi tutuşturuluyor veya aleti olunuyor demektir. 

İlgiyle izlenmesi gereken ilginç bir isim Perinçek. Kimliği karanlık olsa da suç mahiyeti taşıyan ifşaatları ayan beyan ortada; ama nedense kendisine dokunulamayan bir isim! Toplumda siyaseten bir karşılığı yok; ancak Türkiye’nin derin ilişkilerine, siyasetine, adalet ve devlet sistemine yaptığı kadrolaşmalar üzerinden çok etkin bir şekilde yön verebiliyor.

Bakalım bir gün gelecek ve gerçek adalet önünde yeniden hesap verecek mi tabi ki bu sefer ‘’bizim planımızı uyguluyor’’ dediği ve işbirliği yaptığı Erdoğan ve çevresi ile birlikte.  

HENÜZ YORUM YOK