YORUM | HASAN CÜCÜK
Fransa Ligue 1 artık Paris Saint-Germain (PSG) hegemonyasında bulunuyor. 2000’li yılların başından itibaren aralıksız 7 yıl esen Lyon rüzgârı, tarihe karışalı çok oldu. 2012’den sonra artık tek gerçek PSG oldu. Aradan geçen yıllarda şampiyonluğu sadece Lille ve Monaco’ya kaptırdı. Bu sezon da en yakın takipçisinin 5 puan önünde liderlik koltuğunda oturuyor. Ligde istediğine ulaşmakta zorlanmayan PSG, konu Avrupa olunca sessizliğe bürünüyor. Yılların hayali olan Şampiyonlar Ligi kupasına 2020’de çok yaklaşmasına rağmen, Bayern Münih engelini aşamadı. Bu yıl da Avrupa serüveni kısa sürecek gözüküyor. Zira, son 16 turunda sahasında Bayern Münih’e 1-0 kaybedip, turu zora soktu. Sorun oyuncu kalitesinden ziyade, teknik direktör ve kulüp kültüründe yatıyor.
900 milyon Euro’ya yakın kadro değeriyle Avrupa’nın star oyuncularını kadrosunda bulunduran PSG’nin kulüp kültürüne sahip olduğunu söylemek mümkün değil. Öncelikle PSG, genç bir kulüp. Kuruluş tarihi 1970. Avrupa arenasında başarının adresi olan ekiplerin tamamına yakını asırlık ekipler. Örneğin Bayern Münih 123, Real Madrid 121, Barcelona 124 yıllık ekipler. Yerel başarılarını Avrupa arenasına oluşmuş kulüp kültürüyle taşımakta zorlanmadılar.
PSG, daha suni duruyor. Arkasındaki para desteği ortadan kalkmış olsa, ortaya çıkacak manzara çok farklı olur. Uzağa gitmeye gerek yok. Katar sermayesini arkasına almadığı 2012 öncesine döndüğümüzde 42 yıllık tarihinde sadece iki şampiyonluk bulunuyordu. Biri 1985-86 diğeri 1993-94 sezonunda gelmişti. PSG’de ihtişam var, şöhret var, para var. Ancak hemen sonrasında ‘ama’ kelimesi geliyor. Paranın gücüyle şampiyonluğa ulaşan bir ekipten öte anlam taşımıyor. PSG’ye bakınca Körfez ülkelerini görüyorsunuz. Devasa binalar, göz kamaştıran şatafat ama tarih yok. Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih, Juventus, Milan, Manchester United, Liverpool gibi ekipler ise bir Roma, Paris, Viyana gibi tarih kokuyor. Arkalarına para gücünü almaya ihtiyaçları yok. Tam tersi başarı, parayı kulübü getiriyor.
PSG’nin ‘suni takım’ imajından kurtulması için saha kenarına en az oyuncular kadar bilindik birini getirmesi gerekiyor. Bu şansı aslında kulüp el değiştirdiğinde yakalamıştı. Ocak 2012’de kulübün dümeni Carlo Ancelotti’ye teslim edildi. Milan’la kazanmadık kupa bırakmayan, Chelsea ile Premier Lig şampiyonluğu yaşayan Ancelotti’nin PSG günleri sadece 1,5 yıl sürdü. 2012-13 sezonunda yıllar sonra kupayı PSG müzesine taşıyan Ancelotti, ilk etapta Fransa’da çalışmaktan keyif aldığını fakat ilerleyen dönemde yönetimle arasındaki güven ilişkisinin zedelenmesinin ayrılığını getirdiğini açıklayacaktı. Ancelotti, “Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmayı garantilemiştik. Ligde, Nice’e 2-1 yenildikten sonra Evian’ı 4-0 yendik. Bana Porto’yu yenemezsek kovulacağımı söylediler. Onlara, ‘bana bunu nasıl söylersiniz, bu aramızdaki güveni zedeliyor’ dedim. Şubat ayında yeni kontrat teklif etmelerine rağmen ayrılma kararı aldım.” diyecekti.
Ancelotti ile kulüp kültürünü oluşturma şansını kaybeden PSG, ilerleyen yıllarda Ligue 1’i cepte gördüğü için tek başarı kriteri olarak Avrupa’yı gördü. Bu hedefe ulaşamayan hocanın ömrü kısa oldu. Katarlılar, para musluklarını sonuna kadar açarken, Ligue 1 ile Avrupa’yı aynı görme yanlışlığına düştüler. Para gücüyle Ligue 1’de şampiyonluk mümkündü. Avrupa arenasında ise paranın değil, kulüp kültürünün sözü geçiyordu. En bilindik Real Madrid örneği. Zinedine Zidane yönetiminde üst üste 3 yıl kupayı kazandı. Zidane dünyanın sayılı futbolcularından biriydi. Emekli olduktan sonra Real Madrid’te sportif direktörlük yaptı. Biraz da zorunlu olarak kendini takımın başında bulan Zidane, 2,5 yıla tarifi mümkün olmayan başarılar sığdırdı. La Liga’da bir kez şampiyonluk gördü ama Real’in Avrupa arenasındaki kazanma kültüründen dolayı tüm uluslararası kupaları kazanmayı bildi. Sevilla ile 3 yıl üst üste Avrupa Ligi’ni kazanan Unai Emery, Chelsea ile Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Thomas Tuchel, kulüp kültürü oluşmayan PSG’de aradığı başarıyı bulamadı. Hakkını teslim edelim PSG gördüğü tek Şampiyonlar Ligi finalinde saha kenarında Thomas Tuchel vardı. Kupayı kazanan Bayern Münih’in hocası ise Hans-Dieter Flick’ti. Yardımcı hocalıktan Bayern dümenine geçen Flick’in başarısında teknik adamlık kalitesi kadar, kulüp kültürü de önemli rol oynamıştı.
PSG’nin kulüp kültürü oluşturması için saha kenarına mutlaka en az oyuncular kadar ünlü birini getirmesi gerekiyor. Messi, Mbappe, Donnarumma, Neymar, Ramos gibi yıldızları A kalite olmayan hocanın bir potada eritmesi zor. Kadro kalitesi ve derinliğine rağmen Avrupa’da sıfır çekmeye son vermek iyi hoca ve sabırla kulüp kültürünü oluşturmakla mümkün olur. 2013’te Ancelotti şansını devam ettirselerdi, bugün farklı şeyler yazıyor olurduk.