İktidardan asgari ücrete ve emekliye zam yapmasını isteyen CHP lideri Özgür Özel, bir kez daha ‘erken seçim’ çağrısında bulundu. Vatandaşlardan bu akşam saat 21.00’de ışıkları açıp kapamasını isteyerek eyleme davet eden Özel, ”Zam yaparsan geçim olur, zam yapmazsan seçim olur.” dedi.
15 Temmuz kaos ve kumpas gecesinin ardından ilan edilen OHAL sürecinde AKP rejiminin anayasası değiştirerek memleketi canını okuduğunu söyleyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ‘‘3 ay OHAL istediler yıllarca sürdürdüler. KHK mağduriyeti oluşturdular.’’ ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda önemli açıklamalarda bulundu.
Özgür Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
”Geçen hafta Sivas’taydık. 31 yıllık bir insanlık ayıbının 31. yılında ama birinci yılındaki kadar tepkili, yüreğinde acıyı hisseden ve adalet arayışındaki inancımızla Sivas’ta hep birlikteydik. Buradan, Madımak’ta katledilen 33 canımızı ve o günden bu yana acıyı yüreğinde hisseden aileleri, davayı ilk günden itibaren büyük bir sabırla, kararlılıkla takip eden hukukçu dostlarımızı, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanındaki canlarımızı ve o canların can dostu tüm insanlarımızı saygıyla selamlıyoruz.
Öyle acı günlerden geçtik ki, Sivas’ta daha acı yanarken, Madımak katliamında daha ateş soğumamışken yüreğimize bir ateş daha düştü. Öyle bir plan vardı ki, sanki Sivas’taki canlar ve o canların ölümünden canı yananlar, güya bir başka yerdeki bir acıya duyarsız kalacaklardı, hatta birilerinin zihin altına ‘misilleme’ gibi kazınacaktı. Bu sefer Erzincan Başbağlar’da 28’i kurşuna dizilerek, 5’i köyü bütün evleri ateşe verildiği için yanarak, yine 33 kişi öldü. Sivas’ta semaha duranları yaktılar diye, orada camiden çıkanları kurşuna dizdiler, evleri yaktılar. Ve bir tek amaç vardı, Türkiye’de bir mezhep çatışmasını tetiklemek, ,insanlar arasına nifak tohumları saçmak, kutuplaştırmak ve bu ülkeyi bir zafiyet içinde bırakarak kolayca ele geçirmek. Sivas’ı yakan zihniyet ne kadar kara, ne kadar kötü, alçaksa; Başbağlar’ı da kurşuna dizip yakanlar aynı kötülükte, aynı alçaklıktadır. Türkiye’de Aleviler ile Sünniler, Türklerle Türkler kardeştir, onları birbirine düşürmeye çalışan kim varsa da kalleştir. Tüm Türkleri, Kürtleri, Alevileri, Sünnileri birlikte selamlıyoruz. Yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın Aleviler ile Sünnilerin kardeşliği.
Ve buradan bir kez daha eşit yurttaşlığa, anayasa önündeki eşitliğe, bir mezhebin bütün ihtiyaçları karşılanıyorken, diğerini görmeyen devlet anlayışına dikkati çekiyoruz; cemevleri ibadethane sayılıncaya kadar, devlet Alevilik inancını Sünnilik inancından ayırmayana kadar bu mücadelenin takipçisiyiz.
“UEFA’NIN YAPTIĞI BÜYÜK ADALETSİZLİK”
Hafta sonu, bizim Türkiye ittifakı dediğimiz, yani milli takım gol atınca sevinen, filenin sultanları kazanınca sevinen herkes milli takımı izledi. Gerçekten de hak etmiştik, çok yaklaşmıştık ama maalesef futbolun cilveleri, kendi içindeki hataları ve elbette ki milli takımıza yapılan haksızlıklar, verilen haksız ceza, futbol yerine tartışmayı başka zeminlere çekenler ve bu konuda UEFA’nın yaptığı büyük adaletsizlik sonucunda, milli takımımız son dakikaya kadar pes etmemesine rağmen kupaya veda etmek zorunda kaldı. Ama bütün takımımızı ve Türkiye’nin bütün renkelerini birlikte kucaklayan, farklılıkları Türkiye’nin gücü sayan ve milli takımı sahiplenen herkesin bu başarısını kutluyorum. Daha büyük başarıları hep beraber elde edeceğimize inanıyorum.
“İKTİDARA GELDİĞİMİZDE ETİKET FİYATINDAN SIFIR ATACAĞIZ MAAŞTAN DEĞİL”
CHP iktidarında AKP’nin yaptığı gibi biz de sıfır atacağız. Ama onlar gibi enflasyonu yükseltip, sıfırlar sığmayınca hem paradan, hem maaştan, hem etiketten sıfır atmayacağız. Öyle 6 sıfır falan atmayacağız, bir tane sıfır atacağız. Etiketten, fiyatlardan atacağız ama maaşlardan sıfır atmayacağız. AKP’nin, MHP’nin kıymetli seçmenlerine söylüyorum; 31 Mart’ta doğru yaptınız, dürüst, çalışkan, şeffaf adaylara oy verdiniz, o günden bugüne sizi pişman etmedik, etmeyeceğiz. Gelecek seçimlerde CHP’ye Türkiye ittifakına oy verdiğinizde, 10 yıl sonra cebinizdeki paranın 10 kat değerli olduğunu göreceksiniz. Bugünkü maaşı alıp, 4 liraya mazot kullandığınızı, 1 liraya ekmek aldığınızı, elektrik faturasının 500 lira değil 50 lira geldiğini düşüneceksiniz. Milli gelir artışı bu demektir. Biz gidip AKP’ye bunu yapalım diyoruz. Gelin vergide adalet sağlayın diyoruz. Geçici, dolaylı vergileri kaldırın, zenginlerden doğrudan vergi alın diyoruz. Onlar vatandaşı değil, yine yandaşı düşünüyorlar. Ne kadar kaçabilirler bilmiyorum, çünkü vatandaş seçim istediğini her gün daha yüksek sesle söylüyor. Yapılacak ilk seçimlerde partimiz iktidar olacak, Türkiye zenginleşecek, herkes rahatlayacak.
“ERDOĞAN 13 UÇAĞI OLUNCA HERKESİN UÇAĞI VAR SANIYOR”
20 Temmuz’da hep birlikte Kıbrıs’ta olacağız. Önceki dönem genel başkanlarımızla, 1974 Barış Harekatı’nda bakan olan Sayın Önder Sav ile sağlığı el verirse Sayın Erol Çevikçe ile beraber ve yine Ayşe Ayata yani dönemin dışişleri bakanının kızıyla birlikte Kıbrıs’ta olacağız. Ayşe Hanım, barış için tatile çıkmıştı. Harekatın 50. yılında Ayşe Hanım’la birlikte adada barış, yurtta barış, dünyada barış demek üzere bir kez daha Kıbrıs’a gidiyoruz. Buradan bir kesim gerilim yükseltmeye çalışıyor. Sayın Erdoğan’a uçakta “Çağırdınız, Özgür Bey geliyor mu?” diye sordular. O da “Birlikte gitmeyi teklif ettik. Kendi uçaklarıyla gideceklerini söylediler” demiş. Kişi kendi gibi bilir herkesi, 13 tane uçağı olunca herkesin uçağı var sanıyor. AJet’teki, THY’deki tüm uçaklar CHP’nin uçağıdır. Kendi uçağımızla gidiyoruz. İhtiyaç olursa, çok zorda kalınırsa güçlüklerle kiralanır. Ama biz bir yıl önceden beri Kıbrıs’a 1974 Kıbrıs gazisi ile birlikte gitmek için çalışıyoruz. En son 174 gazi götürmek için Kıbrıs makamlarıyla mutabakata vardık. İki gün önce gidiyoruz. Ve gittiğimizde Kıbrıs’ın yaşayan, görev yapmış tüm başbakanlarına ve cumhurbaşkanlarına, mevcut görevdekilere, kardeş partimiz CTP’ye gidiyoruz. O yüzden burada “Erdoğan çağırdı, Özgür Özel reddetti. Onun uçağı, bunun uçağı” yok. Bir daveti reddetmek değil, çok önceden planladığımız şekilde, o davete kendi heyetimizle iki gün önceden gideceğiz. Ancak oradaki resmi törenlerde Türkiye’nin ana muhalefet partisini, CHP’nin 3. Genel Başkanı (Bülent Ecevit) ve o günden bu yana 50 yıldır Kıbrıs davasının arkasında duran partinin genel başkanı olarak gidiyoruz.
Torba yasada kadının soyadıyla ilgili bir düzenleme var. AYM 9 ay süre vermişti, süre doluyordu. Düzenleme geldi, geldi deyince herhalde kadın örgütleri önce nihayet dedi. Çünkü AYM demişti ki; ikide bir bu düzenlemeyi yapıyorsunuz, doğru değil, kadın kocasının soyadını kullanır, yanında da kendi soyadını kullanır düzenlemesi eşitlik ilkesine aykırıdır. Hangisini kullanacağına kadın karar verir. AYM böyle dedi. Bunun üzerine, AKP iptal edilen kanunu getiriyor, ancak şöyle getiriyor; bu iptal gerekçesine göre, eski kanun ‘kadın kocasının soyadını kullanır, ancak isterse kendi soyadını kullanır’daki ‘ancak’ kelimesi ‘ve fakat’ olarak değiştiriyorlar. Yani; kadın kocasının soyadını kullanır, ve fakat kendi soyadını da kullanır. Böylelikle, kadınların bir anayasal kazanımını tekrar ellerinden almaya çalışıyorlar. Bakın biz 75 yıldır Avrupa Konseyi’ndeyiz. Dön bir bak orada bir tane var mı, kadın kocasının soyadını kullanır diyen. Hem demokratikleşmeden bahsedeceksiniz, hem de Avrupa’da hiçbir yerde kalmamış bu uygulamayı sürdürmeye çalışacaksınız ve kadının soyadına karışacaksınız. Devlet olarak sana ne, sana ne! Kadınlar kararlarını kendileri verirler. Kadının ne yiyeceğine, ne içeceğine, ne zaman nerede dolaşacağına, hangi soyadını kullanacağına sadece kadınlar karar verir.
“YUSUF TEKİN ELİYLE 1 MİLYON ÖĞRETMEN DİPLOMASINI ÇALACAKLAR”
Şimdi bu zihniyetin Milli Eğitim şubesinden birazcık bahsedelim. Yusuf Tekin… AKP’nin en çok değiştirdiği iki bakanlıktan biri. Biri Kültür Sanat, diğeri Milli Eğitim. Öğretmenlik Meslek Kanunu bir değişiklik getiriyor. Ama bu sefer sadece iş bilmezlik yok, ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar. 2002’de Sayın Erdoğan çıkıp rahmetli Ecevit’e “68 bin öğretmen kardeşim var, bunları madem atamayacaktın o halde neden okuttun” dedi, o rakam şimdi 1 milyonu geçti. Önce algı yaratmaya çalıştılar, atanamayan öğretmen dediler. Sanki bir kusurları var da atanamıyorlar ya da kendileri çok istiyorlar da atayamıyorlar gibi. Şimdi Yusuf Tekin eliyle 1 milyon öğretmen diplomasını çalacaklar. 1 milyon öğretmenin diplomasına kapkaç yapacaklar. Ne yapacağız? Milli Eğitim Akademisi kuracağız, 1 milyon öğretmen, öğretmen sıfatını kaybedecek, öğretmen adayı olacak, bu akademiye gidecek, 2 yıl okuyacak, çalışacak, biz de ona bakacağız. 2 yıl boyunca öğretmeni izleyecek, gözleyecek, paylaşımlarına, yaşam biçimine bakacak, tercihlerini, bağlılığını, biatını sorgulayacak, ona göre karar verecek. Peki bu akademiye kaç kişi alacak? Efendim, Maliye Bakanlığı ne kadar kadro serbest bırakacak. Maliye Bakanı bunu açıkladı, ne kadar emekli varsa o kadar serbest bırakılacağını söyledi. Bu sene 20 bin, seneye 22 bin. 1 milyon öğretmenin 22 binini akademiye alacak, kendinden olmayanı eleyecek, yandaşları atayacak. Geriye kalanlar için diyecek ki; atanmayan öğretmen kalmadı, akademi var, daha akademiyi bitirmediler. 1 milyon öğretmenin diplomasına kapkaç, yankesicilik faaliyeti yapacaklar. “Sen öğretmen olamadın evladım” diyecekler. Parodi gibi. MEB ile Erdoğan yan yana durmuş.
1 milyon öğretmen yetiştirmiş YÖK, 1 milyon kişiye diploma vermiş, “olmadı bu çocuklar, yapamadık, şimdi bir daha eğiteceğiz” diyor. Mesele öğretmenin diplomasına el koymak. Ve bu, Türkiye’nin değil dünya tarihinin en büyük emek hırsızlığıdır, gelecek hırsızlığıdır, en büyük umut hırsızlığıdır. Toplamda 1 milyon öğretmen adayı kapıda, 20 bini 2 yıl boyunca fanusta. Bakalım, MEB’e uygun öğretmen mi, milli değerlere bağlı mı, Reis’imize sadık mı, selamlarken 5 parmakla mı 4 parmakla mı selam veriyor. Böyle bir anlayışı, bu kadar haksız, çağdışı anlayışı yapsa yapsa AKP yapar, Yusuf Tekin yapar. Birbirlerine 22. yılda yakıştılar.
“OHAL YETKİSİ ALIP ANAYASAYI DEĞİŞTİRDİLER, MEMLEKETİN CANINI OKUDULAR”
F.TÖ’nün 15 Temmuz kanlı darbe girişiminde başka amaçlar için alınan OHAL yetkisi… Yani, ben o gün Sayın Genel Başkanımız, dönemin başbakanı ile telefonda konuşurken şahit oldum; 3 aylığına istiyoruz ama bir buçuk ayda bırakacağız dediler. Ama darbeyi araçsallaştırıp OHAL yetkisi aldılar. Biz hayır dedik, sabahlarız dedik. F.TÖ’den arınmaya, darbecileri cezalandırmaya, yargıda, bürokraside, poliste, darbenin finansörlerini cezalandırmaya evet ama demokrasiyi askıya almaya hayır dedik. Bize rağmen OHAL ilan ettiler. O süreçte referandum yaptılar, seçim yaptılar, anayasayı değiştirdiler, memleketin canına okudular. KHK mağduriyeti oluşturdular. En büyük iyiliği F.TÖ’ye yaptılar. Masumlarla teröristleri aynı torbaya attılar.
“TÜİK, HER AY PARA ÇALIYOR”
Gelelim bir başka rezalete; TÜİK. ‘Tayyip Bey’i üzmeyen istatistik kurumunun rakamlarına. Türkiye’de yoksullara, dar gelirlilere bizzat bir devlet kurumu eliyle yapılan, sürdürülen açık açık bir ihanetle karşı karşıyayız. Açıkladığı enflasyon rakamı istatistik falan değil. Ekmek, kursaktan geçen lokma, çocuğa alınacak süt, evde yakılacak kömür. Buna göre zam alıyor insanlar. Yıllardır TÜİK, şeffaf olması gereken verileri açıklamıyor. Onunla aynı işi yapan ENAG, açıklar. ENAG’ın verilerine bakıyorsun doğru. ENAG enflasyonu yüzde 160 buluyor, TÜİK yüzde 80. Tam olarak kul hakkı yemek varsa, kul hakkı yemenin tanımı neyse TÜİK eliyle bu iktidarın herkese yaptığı da budur. Emeklinin partisi var mı? Asgari ücretlinin partisi var mı? Var. Peki TÜİK, parti ayırıyor mu? Yok. TÜİK, AKP’li memurunda MHP’li memurunda cebinden her ay para çalıyor. TÜİK, bir kurum, bir bina. TÜİK’e ne dersen onu yapıyor. TÜİK’e ‘çal’ demişler. ‘Onların cebinden paralarını al’ demişler.
”SAAT 21.00’DE TÜM TÜRKİYE’Yİ ATAĞA KALK”
Demişler ki, ‘4 yıl boyunca seçim yok, herkes hesabını ona göre yapsın!’ Diyor ki, ‘Şimdi ezerim ezerim, günü gelince ağzına bir parmak bal çalarım, ben o seçimi yine alırım.’ Bu sefer işler o kadar kolay değil. 31 Mart’ta gördük. Emeklinin çektiği azabı, sana da yaşattığı gazabı. Bundan sonraki süreçte de hem emekliler, hem çiftçiler, hem de esnaflar eğer bu iktidara sesini duyurursa, tepkisini gösterirse karşınızda durabilecek hiç bir güç yoktur. Buradan bir kez daha söylüyorum; Ey Recep Tayyip Erdoğan, ey Devlet Bahçeli, ey Cumhur İttifakı… Bu emeklilere, bu çalışanlara, bu esnafa ve çiftçilere hakkını vereceksin, zammını yapacaksın. Zam yaparsan geçim olur, zam yapmazsan seçim olur! Türkiye bu akşam 9’da ayağa kalk. Emekliye, asgari ücrete zam istiyorsan, ürününün hakkıyla satılmasını istiyorsan bu akşam 21.00’da başlıyoruz. Işıkları yakın ve kapatın. Uzaydan görünecek. Kendinizi gösterin. Zam isteyenler bizimle birlikte olsun. Ayağa kalkın, ışıkları yakın, hep birlikte sesimizi duyuracağız. Durmadık, yeni başlıyoruz. Zammı söke söke alacağız. Ya zam olacak, geçim olacak; ya da hiç yolu yok seçim olacak.”