Otel odaları (3) Dokunduğu her şeyi dönüştürenler!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Bediüzzaman Said Nursi ve talebelerinin hukuk karşısına çıkmasının çok önemli bir hayra vesile olduğu da sonradan ortaya çıkmıştı. 

Mahkeme, bir kitabı mahkum etmek gibi tuhaf bir talepte bulunduğu için, “Bu kitaplar zararlı mıdır?” diye bilirkişilere sormak zorunda kalmıştır. 

Bediüzzaman’ın savunması ise (bu konuda) şöyledir: 

“Bu vukufsuz ehl-i vukuf, Risale-i Nur’u tetkik edemez. Ankara’da yüksek, ilmî bir ehl-i vukuf teşkil ettirilsin. Avrupa’dan feylesoflar getirilsin. Eğer onlar bir suç bulurlarsa en ağır cezaya razıyım.”

Yani, işin ehline ve ehli vicdana sorun, eğer suçlu derlerse, isterseniz idam edin!

Tabii gerçek bilirkişi raporları geldikçe mahkeme daha fazla hapiste tutamayıp kendisi ve öğrencilerini tahliye etmek zorunda kalıyordu. 

Bunu yaparken, hiç olmazsa yargılama sürecini cezaya dönüştürebilmek için de farklı farklı şehirlerde yargılıyordu. 

Akılları sıra, Bediüzzaman’ın ailesi buralara gidemeyecek ve sahipsiz kalan bu ihtiyar din adamı sonunda unutulacaktı!

Yanılıyorlardı elbette.

Bir kere, Bediüzzaman’ın ailesi yoktu. Bütün hayatı Risale-i Nurlardan ibaretti. 

İkincisi, milyona ulaşan bir kitlesi vardı. 

Onu şeyh olarak değil üstad olarak kabul ediyorlardı. 

İktidar cenahı bu durumu da tam olarak kavrayabilmiş değildi. 

Bediüzzaman’ın bir yerde dediği gibi, onu skolastik bataklığına saplanmış klasik bir şeyh zannediyordu güç sahipleri. 

Oysa Bediüzzaman’ın gücü zayıflığında, yoksulluğunda ve kimsesizliğindeydi. 

Sadece devlet değil, gittiği bölgelerdeki halk da onu klasik tarikat şeyhi zannedip yanına geldiğinde şok oluyordu. 

(Üstadın talebelerine gönderdiği ve kendi el yazısıyla yazdığı bir mektup)

Aziz, sıddık kardeşlerim! Bu iddianameden anlaşıldı ki hükûmetin bazı erkânını iğfal edip aleyhimize sevk eden gizli zındıkların planları akîm kalıp yalan çıktı. Şimdi bir bahane olarak cemiyetçilik ve komitecilik isnadıyla yalanlarını setre çalışıyorlar ve bunun bir eseri olarak benimle kimseyi temas ettirmiyorlar. Güya temas eden birden bizden olur. Hattâ büyük memurlar da çok çekiniyorlar ve bana sıkıntı verdirmekle kendilerini âmirlerine sevdiriyorlar. Hususan (حا ص م د بر)  Ben, itiraznamenin âhirinde, bu gelen fıkrayı diyecektim fakat bir fikir mani oldu. Fıkra şudur: Evet biz, bir cemiyetiz ve öyle bir cemiyetimiz var ki her asırda üç yüz milyon dâhil mensupları var ve her gün beş defa o mukaddes cemiyetin prensipleriyle kemal-i hürmetle alâkalarını ve hizmetlerini gösteriyorlar ve  اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ kudsî programıyla birbirinin yardımına dualarıyla ve manevî kazançlarıyla koşuyorlar. İşte biz, bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradındanız ve hususi vazifemiz de Kur’an’ın imanî hakikatlerini tahkikî bir surette ehl-i imana bildirip onları ve kendimizi idam-ı ebedîden ve daimî haps-i münferidden kurtarmaktır. Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komiteler ile münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz.

Denizli’de çok enteresan bir olay da yaşanmıştı. 

Yaklaşık 30 yıldır epilepsi (sara) hastalığına duçar olmuş bir kişi gelir. 

Durumunu izah eder. Bediüzzaman sabırla dinler ve “soru sormayacak mısın?” der. Adam, “cevap değil muska istiyorum” şeklinde talebini dile getirir. 

Said Nursi’nin cevabı adamda hayal kırıklığına sebep olur: 

“Biz muska yapmayız. Yalnız ben sana dua ederim sen de bu duaya ‘amin’ de. Belki Allah şifa verir!” 

Sonra ellerini havaya kaldırıp şöyle yakarır: 

Yarabbi! Bu kulun zayıf dayanamıyor. Bunun hastalığını bana ver. Bu adama da şifa ver Yarabbi!” 

Hz. Bediüzzaman hemen her fırsatı irşad ve tebliğ için vesile kılar. 

Mesela pek çok mahkemede sunduğu savunma, hukuku bir metin olduğu kadar aynı zamanda iman manifestosu gibidir. 

Bediüzzaman Said Nursi’nin Denizli hayatı, 9 ay hapishane, 2 ay ise otel/misafirlik olarak toplam 11 ay sürmüştü. 

Şu cümleyi şualardan aldım: 

““Ey kardeş, dikkat buyur. Denizli hapsinde, bütün esbab-ı âlem zâhiren Üstadın aleyhinde, idam hükümleriyle mahkemeye verilmişken, Üstad diyor: ‘Merak etmeyiniz kardeşlerim, o Nurlar parlayacaklar. Bu söz, bak, nasıl tahakkuk etti?’ (Talebeleri)”

Birkaç otel daha var. Onlara da bir göz atıp bu konuyu hitama erdirelim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. İnsanların biraz umut, biraz pozitiflik biraz da da maneviyat alaşımlı bakış açısı ve yazılara çok ciddi ihtiyaç duyduğu şu günlerde böyle enfes yazı dizisi ile karşılarına çıkmanız takdire şayan. Bu tür alternatif yazı dizileri farklı başlıklarla ve konularla devam edebilir. Altyapınız buna kesinlikle ama kesinlikle müsait. Tarzınız zaten göz kamaştırıcı. Siz bize böyle yazılarla geldiniz de bizler okumadık mı? Okuyup ümitlerimizi birkere daha tazelemedik mi? Eskimeyen eskiyi yine, yeniden ve kendinize has o enfes üslupla ele almanızı ve farklı derinliklerle sunmanızı dört göz ve kalple bekleriz efendim. Gönül dolusu teşekkür ve şükranla…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin