YORUM | M. NEDİM HAZAR
Önce şu listeye bir göz atalım:
175 tabanca, 80 binden fazla tabanca mermisi, 22 uzun namlulu silah, 46 binden fazla uzun namlulu silah mermisi, 44 tüfek, 252 eğitim fişeği, 424 el bombası. Saatli, boru tipi ve cam şişe olmak üzere 3 bomba. 53 dinamit lokumu, 14’ü boş 43’ü dolu 57 LAW silahı.6 binden fazla elektrikli kapsül.34 uçaksavar mermisi, 11 havan, 84 top mermisi, 6 gaz bombası, 3 kilo patlayıcı madde. 3 bin ateşleme fitili, 4 gaz maskesi, 7 bubi tuzağı, 28 sis bombası. 2 roketatar, 4 roketatar başlığı. 43 metre infilaklı fitil, 2 metre saniyeli fitil…
Ve daha buraya yazamadığım birçok mühimmat…
Vaktiyle bazı Ergenekonseverlerin ‘Av tüfeği ile darbe’ diyerek sulandırmaya kalkıştığı örgütten tek seferde ele geçirilenlerdi bunlar.
Her şeyi bir tarafa bırakın, sadece bu liste bile normal bir memlekette insanların kanını dondurmaya yeter.
Ama bizde nasıl oluyor biliyor musunuz?
Genelkurmay Başkanı, basının önünde lav silahını alıp ele geçirilen malzemeyi önemsizleştirerek “Boru bu yahu” içerikli basın toplantıları yaptı.
Örneğin davanın üçüncü iddianamesi açıklanıp onlarca suikast, bir dolu cinayet planı, krokisi açıklandığı zaman Ergenekonsever Andıç Medyası internet sitesinden Cemil İpekçi’nin cinsel hayatını manşete çekiyordu.
Bakış açıları buydu.
“Kumpas davalar” diyerek siyasal İslamcılarla bir olup bu milletin yetiştirdiği binlerce hukukçuyu, emniyet mensubunu zindana attılar.
Biri işlediği cinayetlerin, diğeri yaptığı hırsızlıkların üstünü örtmek için.
Şimdi ise bir yol ayrımında iktidarın gizli ve açık ortağı.
Bu sebeple bir kesim el altından yapılan korkunç talanı ortalığa dökerken, diğeri de işlenilen cinayetlerin üzerine gideceğini ima ediyor.
Birbirine karşılıklı el ense çekiyor Ergenekon ve Siyasal İslam…
Bugün anlıyoruz ki eline lav silahı alıp şov yapan genelkurmay başkanı da işin içinde.
En azından işlenen cinayetlerin hepsinden haberdar.
Biri diğerinin yaptığı hırsızlıkları, yolsuzlukları arşivlemiş, diğeri ötekinin işlediği cinayetleri.
Peşrev çekiyorlar şimdilik.
Ancak her an işler kontrolden çıkabilir.
Siyasal İslamcılar Ergenekoncuların üzerine şiddetle giderken, ortakları ve düşmanları hırsızlık dosyalarını saraya kadar uzatabilir.
En acınası durumda olanlar ise seküler ve muhalif görünen gazeteciler. Atlarını nallayıp Sedat Peker’in peşine düşmüşler. İşlenen cinayetleri bal gibi bildikleri halde bir türlü Ergenekon kelimesini telaffuz edemiyorlar.
Çünkü o zaman ortaklaşa yaptıkları zulüm ve başta iktidarın kayığına binip söyledikleri 15 Temmuz türküsü çöp olacak!
Erk Acarer’in ağzından Ergenekon kelimesi bir kere bile çıkmıyor. Ahmet Şık, Can Dündar da keza.
Ruşen Çakır, Soner Yalçın gibilerin zaten bugün Mit ile beraber Ergenekon ortak yapımı olduğunu biliyoruz.
En hafif tabirle ideolojik körlük demek lazım.
Zira…
Taraf olmak başka şeydir, gerçeği görmezden gelmek başka. Gerçeği görmezden gelip, başkalarını suçlamak için olmadık taklalar atmak ise bambaşka. Bunların yaptığı son şık; hem körler sağırları oynuyorlar, hem başkalarını suçlayarak özledikleri eski günlerin tekrar dönmesini bekliyorlar…
Elbette yanılıyorlar ve er geç hayal kırıklığı yaşayacaklar.
Çünkü hakkın hatırı “âli”dir.
Kendi gözlerini kaçırdıklarında orman yok olmuyor, tüm ürkütücülüğü ve gerçekliğiyle bu milletin karşısında çıplak bir şekilde duruyor.
Milletin fark edebilmesi için sanırım canlarımızın biraz daha yanması ve ateşin biraz da onlara da değmesi lazım.
Sonrası mı?
Bir takım tahminlerim var ama şimdiden gözünüzü korkutmak istemiyorum…