Önemli gelişme; Yalçınkaya v. Türkiye başvurusu AİHM Büyük Daire’ye gönderildi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ‘Yalçınkaya v. Türkiye’ başvurusunda karar için Büyük Daire lehine çekildi. Yançınkaya v. Türkiye başvurusunda kararı 17 üyeden oluşan Büyük Daire verecek. Konunun uzmanlarına göre başvurunun karar için Büyük Daire’ye havale edilmesi önemli bir gelişme. Zira Büyük Daire, AİHS’nin uygulanması ve yorumlanması açısından ciddi sorunlar içeren başvurulara bakmakla görevli. Daire’nin, başvuruyu Büyük Daire’ye göndermesi, ciddi suçlamaların olduğunu gösteriyor.

Daireler, incelemenin her aşamasında Büyük Daire lehine yargılama yetkisinden el çekebiliyor. Ancak bunun için başvuru hakkında henüz karar verilmemiş olması ve hükümet ile başvurucunun da buna rıza göstermesi gerekiyor.

CİDDİ İHLALLER OLDUĞUNU GÖSTERİYOR

İnsan hakları hukukçusu Rumeysa Budak, konuyla ilgili paylaşımında, “FETÖ/PDY yargılamalarında adil yargılanma hakkı, kanunsuz ceza olmaz ilkesi, özel ve aile hayatına saygı hakkı ve toplantı ve dernek kurma özgürlüğü hakkı ihlal iddialarına ilişkin kilit dava olan Yalçınkaya v. Türkiye başvurusu karar için AİHM Büyük Dairesi’ne havale edilmiş. Başvurunun Büyük Daire’ye gönderilmesini şimdilik olumlu bir durum olarak görüyorum çünkü bu durum başvurunun Sözleşme ve Protokoller açısından ve genel yapısal sorunları ilgilendiren ciddi ihlal meseleleri içerdiğini gösteriyor. Ancak Büyük Daire tarafından verilecek bu karar diğer başvuruların da kaderini belirleyecek. Umarım esaslı ihlal unsurlarının ortaya konulduğu bir ihlal kararı çıkar. Aksi bir durum var olan sistematik sorunları daha da sistematik bir hale getirmeye yarayacaktır.” diyor.

DAHA KAPSAMLI BİR İNCELEME OLACAK

Bir başka insan hakları hukukçusu Gökhan Güneş ise şunları yazdı: “Güncel yargılamalar açısından en önemli dosya niteliğindeki Yalçınkaya başvurusunda Daire, Büyük Daire lehine çekildi. Başvurunun daha kapsamlı ve 17 yargıç tarafından incelenecek olması olumlu bir gelişme. Olumsuz tek taraf, kararın biraz daha geç çıkacak olması. 1 yıl önce paylaştığımız öngörümüz bu kararla doğrulanmış oldu. Bundan sonraki öngörü ve beklentimiz, AİHM’in, 6,7 ve 8.maddelerden ihlal kararı vermesi. Hukuki mücadele sonuna kadar sürdürülmeli ve ümitsizliğe düşmeden tüm ihlal iddiaları AİHM’e taşınmalı.”

KHK VE İHRAÇ DAVALARINI DA ETKİLEYECEK

Yine bir insan hakları hukukçusu olan Nevra Kadıgil ise kararın KHK ve ihraç kararlarını da etkileyeceğini anlatıyor: “Bu konuda çıkacak ihlal kararının ceza yargılamalarının yanında KHK ile ihraç davaları açısından da olumlu getirileri olacağı açıktır. İdari yargıda yürüyen tüm yargılama süreçleri de iyi takip edilmeli ve her hukuksuzluk kayda girmelidir.”

AİHM’DEN HÜKÜMETE ZOR SORULAR

Devlet okulunda öğretmenlik yapan Yüksel Yalçınkaya, 15 Temmuz sonrasında 672 Nolu KHK ile ihraç edilmişti. 9 Eylül 2016’da tutuklandı. Hakkında hazırlanan iddianamede, ‘ByLock kullanıcısı olduğu, Ban Asya’da hesabının bulunduğu, bir sendikaya ve bir derneğe üye olduğu belirtiliyordu. Terör örgütü üyeliğiyle suçlandı. Yargılama sonunda da bu gerekçelerle 6 yıl üç ay hapis cezasına çarptırılmıştı. AİHM, Yalçınkaya’nın başvurusunda hükümete bazı sorular sormuştu.

BYLOCK VERİLERİ NASIL VE KİMLER TARAFINDAN TOPLANDI?

AİHM, AKP hükümetine ByLock’la ilgili önemli sorular yöneltiyor. İlk olarak ‘başvurucunun adil yargılanıp yargılanmadığını’ soran AİHM, ardından, “Bylock mesajlaşma uygulaması nedir ve ulusal yargılama makamlarının onun münhasıran FETÖ/PDY üyelerince kullanıldığı sonucuna varmasına yol açan sebepler nelerdir?” deniliyor.

Ayrıca ByLock delillerinin nasıl ve kim tarafından toplandığı, nasıl muhafaza edildiği de sorulmuş. ‘Başvuranın Bylock kullanımına ilişkin deliller yasal şekilde elde edilmiş midir? Başvuranın Bylock kullanımına ilişkin deliller yeterince güvenilir midir?” soruları yöneltiliyor.

MAHKEMELER BAĞIMSIZ MIDIR?

AİHM, Türkiye’deki mahkemelerin bağımsızlığını da sorguluyor: “Başvuranın davasına bakan mahkemeler ‘bağımsız ve tarafsız’ mıdır? Türk hukukunda, başvuranın davasına bakan ulusal mahkemeler üzerindeki baskıya karşı hangi güvenceler mevcuttur? FETÖ/PDY üyesi olduğu iddia edilenlerin lehine olarak algılanan hüküm ve kararları verdikleri değerlendirilen bir çok hakim hakkında alınan tedbirlere ilişkin başvuranın olgusal iddiaları dikkate alındığında, başvuranın davasına bakan ulusal mahkemeler bağımsız mıdır?”

SUÇ VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ

AİHM, suç ve cezada kanunilik ilkesine de özel vurgu yapıyor. Yasal bir bankaya para yatırmanın ya da yasal bir sendikaya üye olmanın veya herkese açık bir haberleşme programını kullanmanın ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasına nasıl delil yapıldığı sorgulanıyor. Ayrıca ‘öngörülebilirlik’ ilkesi üzerinde duruluyor:

“Başvuranın silahlı örgüt üyeliğinden mahkumiyeti, Sözleşme’nin 7. maddesinin gerekleriyle bağdaşmakta mıdır? Başvuranın mahkum edildiği ulusal yasal hükümler, uygulanmaları itibariyle öngörülebilir midir? Bu bağlamda, ulusal mahkemelerin FETÖ/PDY’yi bir terör örgütü olarak kabulleri, mahkumiyetin dayanağı olan eylemler zamanında başvuran tarafından makul şekilde öngörülebilir midir?

SUÇUN UNSURLARI NELERDİR?

Ceza Kanunu’nun 314/2 maddesinde belirtilen terör örgütü üyeliği suçunun unsurları nelerdir ve bu unsurlar başvuranın davasında mevcut mudur? Ulusal mahkemeler, özellikle Sözleşme’nin 7. maddesinin gerekli kıldığı üzere, Yargıtay içtihatlarında ortaya konulduğu şekliyle suçun manevi unsurunun başvuranın davasında gerçekleştiğini layıkıyla belirlemiş midir? Söz konusu mahkumiyet başvuran tarafından ileri sürüldüğü şekliyle, cezai olarak suçlanabilecek herhangi bir davranış olmadan mı verilmiştir?

ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK İLKESİ HATIRLATILIYOR

“Başvuran o zamanlarda, ona atfedilen eylemlerin, Ceza Kanunu’nun 314/2 maddesi uyarınca ‘silahlı örgüt üyeliği’ suçunun delili olarak yorumlanacağını makul şekilde öngörebilir midir? Başvuruya konu olayda bu hükmün uygulanması, bahse konu suça ilişkin cezai sorumluluğun kapsamını hukukilik ilkesine aykırı şekilde genişletmiş midir? Her halükarda, ulusal mahkemelerin Ceza Kanunu’nun 314/2. maddesini başvuruya konu olayda uygulaması bu suçun özüyle tutarlı mıdır ve makul şekilde öngörülebilir midir? Diğer hususların yanı sıra bir sendika ve derneğe üyeliği temelinde başvurucunun terör örgütü üyeliğinden mahkum edilmesi, Sözleşme’nin 11. maddesi anlamında örgütlenme özgürlüğüne bir müdahale teşkil etmiş midir?”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin