YÜKSEL DURGUT | YORUM
Bazen tarih, insanın ahlaki pusulasını şaşırtan olaylarla doludur. Bazıları bunları görmezden gelir, bazıları da açıkça sesini yükseltir. Gazze’de yaşananlar tam da böyle bir sınav.
Dünyanın gözleri önünde, bir halkın köklerinden koparılmak istenmesi ve bu trajedinin kapitalist bir vizyonla örtülmeye çalışılması, insanlık onuruna vurulmuş en büyük darbedir.
GAYRİMENKUL HAYALİ
Donald Trump, Gazze için “birinci sınıf bir gayrimenkul” yaratma hayaliyle, tarihte defalarca yaşanmış bir felaket senaryosunu yeniden sahnelemeye çalışıyor. O, Filistinlileri yurtlarından kopararak bölgeyi bir tatil beldesine dönüştürmek isteyen kibirli bir imparator gibi konuşuyor.
“Orada bir yıkım var, neden burayı harika bir şeye çevirmiyoruz?” diyor. Bu, yıllar boyunca işgal altında yaşamak zorunda bırakılmış bir halkın acılarını hiçe sayan bir yaklaşım.
Tarih, zorla yerinden edilmenin ne anlama geldiğini bize defalarca öğretti. Bu, etnik temizliğin çağdaş bir versiyonu. İnsanların topraklarından, kimliklerinden ve aidiyetlerinden koparılması…
Bu, uluslararası hukukta bir savaş suçu olarak tanımlanıyor. Ancak Trump ve ona destek verenler, bu gerçeği ya görmezden geliyor ya da umursamıyor. Çünkü onlar için mesele, insan hayatı değil, ekonomik fırsatlar.
MODERN SÖMÜRGECİ
Geçmişin sömürgecileri, uygarlık getirdiklerini iddia ederek topraklara el koydular. Bugünün emperyalistleri ise ekonomik kalkınma adı altında halkları yerinden etmeye çalışıyor. Trump’ın, “Gazze’yi temizleyelim ve oraya yeni insanlar getirelim.” şeklindeki söylemi, Avrupa’nın Afrika’yı ve Amerika’nın Kızılderili topraklarını yağmaladığı günleri anımsatıyor. Tek fark, artık sömürgecilik başka bir dille, ekonomik refah vaadiyle, daha süslü kelimelerle pazarlanıyor.
Ama özünde aynı barbarlık var. Modern dünya, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve ahlaki değerleri savunduğunu iddia ederken, bir halkın yok edilmesi planlarına nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyor? Bu sadece Filistinlilerin değil, insanlığın geleceğiyle ilgili bir soru.
Gazze’nin bugünkü halini bir “şans” olarak görenlerin varlığı, ahlaki çöküşün boyutlarını gözler önüne seriyor. Trump’ın damadı Jared Kushner, Gazze’nin sahil mülkünün çok değerli olduğunu ve “doğru kişilerle” bu alanın yeniden inşa edilmesi gerektiğini söylerken, binlerce insanın öldüğünü ya da sakat kaldığını unutuyor.
Çocukların bombalar altında can verdiği bir yeri, “turizm cenneti” yapma hayali kuranlar, sadece ekonomik çıkarlarla hareket eden açgözlü kapitalistler değil, aynı zamanda tarihin en karanlık sayfalarındaki figürlerden farksızdır.
Bu düşünce biçimi, bizi bir başka korkunç gerçekle yüzleştiriyor: İnsan hakları, ekonomik çıkarlar uğruna yok sayılabiliyor. Trump ve onun gibi düşünenler, sadece Gazze için değil, dünyanın herhangi bir bölgesi için de aynı şeyi yapabilecek zihniyette.
Bugün Gazze, yarın başka bir yer…
VİCDANIN ÇÖKÜŞÜ
Bugün Gazze’de önerilen plan, dünya için bir uyarı. Eğer bu model kabul edilirse, savaşın ve yıkımın olduğu her yerde “yeniden yerleştirme” adı altında zorunlu göçler meşrulaştırılabilir.
“Burada yaşamak için çok fazla acı var, o yüzden insanları taşıyalım.” demek, 21. yüzyıl emperyalizminin en sofistike ama en zalim formu.
Uluslararası hukuk açıkça belirtiyor: Zorla yerinden etme, etnik temizliktir. Ama Trump gibi liderler için yasalar sadece işlerine geldiği zaman geçerli. Onlar için kurallar, güçlünün yazdığı ve istediği gibi yorumladığı birer araçtan ibaret.
Gazze’de yaşananlar, sadece bir halkın trajedisi değil, insanlığın da ahlaki bir çöküşü. Eğer dünya, bu zorla yerinden etme planına karşı yeterince ses çıkarmazsa, insanlık bir kere daha ölmüştür.
Bugün Filistinliler için “güzel bir alan” yaratma adı altında yapılanlar, yarın başka halkların başına gelebilir.
Gazze’nin tarihi, kanla ve acıyla yazıldı. O tarihi silmek isteyenlere karşı direnmek, yalnızca Filistinliler için değil, insanlık onuru için zorunluluk. Çünkü insanlık, en çok da zalimlere karşı durabildiği zaman insanlıktır.