SEVİNÇ ÖZARSLAN | HABER-YORUM
Türkiye’deki hukuk sistemine, davalarda verilen kararlara akıl sır erdirmek mümkün değil. Bugün sana 18 yıl ceza verirler, yarın beraat edersin. Yattığın hapis yanına kalır.
Gezi davasından yargılanan ve 18 yıl hapis cezası verilen mimar Mücella Yapıcı, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ali Hakan Altınay bugün beraat etti.
Madem beraat edecekti, Yapıcı’ya neden 1,5 yıl hapis yatırdınız, kadını doktora bile kelepçeli götürdünüz. Bu eziyeti neden çekti? Bir insanın özgürlüğünü elinden almak bu kadar kolay mı?
Aynı durum öğrenci davaları için de geçerli.
İbrahim Enes Gacar (25), Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü 1. sınıfta okurken İstanbul’da Kağıthane’de arkadaşlarıyla tuttukları bir evde kalıyor diye 21 Kasım 2020 sabahı İzmir’deki evinde gözaltına alındı. Sadece o değil, 39 öğrenciyi de aldılar. Gacar, örgüt üyesi olmak ve örgüt evinde kalmakla suçlandı ve İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi Gacar’a 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi.
İbrahim Enes, üç yıl Marmara (Silivri) Cezaevinde zor şartlarda kaldı. Sesini duyurmak için yazdığı, annesinin de sosyal medyadan yayınladığı mektubunu unutamıyorum:
![](https://www.tr724.com/wp-content/uploads/2025/02/Ibrahim-Enes-Gacar-768x1024.jpeg)
“Bir zamanlar Türk Eğitim Vakfı’nın “Üstün Başarı Bursu” diye isimlendirdiği bursu verdiği nadir öğrencilerden biriydim. Nadir diyorum çünkü TEV Üstün Başarı Bursu her yıl üniversiteyi kazanan öğrencilerden 60 civarında kişiye sonuncusu yüz yüze mülakat olmak üzere 4 aşamalı bir eleme sürecinin ardından veriliyor. Türkiye’nin en prestijli burslarından biri. Üniversitede İngilizce hazırlık okuduğum yıl İstanbul’a geldikten yaklaşık olarak iki-üç ay kadar sonra kazanmıştım bu bursu ve iki yıl boyunca aldım. Ama tutukluluk sürem uzayınca kaybettiğim diğer her şey gibi onu da kaybettim.
7 gün gözaltında kaldım, sonra tutuklandım. Tutuklandıktan sonra Metris’te üç camından biri bütünüyle eksik, bulaşık tezgahı olmayan ve tuvaletinin tavanı sürekli olarak üst kattaki tuvaletten su damlatan bir koğuşta ilk cezaevi deneyimimi yaşadım. Böyle bir yerde tam 8 gün kaldım. Aralık ayının ayazında, geceleri soğuktan tir tir titrediğim ve sonunda da hasta olduğum, banyoda yemek karavanası yıkamak zorunda kaldığım, tuvalete kutu kartonunu sırtıma siper yaparak girdiğim günlerin ardından PCR testimin pozitif çıkması sonrasında hücreye de atıldım. 13 gün boyunca hücrede kaldım.
Ben bana ‘pırlanta gibi çocuk’ diyen polis gördüm. Üstelik bu sözü tutuklandıktan sonra beni cezaevine götürürken yolda söylemişti. Sonrasında da bu ülkeye küsmememi istemişti. Ama böyle giderse “pırlanta gibi bir çocuk terörist” olarak tarihe geçeceğim. Çünkü herhalde tarihin hiçbir döneminde bir terörist kendisini hapishaneye götüren yetkililer tarafından pırlanta gibi olmakla nitelenmemiştir…” (Mektubun tamamı)
Tüm bunları yaşadıktan sonra Yargıtay 3. Ceza Dairesi, verilen ceza kararını bozarak İbrahim Enes’i ve aynı dosyada yargılanan birkaç öğrenciyi Mart 2024’te tahliye etti.
Yargıtay’ın bozma gerekçesi ise ibretlikti: Ekonomik sorunlar nedeniyle öğrenciler evde kalmak dışında herhangi bir faaliyette bulunmamışlar, örgütün henüz sempatizanları düzeyindelermiş, isnat edilen suçların hiçbiri ispat edilememiş, tam tersine olgu ve deliller hatalı olarak değerlendirilmiş… Tüm bunlar kanuna aykırı olduğu için kararın bozulmasına… Üç sene sonra gerçeği gördüler.
Ve yeniden yargılanma sonucunda ise ne oldu biliyor musunuz?
İbrahim Enes Gacar geçtiğimiz kasım ayında, yani gözaltına alındığı günün yıldönümünde, 21 Kasım 2024’te beraat etti. Madem beraat edecekti, madem verilen kararlar yanlıştı, gencecik bir üniversite öğrencisinin özgürlüğünü elinden neden aldınız? 4 yılı gitti Enes’in, okulu aksadı, ‘terörist’ diye damgalandı, adli süreç geçirdi, toplum zaten seni ötekileştirmek için dünden hazır.
Bir insanın hayatıyla, özgürlüğüyle oynamak bu kadar kolay olmamalı.
Şimdi aynı hukuksuzluğu Esengül Arslan’a, kamuoyunda Kız Çocukları Davası olarak bilinen davada yargılanan öğrencilere, çocuklara ve annelerine yapıyorlar.
İki gün sonra 13 Şubat’ta ikinci duruşması görülecek olan Esengül, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi 3. sınıf öğrencisi iken 1 Haziran 2024’te tutuklandı.
Hakkındaki suçlamalar; arkadaşlarıyla ev tutup kalmak. İddiaya göre burası örgüt eviymiş. İkinci suçlama da yurt dışında yaşayan kardeşinin Esengül’e para göndermesi. Terörün finansmanıymış bu paralar!
Esengül savunmasında, “Yurt dışında bulunan kardeşimin gönderdiği harçlıklar, kendi part time çalışmamdan kazandığım para ve deprem mağduru olmamdan kaynaklı yapılan yardımlardan biriktirdiğim paralardır.” dese de kimseyi inandıramadı. 9 aydır Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde özgürlüğünden mahrum Esengül! Ne uğrana, ne için?
O daha 24 yaşında. Bir üniversite öğrencisine bu kadar büyük bir iftira atmak, terörle, terörün finansmanıyla ilişkilendirmek maalesef sadece Türkiye’ye özgü bir hukuk oldu.
Bu garabetten kurtuluşun bir yolu olmalı.
Kaderin cilvesine bakın ki, Ekrem İmamoğlu’nun gündeminde bugün yine İstanbul’daki bazı CHP ilçe belediyelerine yapılan baskınlar vardı. CHP’li 2 belediye başkan yardımcısı ve 7 ilçe meclis üyesi gözaltına alındı.
İmamoğlu, “Seçimlere kadar rutin işlerini yapan, normal hayatlarına devam eden bu insanlar, seçimlerden sonra her nedense aniden ‘terörist’ ilan ediliyor.” diye gözaltılara tepki gösteriyor. Aniden terörist ilan edilmediler. Sekiz yıldır adım adım herkesi böyle terörist yaptılar.
Kurtuluşun tek bir yolu var: “Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz.”